1. HABERLER

  2. SEKTÖR

  3. “Surlariçi’nin cirosu Dereboyu’nu geçecek”
“Surlariçi’nin cirosu Dereboyu’nu geçecek”

“Surlariçi’nin cirosu Dereboyu’nu geçecek”

Lefkoşa Surlariçi’nin son zamanlardaki gözde mekanlarından biri haline gelen Alice Home Cake and Coffee sahibi Mesadet Uysal hayallerini anlattı, işletmecilerin Surlariçi’ne olan ilgisini vurguladı

A+A-

Lefkoşa Surlariçi bölgesi her geçen gün terk edilmişlik sendromundan uzaklaşıyor. Gençler tarihlerine sahip çıkmaya başladı. Başkentte eğlencenin nabzı artık yavaş yavaş Surlariçi’nde atmaya başladı. Gerek bölgede dükkan kiralarının düşük olması, gerekse binaların nostaljik yapısı gençleri bu bölgede işletme sahibi yapıyor. İşte bunlardan birisi de Lefkoşa Hisarüstü bölgesinde bir mekan sahibi olan Mesadet Uysal. “Alice Home Cake and Coffee” adı ile çok otantik, hoş ve güzel bir bahçeye sahip olan bir mekan açan Uysal, hayallerini gerçekleştirmiş olmanın heyecanını yaşıyor. Mekan açma hayali olan tüm gençleri de Surlariçi’ne davet eden Mesadet Uysal, yakın bir zamanda Surlariçi’ndeki mekanların Dereboyu’ndan daha fazla ciro yapacaklarına inanıyor.

Radyo televizyon  eğitiminden pastacılığa

SORU: Kamuoyunun sizi yakından tanıması için bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
UYSAL
: Yeşilyurt’ta doğdum. Liseyi Lefke Gazi Lisesi’nde okudum. Daha sonra üniversite öğrenimim için Lefkoşa’ya geldim. Öncesinde tiyatro okumak için İstanbul’a gidip gelme maceram var. Lefkoşa’da radyo televizyon ve sinema bölümü mezunuyum. Daha sonra  9 yıl bir kurumsal şirkette çalıştım. Orada çalışırken, ‘ne yapmam gerektiği’ araştırmasına girdim ve pastacılığı buldum. İstanbul’da küçük bir kursla başladım. Sonrasında gelen siparişler üzerine pasta  yapmaya devam ettim. Önceleri 5 yıl boyunca evde sipariş alarak çalıştım. Yavaş yavaş kendimi geliştirdim. Birçok ürünü de evde ‘deneme yanılma’ yolu ile ortaya çıkardım ve bugünlere geldik.

“Bina ‘beni kurtar’ diyordu”

SORU: İçinde bulunduğumuz mekan ile tanışmanız nasıl oldu?
UYSAL
: Biz bir dükkan arayışına girdik ve tabii herkes gibi neresi çalışır, neresi çalışmaz gibi bir endişeye kapıldık. Dereboyu mu olsun, insanların bizi gördüğü yerde mi olalım, yoksa yavaş yavaş değer kazanmaya başlayan Hisarüstü ve Surlariçinde mi olalım? diye düşünmeye başladık. Tesadüfen içinde bulunduğumuz gibi bir mekan ararken buranın kiralık olduğunu gördük. Dükkan arayışında olduğumuz dönemde burası henüz kiralık değildi. Burayı bulduğumuz zaman çok kötü durumda idi, neredeyse kullanılmayacak haldeydi. En son meyhane olarak kullanılmıştı. Binaya ilk girdiğim zaman “ hani insan can çekişir ve ölmek üzeredir ancak doktorunu bekler onu tedavi edip hayata döndürsün ya”  aynen binada onu hissettim. Yaklaşık 3 ay bina ile uğraştık.

