Şu ‘saat’ meselesi
"Yeni ülkeler bulamayacaksın, başka denizler bulamayacaksın.
Bu kent peşini bırakmayacak."
Konstantinos Kavafis
…...
Şu ‘saat’ meselesi
Çocukluğumuzdan beri bir “yaz saati-kış saati” muhabbeti vardır.
Çok da kurcalamadık!
“Enerji ve yakıt tasarrufu” denir.
Eğer öyleyse, uzmanlar anlatmalı bunu.
Dünya mı değişti yoksa bizim “tasarruf” ihtiyacımız kalmadı mı?
Belki de “yalan bir efsane”ymiş onca sene, bir ileri, bir geri...
İyi de “dünyanın akıllısı Türkiye mi?”
* * *
Kimine göre “namaz saati” ayarı bu, kimine göre “Suudi düzeni...”
Ülkenin adı çıktı ya doksana, inmez çok kolay seksene...
Onca sene çok da sorgulamadan ileri geri alırdık doğrusu.
Hatta anımsıyorum geçmişte, “gece yarısı ikide” denir ya, uyumaz beklerdik!
Şimdilerde mobil telefonlar kendiliğinden değişiyor zaten...
Bu işin günlük pratikteki konuşması şudur: “Havalar da erken kararıyor artık!”
Kişisel isyanım ise farklı: “Aydınlık gözüyle eve gidemeyeceğimiz zamanlar başladı.”
Hepsi bir yana, bir “avuç” adada yaşıyorsanız, onca “bölünmüşlük” içinde iki farklı saat dilimi aptalcadır!
Yani on adım yürüyüş mesafesinde, bir saat fark olur mu?
Olur! Niye?
Çünkü “Türkiye böyle karar aldı.”
Kuyruğunda çıngırak biz!
Tek gerekçe!
İnsan buna üzülüyor işte!
- “Senin kendi aklın yok mu?”
Ama epeydir, Kıbrıs’ın kuzeyinde böyle yürüyor işler!
“Türkiye böyle istedi” yaranmacılığı...
Türkiye’nin her attığı adım yanlış ya da doğru meselesi de değil bu!
Senin böyle bir gündemin hiç olmamış!
Üstelik, “ortak bir gelecek” provası yapıyorsun, adada... Saatin dahi ‘denk’ değil.
Ve örneğin Türkiye “andımızı” okutmazken aptala yatmasını biliyorsun!
* * *
KKTC “özeti” 24 saate sığdı aslında!
Önce “Saat farkı” kararı.!
Sonra “Emirname” için alelacele “gece yarısı resmi gazete” baskısı!
Yasa dışılığı yasaya uydurma kılıfı.
Ve sonra...
40 milyona yakın ödeme!.
Ek mesai, üretici, müteahhit, gelir desteği vs.
Bir kalemde!
“KKTC” budur işte!
Bilmem anlatabildim mi?
Velhasıl, ödediğimiz “bedel”in bedeli!
Böyle gelmiş, böyle de gidiyor!
--------------------------------
‘Yaz saati’ için ne dediler!
• Hüseyin Özgürgün (Başbakan)
“Adada iki farklı saat uygulanması meselesini 100 sporcuya sordum, kimse bir şey demedi! Bunca tepki gösterenlerin sebebini bilemiyorum.”
• Serdar Denktaş (Maliye Bakanı)
“Saat meselesindeki tek suçumuz, soyadımın Denktaş olmasıdır, yoksa karar son derece yerindedir...”• Tahsin Ertuğruloğlu (Dıişleri Bakanı)
“Saatlerimiz elbette Rum'dan farklı olacak, bu da yetmez bir saat evvel dağa çıkmak da gerekir”• Özdemir Berova (Eğitim Bakanı)
“Meseleyi Din İşleri Dairemiz ile görüştüm, böyle bir şey olmadığını söyledi.”• Zorlu Töre (Milletvekili)
“Cenaze merasimleri aynı saatte mi?”
-----------------------------------------
Bu kadar aciz miyiz?
ERCAN Havaalanı’nın dışına, yol kenarına araçları bırakıyorlar... Şimdi değil bu... Son birkaç yıldır hep böyle.
İşin aslı araçlar “yolun içerisine” nerdeyse!
Polis bu araçları çekse, çekiciyle! Bir daha yapmayacaklar...
Yasa dışı mı, evet! Kuralsızlık mı, evet! Trafik yol güvenliğine tehdit mi, evet! Sorumsuzluk mu, evet !..
