1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Surlariçi Çocukları…
Surlariçi Çocukları…

Surlariçi Çocukları…

Surlariçi Çocukları…

A+A-

 


Stella Aciman

Surlariçi benim için Lefkoşa'nın en güzel yeri. Yıllardır sokaklarını arşınladığım bir eski şehir... Bu eski şehirde yaşamlarını zorlukla sürdürmeye çalışan insanlar var, yok saymaya çalıştığımız, hatta görmezden geldiğimiz. Ama gören birileri var... Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Sosyal Hizmet Merkez Sorumlusu Dr. Berna Arifoğlu.

Bu oluşum nasıl başladı?

Çocuklarla aramız çok iyi, kolay iletişim kurabiliyoruz. Sosyal hizmetlerin onlarla iletişimi çok iyi. Biz kuruluşumuzda ' Sokak Çocukları Umut Olsun' diye başladık. Bu yıl 3. yılımızı kutladık. Projenin adını da böyle koyduk ve projemizi bir panelle tanıttık. 4 uzman kişi çağırdım. Uzmanlarımızdan biri çocuk gelişim uzmanıydı, geçen yıl vefat etti, Diyarbakır'da bir merkez vardı uzmanımız orada çalışmıştı. Orası bizim açmayı tasarladığımız merkez gibiydi, onu örnek aldık. Bir diğer uzmanımız polis müfettişidir. O polisteki suç oranlarını bize aktardı. Bir uzmanımız da sosyal hizmet uzmanı. Parktaki çocukların durumunu anlattı. Bizden de Zehra hanım projemizi anlattı. Ben de panel başkanıydım. Biz bu paneli 2012’de Ocak ayında yaptık. Basına duyurduk, her kesimden insan çağırdık. Çok büyük tepkiyle karşılandık. 

İSME TEPKİLER GELDİ

Neden?

“Neden sokak çocuğu, bizde sokak çocuğu mu var?” falan gibi çok eleştirildik. Surlar içine girmeyen, bu çocuklarla temas etmek istemeyen, burayı kurtarılmış bölge olarak gören, biz oraya gitmeyiz diyenler… Konunun ciddiyetini bilmiyorlardı. Biz sosyal hizmetlerde olduğumuz için bize bir şekilde zaten  bilgi geliyordu, bizim bildiğimiz bazı çocuklar da vardı. Bildiğimiz çocuklarda en çok sorun yaşadığımız, -ki halen yaşadığımız- anne babasının terk ettiği çocuklar vardı. Onlar özellikle madde bağımlısı olan çocuklardı. Anne baba boşanmış, anne almak istemiyor yanına, baba almak istemiyor yanına, bu gibi çocuklar, ortada kalmış ve internet cafelerde, sağda solda yaşıyorlar. Bunlarla çıktık biz yola. Gerçekten de sokaktalardı  yani. 'Sokak çocukları umut olsun'. Bu isimden hem basın rahatsızlık duydu, hem de o dönem bakanın da üstüne gitmeye başladılar. Bu olayın ardından da servis olayı olmuştu hatırlarsanız.  O çocuklar da bizim tahmin ettiğimiz bizimle bir şekilde bağı olan çocuklardı. Ben de durumu Bakana anlattım.


“SOSYAL DILENCILIK”

Kabul etmek zor mu geliyordu?

Genelde bu olay “Türkiye’den gelen göçmenlerin sorunu, işçi ailelerinin çoçuklarının sorunudur, bizde böyle yoktur, aman bize bulaşmasınlar”, gibi konular vardı.  Projeye başlarken durum böyleydi fakat hem o dönemdeki Bakanımız, hem sponsorlar, hem de gönüllü olan tüm yardımseverler, hepsi bizi çok destekledi. Biz bu bir yıllık süre içinde Girne caddesinde bir ev tuttuk. Bakanlık olarak kiraladık. Telsim ana sponsorumuz oldu. Elçilik de destek oldu, burayı tadil etti. 3  oda 1 salon ev projesini başlattık ve bir panelle duyurduk,  25 Aralık’ta orayı açtık.  Ama proje olduğu için Bakanlıktan 5 kuruş alamadık o dönemde, sağdan soldan sürekli sosyal dilencilik yaparak,  geceleri de tabii bir taraftan mobil ekiple gezerek, böyle başladık.

Geceleri niye dolaşıyordunuz?