Anne evini andıran lezzetler

SORU: Ne zaman açtınız cafeyi. Burada insanlar neler buluyor.?
UYSAL
: Nisan ayında açıldık. 3 ay oldu. Biz bu serüvene pastacılıkla başladık. İnsanlar da beni pasta yapan biri olarak tanıyor. Dolayısıyla “pastanın önüne hiç birşey geçmeyecek” parolası ile kuruldu Alice. Fakat insanlar tabii hep bize söylerlerdi ancak ben “ herhalde öyle olmaz” derdim. Sonunda buraya gelen insanlar yönlendirmeye başladılar bizi. Örneğin, pasta ile işe başladık ama bir süre  sonra atıştırmalık yemekler koyduk menüye. Yemeklerde en başta sandviç ve hamburger vardı. Sonra bir baktık ki öğlenleri insanlar daha fazla yemek ihtiyacı hisseder. Bir de etrafta avukatlar, sigortacılar ve bankacılar var. Bu insanlar düzgün yemek isterler. O nedenle pastanın yanına yemekler de koyduk. Tavuk yemekleri koyduk, salataları geliştirdik, sandviçleri başka bir forma soktuk. Gelen insanlara hem yemek sunarız, hem de kendi yaptığım ev yapımı pastalar var. Bütün pastaların büyük kısmını ben yaparım ancak bazılarını da nişanlımın annesi yapar. Teyzem yapar, Leymosun tatlım var, o çok tuttu onu da kayınvalidem yapar. Limonatalarımız da çok satılıyor. Onları da annem ve kayınvalidem yapıyor. Güzelyurt bölgesinden gelen limon ve portakallardan sıkıyoruz bu limonataları. Kısacası, lezzetli bir yemek menümüz var, ev yapımı pastalarımız ve soğuk içeceklerimiz mevcut. İnsanlara annelerinin evindeymiş gibi lezzetler sunmaya çalışıyoruz.

Mekanın her köşesi verimli kullanılıyor

SORU: İnsanların size ilgisi nasıl?
UYSAL
:Halkın ilgisi beklediğimden çok daha iyi ama hiç beklemezdim bir anda adımız duyuldu ve tanımadığım bir sürü insan buraya gelmeye başladı. Sanırım bu da biraz sosyal medyanın gücü. Bahçemizi insanlar hep organizasyonlar için kullanmak istiyorlar. Fark ettik ki herkes çocuklarına bir doğum günü kutlama mekanı arayışında. Yavaş yavaş doğum günü organizasyonlarına girdik. Nerede ise her hafta bir doğum günü organizasyonu var. Baby shower, bekarlığa vedaları kutlamaları var. Odalarımızı da toplantı yapacak olan kuruluşlar kullanır. Ya da  görüşmeler için kullanıyorlar. Kısacası, insanlar mekanın her köşesini çok verimli bir şekilde kullanmaya başladı. En başta benim düşüncem, misafirlerimiz kapının önünde oturup kahvelerini yudumlayıp, pastalarını yemeleriydi, Avrupa’daki gibi. Ancak insanlar bahçede oturmayı daha çok tercih ediyor. Ona çok fazla şaşırırım.

“Zorluklar var tabii ki”

SORU: Hayallerinizi gerçekleştirdiniz mi bu mekanla?
UYSAL
: Bir yaşam koçundan duymuştum. “Aşçı olmaya karar verdiyseniz önce gidip bir yerde bir ay çalışıp zorluklarını görün. Ya da, iş değiştirecekseniz gidip o işin içinde biraz çalışın belki de size göre değildir.” Tabii ki şu an evde yaptığım gibi değil hiçbir şey. Uykusuz gecelerim çoğaldı. Yorgun günlerim daha çok. Mesai çok uzun. Hayallerim daha toz pembe idi ama gerçek hayal öyle değilmiş onu anladım. Ama bu benim hayalim mi idi? Evet yıllarca aynı şeyin üzerinde hep ısrar edip böyle bir yerim olmasını istedim. Bundan daha küçük bir yerim olmasını hayal ederken, daha büyük bir yerim oldu. Her gece hep bunun için dua ederken, şimdi bunu yaşıyorum. Ama tabii ki her işte olduğu gibi bu işin de çok büyük zorlukları var. Sadece işin bu yönünü öngöremedim. Eminim ki zaman içerisinde buna da ayak uyduracağım.

