Syryza Ve Kuzey’de Esintisi
Yunan seçimlerinin flaş partisi Syryza’nın başarısı dünyada yaygın olarak konuşulmakta ve yorumlanmaktadır. Azımsanacak ve heyecan duyulmayacak bir başarı değil. Duygusallıkla sonuçlar çıkarılacak bir gelişme de değil…
Syryza başkanı hükümeti sağ siyasetin popülist partisi ile kurmayı tercih etti. İlk çıkışları bir meydan okuma tarzında idi, giderek yumuşattılar ama durdukları nokta hala daha kurulu düzene popülist programlarla meydan okuma üzerinde kurgulanmıştır. Önemli olan neyi nasıl yapacakları ile ilgilidir. Yorumlar da bu alanda yoğunlaşmaktadır.
Yunan ekonomisi battı. Yabancı uzmanlara göre bu sonucun nedenlerin biri de, hükümetlerin, ekonominin taşıyamayacağı kadar siyasi popülizm yapmış olmasıdır. Küresel ekonomik bunalımlar sürecinde tasarruflar yapılırken, siyasetin bütçeye yüklediği popülizmin maliyetinden tasarruf yapmak Yunan halkının çok tepkisini topladı. Ancak, mali destek veren ülkeler kendi insanlarına vermedikleri popülist mali olanakların bedelini ödemek de istemedi. Özellikle Alman hükümeti “benim vergi mükelleflerim, Yunanlıların siestasını ödeyemez” dedi. Geçmiş Yunan hükümeti, ülkenin ekonomik sıkıntıdan çıkarılması için gerekli mali kaynağı temin edebilmek amacıyla Troika’nın kendilerine verdiği tasarruf planını uygulamak zorunda kaldı.
Syryza özellikle Troika bileşenlerinin temsil ettiği ülkeleri ve örgütleri kastederek, “sizin yarattığınız krizin bedelini Yunan halkı ödeyemez; sizin tasarruf planlarınızı uygulamayacağız, borçlarımızı da silinsiz” propagandası ile seçim galibi oldu. Yani, siyasi popülizm Yunan halkının desteğini almaya devam etti ama bu defa partiler değişti çünkü eski siyasi partiler yaptıkları popülizmin nelere mal olduğunu yaşamış, tasarruflarla ekonomiyi toparlamaktan başka bir yol olmayacağını görmüştü.
Syryza başarabilecek mi? Önyargılı olmamak gerek, duygusal da olmamak gerek… Başarmak zorunda ama popülizme devam ederek başarması pek olası görünmüyor. Mali destek sağlayanlarda şu ana kadar önemli bir tavır değişikliği gözlemlenmiyor. Yunanistan’ı Euro içinde tutmak onlar için de önemli, Euro’nun istikrarı için de gerekli. Ancak yüzlerce milyar Euro’luk borç silmek de AB ekonomisi için kolay değil, Euro istikrarı için de bir tehdit. Hem bu durumda olan sadece Yunanistan değil. Yakında benzeri bir dalga da İspanya’dan kabarabilir… Tasarruf önlemleri uygulayan diğer ülkelerde de yeni dalgalar oluşabilir. Birine sil, diğerine ödet olası değil… Ayrıca, kabaran dalgaların gücü sol siyasetten geliyor ama ekonomik krizin çözümüne mali kaynak sağlayan ülkelerde muhafazakar partiler iktidarda… Eğer Syryza’nın istediğini yaparlarsa, muhafazakar partiler seçim yenilgisi yaşayabileceği gibi, kendi ülkelerinde de kendileri de yenilgi yaşayabilir. Bu bir siyasi stratejidir. Ancak yaklaşımı belirleyecek olan da sadece bu değil…
Euro’nun kaderi de bu operasyona bağlı… Birçok ülkenin milyarlarca Euro borcunu silmek demek, Euro’nun devalüasyonuna ve Euro’yu dolar karşısında istikrarsız bir para birimi yapmaya yol açacaktır. AB’nin ekonomide güçlü ülkeleri bunu göğüslemeye kalksa bile ve hatta devalüasyonla dolara karşı kısa süreli rekabet üstünlüğü ele geçirse bile, özellikle ekonomik sıkıntı yaşayan AB ülkelerinin yurttaşlarının satın alma gücü gerileyecek, piyasalar daralacak, yatırım iklimi bozulacak ve işsizlik ve emtia fiyatlarında artış olacaktır.
Dolayısıyla, Syryza’nın borç silme talebi belki sembolik bir miktar için yapılacak, borç ödeme daha uzun vadeye yayılıp Yunan hükümeti rahatlatılmaya çalışılacak, yatırım iklimi ve pazar faaliyetlerinde artış oluşması için verilen mali kaynağın kullandırılmasının koşullarında bir miktar gevşetme yapılabilecek. Ancak Syryza’nın söz verdiği ekonomik program ve yapılanma mümkün olamayacak. Yunan halkı bu hükümetten de memnun olamayacak ama ya çaresizliği kanıksayıp, hükümete şans verecek, ya da sabırsızlığını kullanıp bu hükümeti de yollatacak. İkinci seçenek en tehlikeli olandır; Syryza da başaramazsa, sıra faşist Altın Şafak partisine gelecek ki bu da Hitler’in iktidara yürüyüş sürecinin anımsatıcısı olur.
Syryza kurulu düzeni kendi radikal sol düzeni ile değişebilecek mi, en azından deneyecek mi? Altı ay içinde belli olacak aslında… Ama statükoya yavaş yavaş uyumlanmaya başladığının sinyalleri de hissediliyor.
Peki Kuzey Kıbrıs’a da Syryza benzeri bir dalga gelir mi? Gelmez, çünkü tüketilmiştir… 2000’li yılların başında “Meydanlardan doğduk” diye, toplumsal hareketliliğin üzerinden oluşan BDH, Syryza benzeri heterojen bir oluşumdu. Başkanlığını devraldığı TKP’yi un-ufak eden ve sonra da başkanlığı Angolemli’ye terk eden Akıncı, fırsatçı manevralar ile BDH’nın başına geçmişti. İlk seçimde kısmi başarı gösteren partiyi Akıncı’nın egosu dağıtmış, parti heterojen yapısından monolitik yapıya geçmişti. Sonunda da Akıncı bu partiyi de tek milletvekilli bir hale getirince Çakıcı’ya terk etmişti. Dolayısıyla, Syryza modeli Kuzey Kıbrıs’ta Akıncı marifetiyle oluşturulmuş ve kapatılmıştır.
Buralarda Syryza olmaz ama Yunanistan’daki Syryza’yı izlemeye devam…