Geceleri ben, hizmet uzmanı ve psikolog arkadaşım, surlar içinde internet cafeleri gezmeye başladık. Yanımıza da sivil polis aldık, iyi ilişkilerle yaptık bunları. Yazışma falanla da değil, hep bir telefon, iyi niyetle yaptık bunları. Bütün cafeleri gezdik, o dönemin kaymakamı bize yardımcı oldu. İlçe emniyet kurulu da olaya dahil oldu, internet cafeleri denetledi. Uygun olmayan cafeleri temel sağlık hizmetleri görevlileriyle birlikte denetlediler, uygun olmayan yerleri  kapatarak ve arkalarındaki uygun koşullarda olmayan yatakhaneleri de kapatarak, karneleri görerek, uygunsuzlukları tespit ederek başladık. Merkezi açtıktan sonra ÇOGEM koyduk adını yani çocuk ve gençlik merkezi. Biraz da o “sokak çocuğu” adından da uzaklaştık böylelikle. Çok da etiketlemeyelim dedik, çocuk ve gençlik merkezi daha uygun geldi bize. Her çeşit, risk altındaki her türlü çocuk gelsin, risk altında ya da riskli davranışta bulunan çocuklardı tabii bizim hedefimiz.

SAHİPSİZ ÇOCUKLAR

Nasıl çocuklardı bunlar?

İşte evden, okuldan kaçan, maddeye bulaşan ya da bulaşmak üzere olan, suça itilen çocuklar, ailesiyle bağları kopmuş çocuklar, çeşitli psikolojik sorunlar  yaşayan çocuklar... Bu gibi çocukların hepsine biz riskli davranışları olan  çocuklar diyoruz.

Belli bir yaş grubu var mı?

Hayır hiç yoktu, yaş grubu olarak belirleme yapmadık ama bizim hedefimiz  tabii okul öncesi değildi.  Bizim genelde bildiğimiz  ilkokulda başlayan  vakalardı. 20’li yaşları hedefledik ancak merkezi açmamızla birlikte o uzman arkadaşım ve psikolog arkadaşım orayı var etti ve 1 yıl içinde 160 başvuru oldu. Oradaki verilere baktığımızda, verisel bazda da istatistiklerini yaptık, 5 yaşında gelen çocuk vardı, 25 yaşına kadar da çocuk var merkezimizden yararlanan... Yani yaş aralığı oranı da oldukça geniş. Bizim için hiçbir kriter yok, zaten sosyal hizmetlerde kriter koyamazsınız, bizim için kriter yardıma ihtiyacı olan ve riskli davranıştaki çocuklar.

Yardım derken, nasıl  tür yardım yapıyorsunuz?

Her çeşit yardım. Okul, psikolojik yardım, yiyecek giyecek yardımı, hepsi yani. Bu bölgede yaşayan çocukların her türlü yardıma ihtiyacı var. Bu çocuklar gerçekten riskli ailelerden de geldikleri için çok fazla risk altındalar. Bu çocuklarla karşılaştığımızda hemen hemen her yönden desteklenmeye ihtiyaçları olduğunu biliyoruz. Madde kullanan çocuklarımızın apayrı bir boyutu var. Bazıları vatandaş ailelerin çocukları. Bizim merkezimize başvuran çocukların yüzde 90’ı  göçmen ailelerin çocuklarıydı, özellikle Surlariçi bölgesinde yaşayan.  Sonra bu çocuklar merkezimize gelmeye başladı; karnı açsa, orada kendi yemeklerini yapıyorlar, yiyorlar, üstü başı kötüyse, giyecek yardımı yapıyorduk. Psikoloğumuz düzenli görüşmeye alıyor çocukları, sosyal hizmet uzmanı arkadaşımız da ailelerine  gidip aileyle görüşme ve durumlarını gözlemleme yapıyordu. Bunu bize rapor olarak veriyorlardı. Gelen çocukları da kayıt altına aldık veri oluşturmak için. Çocuklarımızın eğitimle ilgili çok ciddi sorunları olduğunu gördük. Bize gelen çocukların okulla bağlarının koptuğunu gördük.

HER TÜR TEHLİKE

Peki bu 14-15 yaşındaki çocuklar okula da gidemiyor ne yapıyor?   

Bu çocukların bazıları bir şekilde suça bulaşmış, başları belaya girmiş; örneğin birini dövmüşler, bazıları da misafir gelmiş buraya, Türkiye’de adam dövdüğü için mahkemesi olmuş, Kıbrıs’ta sıkışmış kalmış, gidememiş. Bu çocuk burada bir yıldır Surlariçi’nde kalıyor. Bakın çok ciddi, bu çocuğun 1 yıldır mahkemesi görülmemiş, bu çocuk burada kalmış, ne yapacak, internet cafelerde sokaklarda zaman geçiriyor, boş bir zaman. Cafelerde çok da risk var bizim bildiğimiz, maddeden tutun da alkole kadar. Son zamanlarda Surlariçi’nde internet cafelerde bir azalma gözlemledik ama bir tek internet cafeyle bitmiyor. Pek çok da boş bina var Surlariçi’nde… Bu binaların içinde yaşamlar var. Bu çocuklara yer de bulamadık, ne aileleri ne de iş yerleri istiyor. 17 yaşında bu çocuğumuz, ceza aldı ve hapiste.

