Tabipler Birliği: Neden 5 yıl önce değil de şimdi düğmeye basıldı?
“Sahte reçete soruşturması” süreciyle ilgili “sessiz kaldıkları” yönünde eleştirilen Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği (KTTB) Başkanı Dr. Ahmet Özant ve Yönetim Kurulu üyeleri sessizliğini YENİDÜZEN’e bozdu.
Ertuğrul SENOVA
“Sahte reçete soruşturması” süreciyle ilgili “sessiz kaldıkları” yönünde eleştirilen Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği (KTTB) sessizliğini YENİDÜZEN’e bozdu, “Artık duruşumuzu değiştiriyoruz. Polis, soruşturmanın başında ifade ettiği soruşturma yöntemini değiştirmiş, sapla saman karıştırılmış durumda. Bu gidişle Sosyal Sigortalar Dairesi ile sözleşmesi bulunan 90 doktorun birçoğu tutuklanacak” vurgusu yaptı.
YENİDÜZEN’e konuşan KTTB Yönetim Kurulu üyeleri ve Birlik Başkanı Dr. Ahmet Özant, “Burada yolsuzluk ile usulsüzlük karıştırılmıştır. Burada dürüst çalışan hekimler de mi bu kirli oyuna çekilmeye çalışılıyor? Meslektaşlarımıza karşı kasıtlı bir itibarsızlaştırma sürecinden mi geçiyoruz? Eğer böyle bir şey varsa, bundan sonraki tepkilerimiz daha sert olacak” dedi.
Dr. Özant, “Ülkenin aydın meslek örgütleri üzerinde ciddi bir baskı mı oluşturmaya çalışıyorlar? Susturmaya mı çalışıyorlar? İtibarsızlaştırarak bastıramaya mı çalışıyorlar? Böyle endişelerimiz var…” diyerek, “Bu olay bugün başlamadı, 2018’den bu yana Sosyal Sigortalar Dairesi Müdürü tüm bakanları bilgilendirdi, kimse adım atmadı. Peki neden şimdi düğmeye basıldı?” sorularını sordu.
Özant, sürecin “cadı avına döndüğünü” ifade etti.
“Süreç içerisinde hangi reçetenin suç teşkil ettiğini düşünür olduk” diyen Dr. Özant, “Meslektaşlarımıza, sistem düzeltilmeden, durum netleşmeden sigorta reçeteleri yazmayı durdurmalarını öneriyoruz. Bu güvensiz ortamda hangi reçetenin suç teşkil ettiğinden emin olmadığımız durumlarda en güvenilir adım bu olacak” dedi.
“Sosyal Sigortalar ile sözleşmesini fesih edip bundan sonra sigortalara ait reçete yazmayacağını bildiren meslektaşlarımız şimdiden var olmaya başladı” diyen Özant, “Bu, kamu hastanelerindeki yükü arttıracak. Hastanede retçe yazması için bir doktor görevlendirilmiş durumda. Polikliniğe bir oda açılmış ve orada sigortalar için reçete yazılıyor. Reçete kuyruğu oluşuyor. Hastalar, reçete almak için kuyruğa giriyor” ifadelerini kullandı.
“Artık duruşumuzu değiştiriyoruz”
YENİDÜZEN: Tabipler Birliği soruşturma sürecine ilişkin sessiz kalmakla eleştiriliyor. Bu eleştiriler hakkında ne söylemek istersiniz?
Dr. Ahmet Özant: “İşin başında olayı anlamak için bir süre gerekti Soruşturma sürecinin başladığı günden bu yana 3 farklı basın açıklaması yaptık, ben de başkan olarak ayrı televizyon programına katıldım. İlk başta ne dedik? Birlik her zaman hukuktan ve doğrudan yanadır. Yanlışın yanında durmayacağız dedik. Sürecin adil ve şeffaf şekilde yürütülmesi, hekimlerin daha fazla zarar görmeden bu işin sonlanmasını talep ettik. Daha sonra, meslektaşlarımızın isimlerinin ve fotoğraflarının medyaya yansımasını ciddi şekilde eleştirdik. Polis bünyesinde kurulan özel soruşturma ekibinin başındaki sorumlu kişiyle iki günde bir konuşuyorum. Kısacası, süreçten hiç de uzak değiliz. Yargıya güveniyoruz, polise güveniyoruz; güvenmek zorundayız. Onların işini doğru yaptığı varsayımıyla sürekli geride durduk. Ne oluyor, suçlu varsa ortaya çıkarılsın, bunları bekledik. Ama artık duruşumuzu değiştiriyoruz. Çünkü polisin bize başta ifade ettiği yöntemle hareket etmediğini fark ettik. ”
“Eğer söyledikleri yöntemle devam edeceklerse, Sosyal Sigortalar Dairesi ile anlaşmalı olan 90 doktorun birçoğu tutuklanacak”
YENİDÜZEN: Sözünü ettiğiniz yöntem farklılığını açabilir misiniz?
