Sürünün başına koç olmuşsun ne yazar; çoban isterse seni ya satar ya keser!
Keşke Hasan Taçoy ve Yasemin Öztürk, şu anda verdikleri tepkiyi, aylar önce Faiz Sucuoğlu görevden alınırken verselerdi…
-*-*-
İkisi de, tüm UBP camiası gibi susmuştu!
-*-*-
Ne büyük camia ama değil mi?
-*-*-
21 bin üyemiz var!
Vaaaaouv maşallah!
-*-*-
İyi güzel de 21 binde bir kişi bile Faiz Sucuoğlu için kılını kıpırdatmamıştı!
Hatta ilginçtir, masgaraya çevrilen Sucuoğlu’nun bizzat kendisi bile!
-*-*-
Şimdi Hasan Taçoy diyor ki, “Ünal Üstel üzerime yürüdü…”
Yani kurultay mı yaptınız yoksa dağ başında avlanıyor muydunuz?
Neden polis çağırmadın?
Ya da neden üzerine yürüyenin sen de üzerine yürümedin?
-*-*-
Hikaye okumayın!
Bu ülkenin tamamını ama en çok da UBP, DP ve YDP’yi “demokratik” kabul etmekten vazgeçin!
-*-*-
Türkiye’nin görevlendirdiği iki – üç dilbandi, sizi koyun gibi güdüyor; inatla ve ısrarla sürünün en başındaki koç olmak gibi bir talebiniz olması da bence gülünçtür!
Koç olsan ne yazar?
Çoban olamadıktan sonra!
Dünya’nın en iyi sürübaşı koçu olsan da, çoban dilerse seni satar, dilerse kasaba verir, keser!
-*-*-
Haaa KKTC denen bu mandra düzeninde sürü lideri olmanın avantajları mı?
Daha taze ve daha çok ottan başka bir şey olamaz ki o da ayrı bir mesele!
-*-*-
Hasan Taçoy ve destekçisi UBP’li vekiller istifa eder mi?
“Bize, bu çirkefleşmiş siyasi yapıda yer yok” deyip, evlerine dönerler mi?
Yeni bir parti kurarlar mı?
-*-*-
Yoksa Jüjü’nün yönetiminde, bakanlık beklemeye mi geçiş yaparlar?
-*-*-
Eğer Taçoy ve Yasemin Öztürk’ün anlattıkları gerçekse, UBP’de kalmaları bence şaka bile değildir…
-*-*-
Taçoy’a oy verdiği iddia edilen 4 bin civarında üye yok mu?
4 bin üye, iki veya üç ile çarparsan 10 bin civarında “taban”dır!
-*-*-
Çok kişi denedi!
UBP’den ayrılan ya geri döndü; ya siyasetten çekildi!
Ki bu da ayrı bir gerçek!
-*-*-
Taçoy, yarışa girerken ne olacağını üç aşağı beş yukarı biliyordu…
Bilmemesine imkan ve ihtimal yoktur…
-*-*-
Üstel’in, Türkiye’deki en güçlüler tarafından desteklendiğinden emindi…
Tek emin olmadığı, “acaba kazanırsam, beni de Faiz gibi yaparlar mı?” sorusunun yanıtıydı!
-*-*-
Taçoy, “atanmış başbakan”ı, “seçilmiş başbakan” yapmakta kullanıldı…
-*-*-
Olgun Amcaoğlu ve Kutlu Evren’in başına gelenleri bilmiyor muydu?
Amcaoğlu ve Evren’i tehditle yarıştan alanlar; isteselerdi Hasan Taçoy’u Gaziveran Ovası’na desteban yapabilirdi!
Ve Taçoy da bunu çok iyi biliyordu!
-*-*-
Kısacası sevgili Taçoy ve Kahramanmaraşlı kardeşlerim; sürüye baş koç olmak yerine, keşke koyun olmadığımız kavgasını verebilsek!
Ey yüce Allah’ım sen de mi?
Yani birkaç dakika bizim tarafa da yağdı ama ne yazık ki “yağmur yağdı” denecek kadar bile değildi…
Sadece yeni tekalemitlenmiş otomobilleri kirletti…
Ağaçlar bile mutlu değil!
Toz toprak oturmadı!
-*-*-
Güney’de bayağı yağmış!
Şaşırdım!
Sınıra kadar gelmiş yağmur, o tarafı seller almış, bizde tık yok!
-*-*-
Acaba Allah da mı bize kızgın?
-*-*-
Ey yüce Allah’ım, vallahi bizim bir suçumuz yok!
Yemin ederim ki yalancıların tümü zaten Türkiye’ye çalışıyorlar!
Koltuk uğruna hep yaptıkları!
Onları cezalandırmak istiyorsan, al ülkeden, götür bir yerlere, orada cezalandır!
Bizim bir günahımız yok!
Çalmıyoruz biz!
Yalan da söylemiyoruz!
-*-*-
Neyse!
Kıbrıs Rum gazeteleri diyor ki, “… ülkeyi etkisi altına alan yoğun yağışlar, Pazartesi günü özellikle Güney Lefkoşa’da da etkili oldu…
-*-*-
Politis gazetesi, Güney Lefkoşa’ya bağlı Strovolo, Engomi ve Lakadamya bölgelerindeki yoğun yağışlar nedeniyle yolların su dolmasıyla polis ve itfaiye ekiplerinin müdahalesine gereksinim duyulduğunu yazdı…
-*-*-
Hadi diyelim Strovolo ve Lakadamya sınıra uzak da Engomi sınıra bitişik!
Bize eski deyişimizle “tıpılasaydı” keşke!
Yok!
-*-*-
Gazete, yoğun yağış nedeniyle ayrıca Platres-Trodos yolunun bazı noktalarına kayaların düştüğünü ve trafiğin uzun saatler sıkıştığını da yazdı…
-*-*-
Bu arada Kıbrıs’ın Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis, Amerika’da Ürdün Kralı Abdullah’la görüştü…
Daha önce de yazmıştım; Kral Abdullah’ın nenesi Kıbrıslı Türk kökenlidir…
Hatta bir bakarsınız bizim KKTC’nin Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın dedesi ile akraba bile olurlar!
Ama bizimle görüşen yok!
Erdoğan hariç!
Ha bir de bizimkini, Türk heyetinde yer alan bir hanım kızımız da ziyaret etmiş…
Ayrıca Türk Evi’nin 13'üncü katındaki KKTC Temsilciliği’nde oturup, hatıra pozu da vermiş!
(Kendi paylaşımlarında gördüm)…
-*-*-
Alış verişe çıkıp çıkmadığını bilmiyorum!
Her halde yanında yeterince iç çamaşırı götürmüştür; ayrıca New York’ta M & S sanırım yok!
Polis ve Başsavcılık Dairesi’ne yazmayı düşündüğüm bir dilekçe denemesi… Benden kesilen vergilerle, herhangi bir bakanın, oğlunu ya da kızını havaalanına makam arabasıyla götürüp, VIP’den de işlemlerini yapmasına, yasal hakkı olsa bile karşı olduğumu belirtmek isterim… Aynı şekilde, cumhurbaşkanı, meclis başkanı veya başbakan ya da her hangi bir makam araçlı yetkilinin, düğün, sünnet, cenaze gibi organizasyonlara, şoför – koruma ile birlikte gidiyor olmalarına da bir vergi mükellefi olarak karşı olduğumu bildirir, bunun açıkça halkın parasının çalınması anlamına gelen bir cins hırsızlık olduğunu beyan eder, gereğinin yapılmasını arz ederim. (Not: Fotoğraf görmek isteyene gönderebilirim) Saygılarımla…