1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. Susuzluk, kurumuş bir gölet, çatlamış bir beden ve yokoluşa inat direnen özgür bir ruh
Susuzluk, kurumuş bir gölet, çatlamış bir beden ve yokoluşa inat direnen özgür bir ruh

Susuzluk, kurumuş bir gölet, çatlamış bir beden ve yokoluşa inat direnen özgür bir ruh

Fotoğrafçılar Kerim Belet ve Salih Sevindik’in “Dawn To Earth” projesinde yer alan müzisyen/model Ezgi Akgürgen ve seramik/kil sanatçısı Pembe Gaziler ile projenin hazırlık aşamalarını, felsefesini, uygulanışını konuştuk.

A+A-

Murat OBENLER

Küresel şirketlerin açgözlü iştahı çevreyi yok etmeyi sürdürüyor, ulusal devletlerin bu küresel kapitalist güçlerle çıkar ilişkisi içinde işbirlikleri sürüyor. Küresel ısınma artıyor, toprak çatlıyor, beden çatlıyor, insanlık çatlıyor ama bu çok uluslu büyük şirketlerin dünyayı yok oluşa sürükleyen anlayışları çatlamıyor, insanlığın ortak mirası olan kaynakları sonuna kadar kullanma sorumsuzlukları, gelirlerini arttırıcı ihtirasları çatlamıyor. Fotoğrafçılar Kerim Belet ve Salih Sevindik’in “Dawn To Earth” projesinde yer alan müzisyen/model Ezgi Akgürgen ve seramik/kil sanatçısı Pembe Gaziler ile projenin hazırlık aşamalarını, felsefesini, uygulanışını konuştuk. Gaziler ve Akgürgen ile ülkemizde az gerçekleştirilen bu tür bir projede yer almanın nasıl bir his olduğunu, ne gibi zorlukları ve meydan okumaları olduğunu konuşurken doğa, kadın ve çamuru buluşturan projenin fotoğrafçılık açısından önemini de irdeledik.

Akgürgen: “Doğum günümde hayatımda yeni bir şey deneme isteğimdi”

Ülkemizde az yapılan bu projeye nasıl dahil olduğunuz?
Ezgi Akgürgen: Bana gelen modellik teklifi üzerine projeye dahil oldum. Modellik de yapan arkadaşım Karina’ya bu projede modellik yapması teklifi geldi ve onun birkaç gün sonra ilk klip çalışması çıkacağı için kabul etmedi. Karina’nın yanında ben vardım o anda ve hemen bana teklif ettiler, ben de kabul ettim. Benim bu projeye evet dememin ana sebebi doğum günümde hayatımda yeni bir şey deneme isteğimdi ve Salih Sevindik ve Kerim Belet ile keyifli bir şeyler çıkacağına inandığım için evet dedim. Projenin yaratıcıları fotoğrafçılar Kerim  ve Salih ile buluşarak projenin detaylarını konuştuk. İlk insan bedeni üzerine beyaz çarşaf fikri vardı ama deneyince onun olmayacağını gördük ve çamurla kaplanmış insan bedeni fotoğraflama işine yöneldik. Bir hazırlıktan sonra çekimler Eylül 2021’de gerçekleşti.

Gaziler: “Projede toprakla dönüşen bir insan var. Ben tekrar dirilişin kadınla olmasından çok etkilendim.”

Bu projenin düşünsel altyapısı neydi? 
Pembe Gaziler: Kerim bana 3-4 yıl önce çamurdan nü insan çekimi yapmak hayali olduğunu söylemişti ama konu çok masaya yatırılmamıştı. Çekimlerden bir süre önce Kerim fikrini hayata geçirmek istediğini söyleyince ben de proje için araştırma ve deneysel çalışmalar yapmaya başladım. Bu projenin bütüncül bir sanat boyutu var ama ayrı ayrı değerlendirildiğinde, fotoğraf, heykel, canlı model performans, yerleştirme - kurgu - enselasyon değerleri bulunuyor. Birçok güçlü elementin dinamik bir ifade ile vücut buluş şeklidir diyebiliriz. Benim Toprak-Yaşam-Kadın sergim ile örtüşen bir döneme denk gelmişti ve benim yaşamla çamurla doğayla olan ilişkimin farklı bir yansıması oldu kendi alanımda performansımı oluştururken. Bir seramik sanatçısı olarak canlı bir bedenle çamuru birleştirmek çok ayrıcalıklı bir tecrübe idi. Çamurun kadın bedeni ile değişimi ve dönüşümü, anlık şekil değişimleri ve bunların izlenip yorumlanması çok heyecan verici idi…Toprak doğurmaya yönelik bir varlıktır, üretmeye, başka boyutlara taşımaya…Bu projede de toprakla dönüşen bir insan var. Kadınla toprağın, toprakla kadının devinimi..Ben tekrar dirilişin kadınla olmasından çok etkilendim. Bu projenin barındırdığı dinamikler bağlamında Orta Doğu'da hatırı sayılır sanatsal bir değeri olan bir proje olduğunu söyleyebilirim. Beden performansı dendiğinde en çok Marina Abramovic’in performanslarından söz edilir ve bu projede de kadın bedeninin çamurla birlikteliği söz konusu olduğunda, uzayan saatler içerisinde Marina’nın performanslarına gönderme yapılabilecek duygular ve anlamlardan bahsedebiliriz…Teknik olarak malzemenin hazırlanması zordu çünkü makinelerde hazırlanması gereken kilolarca çamuru elimle hazırladım ama sonuçta fotoğrafçının isteklerini karşılayan bir malzeme olduğunu düşünüyorum. Ezgiyle olan çekimlerde çamuru bedeniyle ben bütünleştirdim ancak ikincisinde(Erol ve Umay ile yapılan çiftli çekim) ben sadece malzemeyi hazırladım. Sanatta kütle duygusuna hayranım ve çamurla 3 boyutlu canlı bir eser  yaratma duygusu  heyecan verici idi.