Madde kullanımı için tedavi öneriyor musunuz?

Şebnem Hanım ve Özgün Bey Merkezin kuruluşundan beri içindeler, proje bana ait, onların ilk karşılaştıkları sorunlardı madde bağımlılığı. İlk 'madde kullanıyorum' dediği andan itibaren çocuklarımızı Barış Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesine Dr. Ayşe Zeki’ye götürdük, her hafta tedavi ve kontrol için, 17 yaşındaki çocuğumuz da öyleydi, sonra bize gelmemeye başladı, ona uygun bir yer, uğraşacağı bir şey  sağlayamadığımız için bu çocuk hapse düştü. Maalesef satıcılıktan hapse girdi hem de. Madde dediğimiz olay sadece bizim Bakanlığımızı ilgilendirmiyor, çok boyutlu bir çalışma gerekiyor madde bağımlılığı için.

Buraya ne zaman geçtiniz?

Yaklaşık 1,5 yıl kadar Girne’deki yeri kullandık. Biz ilk önce Gençlik Aile Destek ve Eğitim Merkezi’ydik. Sosyal Hizmetler Dairesi Müdürlüğü’ne bağlı olarak çalışıyoruz. Daha sonra ÇOGEM olduk. Şiddet Önleme ve Danışma Merkezi de kurmak istiyoruz, kadına yönelik şiddetle ilgili de çalışmalarımız var. Şimdiki Bakanımız Aziz Bey bu 3 çatıyı tek merkez halinde toplayalım diyor. Daha büyümeyi hedefliyoruz. Nisan ayından beri GADEM, ÇOGEM ve ŞÖDAM olarak bu binaya taşındık. Alt katta etkinlik odamız var, sinema olarak da kullanıyoruz, depo ve oyun odamız da alt katta. Üst katta da ofisler var uzman arkadaşların ofisleri. Günlük olarak çalışıyoruz, ben Merkez’in sorumlusu olarak çalışıyorum burada. 2 psikolog arkadaşımız var, danışman ve sosyal hizmet uzmanı, sekreter, odacı ve bir de temizlik görevlimiz var.  Çocuklardan edindiğimiz bilgilerle birlikte 1 haftalık plan yapıyoruz. Bir de öğretmenimiz var 3 ay oldu bize katılalı, Mağusa’dan geldi. Burası, kapısı açık bir yer, buraya gelen çocuklarımızla günlük planladığımız aktiviteleri yapıyoruz. Sohbet toplantısı, jimnastik, oyun saati, el sanatları gibi aktivitelerim var, gün içinde gelen çocuk sayısına da bağlı olarak çalışıyoruz, mümkün olduğunca öğle yemeği veriyoruz, orta okul çocuklarını etüte götürüyoruz. Ruso’dan gönüllü öğretmenlerimiz var. İlkokul çağındakilere de burada yardımcı oluyoruz.

“KÜÇÜKLER ZORLUYOR”

Hangi yaş grubu sizi zorluyor?

Bizi en çok zorlayan küçük yaş grubu. Şu anda Surlariçi’nde çocuklarımızın gideceği bir kreş yok, bir Yenicami var, orası da yakın çevredeki ailelerin çocuklarıyla hemen doluyor. Buradaki küçük çocukları gönderecek kreş bulamadık. Yeri geliyor çok ihtiyaçlı kadınlar oluyor, günübirlik iş buluyor, çocuğunu getirip bize bırakıyor, 3.5- 4 yaşında bu çocuk mesela.  Annesi sığınma evinde. Milli Eğitim Bakanlığı'na çok iş düşüyor. Yine bir aile güçlendirme  projemiz var, SOS tarafından yapılan. Daha çok göçmen aileler için yapılmış bir projedir, bu gibi çocukları 1-2 ay içinde aile güçlendirme projesiyle SOS’e yazdırmayı düşünüyoruz, böylelikle bu sorun da çözülecek diye düşünüyorum.

Kaç çocuk var?

Günlük gelen ortalama 20 çocuk oluyor. Ama Merkez’e kayıtlı olan 200’e yakın çocuk var. 3 yıllık süre içinde 200’e yakın çocuk yararlanıyor.