“Aile işletmesi”

SORU: Buraya bir aile işletmesi diyebilir miyiz?
UYSAL
: Burası nişanlım ve bana ait. Şu anda o işin personel, muhasebe ve alım satım yönüne bakıyor. Ben ise işin mutfağındayım. Burayı tasarlamak, eksikleri saptamak ve organizasyonlarla ilgilenirim. İşin arka tarafında hep anneler ezildiği için anneler hep mutfakta uğraşır. Burada yediğiniz her şey evinizde yediğiniz şeylerdir. İnsanlara ev kalitesinde ürünler sunmaya çalışırız. Kesinlikle bir aile şirketiyiz. Buraya sık sık gelen insanların gördüğü gibi biz yetişemediğimizde abim burada ise o koşturur, kayınvalidem bulaşıktan tutar, annem geldi mi etrafı toparlamaya çalışır. Tamamen bir aile kuruluşu.

“Surlariçi ciroda Dereboyu’nu geçecek”

SORU: Surlariçi canlanmaya başladı. Gençler cafe ve barlar açarak hayallerini buralarda gerçekleştiriyorlar. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
UYSAL
: Bence şu anda Surlariçi tarafında kiraların daha düşük olmasından dolayı insanlar bu bölgeye yöneldi. İnsanlar evet eski Lefkoşa’yı çok özlemişti ama şu anda 30 yaşlarındaki insanların bin sterlin kira ödeyecek lüksleri yok. Tamamen kendi emekleri ile bu mekanları açıp çalıştırıyorlar. Aslında dükkanların bu kadar çok başarılı olmasının sebebi çok fazla maneviyat ve çok fazla emeğin ortada olmasındandır. Bu insanlar paraları olduğu için o dükkanları çalıştırmazlar. Tamamen, bir şekilde sermayesini bulup, hayalini gerçekleştirip de o dükkanları çalıştırıyorlar. Dolayısıyla da, şu anda karınca yavrusu gibi tüm gençler Surlariçi’ne toplanmış durumda. Bana göre bir süre sonra Pazar günleri artık Dereboyu’nda yerli halkı veya aile görmeyeceğiz. İnsanlar artık yavaş yavaş köylere ve Surlariçi’ne yöneldi. Dolayısıyla bölge, çok daha fazla gelişecek, bölgedeki evler de yavaş yavaş restore edilecek ve herkes tekrardan buraya geri dönecek. Dereboyu da artık, alış veriş merkezlerinin ağırlıkta olduğu bir bölge olacak. Bana göre popüler ve butik yerler İstanbul Karaköy’de olduğu gibi Surlariçi’nde olacak. Kimin bence bu tip bir yer açma hayali varsa, bir an önce Surlariçi’ne gelsin. Çünkü bence bir süre sonra Dereboyu’ndakinden çok daha fazla cirolarla buralarda çalışabilecekler.

Vazgeçmeyen insanların öyküleri

SORU: Son olarak neler eklemek istersiniz?
UYSAL
: “Hayal” kelimesinin anlamı “gerçeği yansıtmayan” olarak bilinir. Ama ben, hayal kelimesini, üzerine gerçekliği de ekleyip, inşa edilecek bir gelecek olarak görürüm. O yüzden de benim gibi gençler, neyi sevdiklerini önce bulsunlar ve neyi en iyi şekilde yapıyorlarsa onun üzerine gidip yılmadan başarsınlar. Çünkü tarih, vazgeçmeyen insanların öykülerini yazmaya devam edecek.

 

 

Bu haber toplam 4106 defa okunmuştur