Ama kimsenin kılı kıpırdamıyor!
Bir de ERCAN’ın içindeki kaos var... Her yeri, şu meşhur kırmızı plastik kazıklarla donatmışlar, geniş yollar iyice daralmış...
O “kazıklar” ne demek bilir misiniz?
“Bizim bu trafiği yönetmeye de denetlemeye de aklımız, yeteneğimiz, çapımız yetmiyor! Bu ülkede kimse de kural tanımıyor...”
Yani, sırf araçlar gelişigüzel duruyor ya da yol kenarına park ediyor, diye... Buna engel olamayan ‘zavallıcık’ hallerimiz, çareyi, “kazık”ta buluyor, her yere!
---------------------------------------
ZORBA!
Ve 78 yaşında bir usta!
Kıbrıs Tiyatro Festivali, yine ‘Eylül’ü oldu adalı ömrümüzün...
Derin bir nefes aldık!
İlk gece, konuşmalar çok uzadı...
45 dakika!
Keşke bu “merasim” basın toplantısı aşamasında yapılmış olsa...
Lefkoşa Belediye Başkanı Mehmet Harmancı, çok güzel konuştu aslında...
Sanatçının, iktidara göre uyumlaşmayan, rüzgara göre değişmeyen duruşunu anlattı.
“Aykırılık, çeşitlilik, isyan, emek, demokrasi” vurgusu, tam da ruhuyla örtüşüyordu, tiyatronun...
Bu ülkedeki asıl zenginliğin “çeşitlilik ve farklılıklar” olduğunu görebilseydik, tüm bunlar üzerinden “korkular” büyütmek yerine...
Mustafa Akıncı sahneye çıktı ardından... “Çözüme en fazla destek olacak kitle buradadır” derken...
Öylesine büyük bir alkış koptu ki...
“Tüm ülke, keşke, şu an bu salonda olsaydı” dedim, kendi kendime.
Protokol geleneğini yıkarak biraz da, Akıncı’dan sonra tiyatromuzun duayenlerinden Yaşar Ersoy davet edildi sahneye..
Ve bir öfke patlaması yaşandı.
Harmancı şu örneği vermişti, “Dünyada kötülüğün izlenme oranı yüksek, iyilik yerine...”
O an "umut" yerine, "öfke" köpürdü işte...
Yaşar Ersoy’un, Türkiye’ye göndermeyle "Anti laik, totaliter, islamcı bir zorba" sözleri elbette bir başkaldırıdır.
İçi yanmıştır, sözleri de doğrudur.
Yine de bir sanatçının isyanı, estetik bir tezgahta dokunmalı...
Tam da Genco Erkal yaptı bunu.
200 sene önce yazılmış bir oyunu, kendi tiyatro karakterini adeta hafızamıza kazımış bir ustalıkla, yeniden içimize boşalttı...
Hem de aynı oyunu, elli sene önce oynamış olmanın gururuyla...
Genco Erkal, 78 yaşında, sanatıyla büyütüyor isyanını, hâlâ...
Emeğini katıyor çığlığına, ayakta alkışlanıyor...
Çok az geliyor bu alkış....
Yetmiyor!
-----------------------------------------------
h a f t a n ı n n o t c u k l a r ı
ANLADIM Kİ!
• Eğer “tatil” yapacaksanız ya da “izin”, iki olmazsa olmaza ihtiyaç var.
1- Kaçmak! Ya yurt dışına, ya uzağa.
2- İllaki telefonu kapatmak!
HAFTANIN AYIBI
• Kıbrıs’ın güneyinde maç izlemeye giden Kıbrıslı Türk sporseverlere “tecrit” uygulayan örümcek beyinler!
BRAVO!
Güneydeki bu “dar” kafalılara karşı “seyirci” kalmayan ilerici yazarlar, siyasiler!
FARKINDA MIYIZ?
IŞIK fuarının edebiyat sohbetleri gecesinde şair Gürgenç altını çizdi!
“Çocuk edebiyatı” yönünde üretim fakiriyiz!
Cin Ali’den öteye gidemedik, onca senede...
• Kıbrıs Tiyatro Festivali’nin bu yılki afişi gerçekten de harika! Emek veren herkesin ellerine sağlık.
Şu dikkatimi çekti yalnız, broşürde, “Festival logosu: Nilgün Güney” diyor ama ‘logo’ hiç kullanılmamış!