En sorunlu çocuklar buluğ çağında olanlar mı, nasıl yönlendiriyorsunuz?

Kesinlikle evet. Barış Başer arkadaşımızın bir projesi vardı, ÇOGEM’den önce o proje başlamıştı. Biz onun altında Zehra hanımla birlikte, benim doktora tezim olan boşanmış aile çocuklarının yaşadıkları sorunlarla ilgiliydi, çalıştık, sosyal hizmetlere gelirken de amacım buydu. Anne baba boşanır ama çocuk sorunları içinde uyutur.  Ergenlik sorunlarıyla birlikte sorunlar ortaya çıkar. O nedenle bu program çok gerekli. Yakın zamanda ilkokul çağındaki çocuklar için bu programı yeniden açacağım. Bunun dışında ailesiyle ilgili sorun yaşayan , ergenlik çağındaki bütün çocuklar bize başvurabilir. Çocuk  ya da aile başvurabilir. Bazen okullardaki rehber öğretmenler de çocukları da bize yolluyor.

YOKSUL, EĞİTİMSİZ, KAÇAK AİLELER

Size başvuran bu ailelerin eğitim düzeyi nedir?

Bize başvuran yoksul ve eğitim düzeyi düşük aileler… Büyük çoğunluk böyle. Büyük çoğunluk çalışma izni olmadan çalışan ailelerin çocukları ve kimse bu ailelere destek olmuyor. Bizim gibi resmi kanallara ulaştıktan sonra gizli kaldıkları anlaşılıyor. Buraya neden geliyorlar derseniz, bazısı şiddetten kaçmış, bazısı kan davasından, bazısı çocuğuyla ilgili, eşiyle ilgili bir sorun olmuş ondan kaçıp buralara gelmiş. Bir şekilde hayatta kalmak için buraya gelmişler. Burada bir yaşam alanı edinmişler kendilerine. Kimisi çalışma izinli, kimisi izinsiz. Biz sosyal hizmetlerde izinli mi, izinsiz mi bakmıyoruz, kişinin yardıma ihtiyacı varsa yardımcı oluyoruz. Beni, dini, dili, ırkı ilgilendirmiyor. İnsan olması beni ilgilendiriyor. Son gelen kadın 40 günlük bebeğine kooperatifin sütünü içiriyordu, hemen araştırdık. Bizim sağ olsunlar sponsorlarımız var, sosyal hizmetlere ayrılan pay çok az, iyi kalpli iş adamları bize yardımcı oluyorlar. Bu bebeğin bize mamasını gönderdiler. Yakın çevre çocukları bizi biliyor ve geliyorlar, yeni gelen arkadaşlarını da alıp geliyorlar. Sorunu olan diğer çocuklar da okullarda rehber öğretmenler tarafından yönlendiriliyor. Bazen Kıbrıslı aileler de geliyor. Anne baba boşanmış gelip yardım alıyorlar, psikolojik açıdan.

Neler yapılmalı?

Bizim bazı kurumlarımız çok yetersiz; birbirleriyle iş birliği olmalı, şiddetle ilgili, maddeyle ilgili bir eylem planımız olmalı devlet olarak. Göç ve göçmen ailelerin çocuklarıyla ilgili bir eylem planımız olmalı. Kimler yapacak? Bu işin içinde olanlar yapacak. Biz bu tür çocuklara yardımcı olmazsak bu sorun çığ gibi büyür. Benim mahallemde bir yangın olursa benim evim de yanar diye düşünmeliyiz. Bir şekilde bu yangını kontrol altına almak lazım.  Bizim bir çocuğumuz vardı burada, abisinin yanına gönderilmiş.  Bir başka çocuk onu getirdi, biz de yardımcı olduk. Sorunları vardı çünkü anne baba yanında değildi, abisiyle birlikteydi, sonra abisi de evden attı. Öyle bir duruma düştü ki, insan kaçakçılarının eline düştü, hemen elçilikle temas kurduk, anında, evini, ailesini, köyünü buldular.  Bu çocuk burada başı boş kaldı dediler, biz bu çocuğu sizin yanınıza yolluyoruz dediler ve elçilik ailesinin yanına geri gönderdi. Bu ailesine kavuşturmadır, risklerini engelledik. Sürekli  çocuklarla konuşuyoruz. “Biz sizin ailelerinizin yaşadığı sıkıntıları yaşamanızı istemiyoruz, o yüzden eğitimli olmanızı istiyoruz” diyoruz. Bu çocuklara umut aşılamaya çalışıyoruz. “Sizin başarınız bizim başarımız” diyorum onlara.

Bu haber toplam 3898 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 196. Sayısı

Adres Kıbrıs 196. Sayısı