Akgürgen: “Üzerimi çamur kaplayınca vücudum ağırlaştı,zaman yavaşladı ve kafamın içinde düşünceler aktı.”

Bu projede olmak, çamuru taşımak ve onla hareket etmek sana nasıl hissettirdi?
Akgürgen: Kendimize yaşattığımız deneyimlerle var oluruz. Ben de yeni bir şeye evet demekle bu deneyimlerime bir zenginlik daha kattım. Bunu yaşamak bana çok iyi ama hızlı geldi ve yeniden daha sindire sindire olmasını çok isterdim. Üzerimi çamur kaplayınca vücudum ağırlaştı,zaman yavaşladı ve kafamın içinde düşünceler aktı. Ben çamurla, toprakla oynamayı çok sevdiğim için bu proje de bana çok keyifli geldi. Erol ve Umay ile gerçekleştirilen ikinci çekimde fotoğrafçıların aynı heyecanı almadıklarını düşünürüm. Aslında ekip hep çift çalışmak isterdi ve benim arkadaşım çalışmada yer almak istemeyince tekli çekim yaptık. Aslında bir mucize oldu ve Pembe’nin evrene gönderdiği istek projede oldu.


Gaziler: Işık, zaman, mekan, malzeme ve modeli bir arada düşündüğümde bir meditasyonun içindeymişim gibi hissettim. 

Akgürgen: Ekipten farklı olarak yalnız başıma yaşadığım bir süreç oldu. 32 yaşındayım ve bu yaşa kadar aileden,toplumdan öğrendiğim belli başlı oturmuş kalıplar var ve benim amacım bu kalıpların sağlıksız olanlarını bir bir kırmaktır. Ben projede kendimi güvende hissettim. Meditasyonda başka şeylere odaklanmadan kafanın içinden geçenleri akışa bırakma hali vardır ya ben de öyle yaptım. Gözlerimi çoğunlukla kapalı tuttum. Aslında yogada ağaç pozu gibi hareketler yapıp ortama daha estetik bir şeyler de katabilirdim (bu da özeleştirim olsun). Çamur üzerimde kuruduğunda kırılıp döküleceği için yavaş hareket etmem gerekiyordu.
Gaziler: Senin başarılı bir performans ortaya koyduğunu söyleyebilirim. Zaten projenin sanatsal olarak başarılı bir değer taşıması doğru mekan, doğru ışık, doğru malzeme doğru model ve başarılı fotoğraflamalarla mümkün oldu.

“Ben Ezgi’yi doğada tüm duygulardan arınmış, çıplak ve çamurla var olan bir beden gibi gördüm ve  özgür hissettiren bir ruh haliydi.”

Çekimleri hangi zaman diliminde gerçekleştirdiniz? Farklı ışıkları görüyorum fotoğraflarda. Bir de çekimlerde Ezgi’nin bedeni ile ruhunun farklı yerlerde olduğunu düşünüyorum. 
Akgürgen: Eylül ayında öğleden sonra 15:00 ile akşamüzeri 19:30 arasında çektik. Güneş battıkça üşüdüğümü hissettim. Çamurun üzerimde kurumasıyla bir dinginlik hissi de yaşadım. Pembe 3 boyut çalıştığını söyledi ama galiba 4 boyut yarattı.
Gaziler: Ben Ezgiyi doğada tüm duygulardan arınmış, çıplak ve çamurla var olan bir beden gibi gördüm ve  özgür hissettiren bir ruh haliydi. Biz kendisini Venüs heykeli gibi hazneden, çatlamış topraklar üzerine bıraktık... Sorasında da sadece Ezgi ve bedeninin çamurla toprak anaya metaforları vardı…
Akgürgen: Ben kendimi mekana çok ait hissettim. Kafamda ufak tefek savaştığım şeyler oldu ama onları da gönderdim ve ruhen rahatça çalışmayı tamamladım. Dinginlik çok güzeldi.

Kuruyan göl-çatlayan toprak, kuruyan çamur-çatlayan kadın imajları bana birlikte var olan ve/veya yok olan insan-doğa imgesini bende uyandırdı.
 

Akgürgen:  Bu yorumuna ben de katılıyorum. Çamur ilk üzerime sürüldüğünde pürüzsüz bir cilt ile çıkarım ve onu doğuş olarak,zamanla kurudukça rüzgarla,güneşle çatlayan bir hal alıyor ve en son da dökülüyor.
Gaziler: Zaman aşamalı görsel fotoğraflamalar yapıldı. Önce nemli, sonra hafif kurumuş,sonra çatlamış en son da dökülmüş bir beden görüyoruz ve bunların hepsinin duygusu farklıdır. Çamur ile bedenin bütünleşmesi ve devinimi fotoğrafçılara farklı görseller sundu. Beden çamuru dönüştürdü, çamur da bedeni.

Doğanın en önemli yaşam kaynaklarından biri de sudur. Susuz kalan toprak ana ölür, susuz kalan beden kurur…bir başka değerlendirmemle çalışmanın bir imgesi de su(suzluk)tur.

Gaziler: Teknik olarak da çok doğru bir saptama  oldu. Toprak susuz kaldığı için çatlaktı…Bu malzeme de tozdur ve suyla buluşunca hayat bulur ve sonra çamura dönüşür. Suyunu kaybedince çatlamaya başlar ve dökülür.
Akgürgen: Çok doğru bir yerden bakıyorsun. Bana projenin kattığı farkındalığı ve heyecanı hala daha yaşayıp sürdürüyorum.

Bu toprak neden çatlıyor,bu doğa neden bu hale geldi meselesini de düşündürüyor bana bu fotoğraflar. Bir yanda çatlayan kadın ve göl var (ama aralarında bir enerji geçişi da var), bir yanda da buna sebep olan, tüketimi pompalayan bir sistem var. Bu erkek egemen sistem değil mi aynı zamanda. Sistemin kadına bir bakışı var ve kadının buna bir duruşu(direnişi) var.
 

Akgürgen: İçinde bulunduğumuz sistem yok oluşu hızlandırdı. Dünyanın da bir sonu vardır değil mi. Big Bang’da olduğu gibi birçok şey yok oldu,tekrardan oluştu.
Gaziler: Var olan gerçek de her şeyin hızlıca tüketildiğidir. Doğa da kurumaya ve yok olmaya devam ediyor maalesef yine de içindeki tüm güzellikleri koruyarak ve kucaklayarak her şeye rağmen…Toprak Ana çünkü O.
Akgürgen: Üstümüze dinimiz, cinsel yönelimimiz, milliyetimiz gibi doğuştan  LABEL yapıştırılır ve toplumda, yaşamda bu uymamız gereken her şeyi bir kat çamur gibi düşünürsek ve içimizdeki gerçek kişiliği kapatır. Ezgi aslen kimdir?  Bu çamurun içinde bunları da yaşadım ve o çamuru kırdıkça özüme daha çok yaklaştığımı hissettim. Derin bir deneyim oldu.
Çekimler sonrası üstümdeki ölü toprağını atma misali birçok şey yaşadım. Özüne ulaşma,kedine ulaşma gibi. Ben bunları yaşamaya hazırdım, bilinç dışı olarak (Unconciously.) Bu çekimle de onu fiziksel olarak yaşadım ve sonrasındaki gelişmelerle(insan-iş vs.) üstümden birçok yük kalktı.

Bu fotoğraflar,videolar çekildi ve bitti mi yani? Bu bir yerlerde kullanılmayacak mı?
Akgürgen: Bunun bir bireysel boyutu(kişisel özgürleşme) yanı vardır bir de toplumsal mesajı da vardır. Bu tarz bir şeylerde kullanılabilir.Benim için birilerini rahatsız etse bile kardır. Her şey topluma mal olacak diye bir şey de yoktur. Olsun tabi ki. Belki de sanatçının kişisel hayali ve onu yapmakla ilgili tatminidir. Mesela daha önce başka bir fotoğrafçı arkadaşla yine nü çekim yapmıştım ama o daha kişiseldi. Oradaki çekimler de kafamda aşmam gereken şeylere yardımcı olan bir etkisi olmuştu.  

Madem ki birçok sanat dalını buluşturan bir proje oldu bu projeye bir müzik eklenme durumu var mı?
Akgürgen: Olabilir. Belki Kerim ve Salih projeyi kafasında bitirdi veya bitirmedi ama ben kafamda daha bitirmediğim için müzik de eklenirse daha da güzel olabilir. Ben müzisyen olarak kendi besteme çekeceğim bir müzik videosunun görüntüsü olarak kullanabilirim.

f1-085.jpg

f2-070.jpg

f3-038.jpg

f4-021.jpg

Bu haber toplam 3449 defa okunmuştur