Dr. Ahmet Özant: “Soruşturmanın başında polis bize binlerce reçeteden bahsetti. Bunları incelerken, 1000’den fazla reçete yazan doktorları inceleyeceklerini söylediler. Limitin, 1000 olduğunu belirttiler. Soruşturma sürecinde bir meslektaşımız tutuklanmadan önce beni aradı. Endişelerini dile getirdi. Reçetelerinin sorgulandığını söyledi. Kaç reçetesi olduğunu sordum, 300’ü bulmayacağını söyledi. Sonra soruşturma ekibinden sorumlu memuru aradım, bize 1000 reçete ve üzerine sorgulayacaklarını ve bu kritere uyan 38 doktorun bulunduğunu aktardıklarını anımsattım, neden şimdi farklı bir yönteme girdiklerini sordum. Polis ise tutuklanan eczacılar üzerinden yaptıkları incelemeler sonucunda reçetelerinde rastladıkları doktorları da sorgulamaya başladıklarını söyledi. Artık ilk başta belirttikleri kıstaslar ortadan kalkmış oldu. Sosyal Sigortalar Dairesi ile sözleşmeli olan 90 doktorumuz var. Eğer yöntemleri, söyledikleri gibi olacaksa, bu 90 doktorun birçoğunun tutuklanacağı anlamına geliyor. Artık sapla saman karışmıştır. Yolsuzluk ve usulsüzlük karıştırılmıştır. Burada dürüst çalışan hekimler de mi bu kirli oyuna çekilmeye çalışılıyor? Meslektaşlarımıza karşı kasıtlı bir itibarsızlaştırma sürecinden mi geçiyoruz? Eğer böyle bir şey varsa, bundan sonraki tepkilerimiz daha sert olacak.”
“Parti içi hesaplaşma mı yaşanıyor? Yoksa siyasi partiler arasında bir karalama kampanyasına mı girişildi? Veya birileri kahraman olmaya mı çalışıyor?”
YENİDÜZEN: Peki bu süreç, yaşananlar… Sizce tümünün altında siyasi bir çekişme mi var?
Dr. Ahmet Özant: “Açıkçası bir yandan aklımızdan bu da geçiyor. Parti içi hesaplaşma mı yaşanıyor? Yoksa siyasi partiler arasında bir karalama kampanyasına mı girişildi? Veya birileri kahraman olmaya mı çalışıyor? Örneğin yeni bakan gibi… Sürecin daha da öncesine gidersek; ülkedeki aydın ve güçlü meslek örgütleri üzerinde; gerek hekim, gerek mühendis ve mimar, gerekse de öğretmenlere ilişkin, yasalarına yönelik ciddi müdahaleler olmaya başladığını gördük. Bu bizi çok rahatsız ediyor. Ülkenin aydın meslek örgütleri üzerinde ciddi bir baskı mı oluşturmaya çalışıyorlar? Susturmaya mı çalışıyorlar? İtibarsızlaştırarak bastıramaya mı çalışıyorlar? Böyle endişelerimiz var…”
“Bu olay bugün başlamadı, 2018’den bu yana Sosyal Sigortalar Dairesi Müdürü tüm bakanları bilgilendirdi, kimse adım atmadı. Peki neden şimdi düğmeye basıldı?”
YENİDÜZEN: Peki yolsuzluk sürecinin ne zaman başladığına dair bir bilginiz var mı?
Dr. Ahmet Özant: “Bu olay bugün başlamadı. Bize söylenene göre 5 yıldır var. 5 yıl boyunca Sosyal Sigortalar Dairesi’nin başındaki müdür, bu yolsuzluğu, göreve gelen tüm bakanlarla paylaştı, iletti. Böyle bir bilgimiz var. sistemin açıklarının olduğu bakanlara iletilmesine karşın işlem başlatılmadı ve bugünlere kadar geldik. Bu sistemin eksikliklerini, kaçaklarını bilen ve sözde denetleyen yetkiler buna neden göz yumdu? Neden şimdi düğmeye basıldı?”
“Bu iş biraz cadı avına döndü gibi”
YENİDÜZEN: Doktor ve eczacıların mahkemeye getirilme ve yargılanma süreçleri hakkında farklı eleştiriler ve görüşler var. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dr. Ahmet Özant: “Herkes ifadeye çağrılabilir fakat soruşturmanın başlamasının üzerinden 1 ay geçti. Sizce artık delillerin karartılma ihtimalleri var mı? Hep birlikte izledik; ovada, köyde, çöpte ilaçlar bulundu. Hastaları arayıp ikna edeceği iddia edilen doktorlar oldu. Açıkçası bunu yapacak hekim varsa artık yapmıştır. Kısacası artık emarelerin karartılacağı süreç bitti. Doktorların daha fazla itibarsızlaştırılmasına gerek yok. Kaçma şüphesi, zarar verme olasılığı olmayan insanların kelepçeli şekilde mahkemeye çıkarılması bizi rahatsız ediyor. Bu iş biraz cadı avına döndü gibi.
“Meslektaşlarımıza önerimiz, sistem düzeltilmeden sigorta reçeteleri yazmayı durdurun”
YENİDÜZEN: Bir doktor olarak bu süreçte kendinizi güvende hissediyor musunuz?
Dr. Ahmet Özant: “Süreç içerisinde hangi reçetenin suç teşkil ettiğini düşünür olduk. Örneğin benim 1 sene önce gördüğüm hastaya tansiyon ilacı yazmışsam, bugün tansiyon ilaçlarını yazmaya devam etmem suç mu, değil mi? Diyelim ki hasta korktu ve polis ifadesine başvurduğunda ‘ben o doktordan reçete almadım’ dedi. O zaman ben suçlu sayılacak mıyım? Bu kapsamda meslektaşlarımıza, sistem düzeltilmeden, durum netleşmeden sigorta reçeteleri yazmayı durdurmalarını öneriyoruz. Bu güvensiz ortamda hangi reçetenin suç teşkil ettiğinden emin olmadığımız durumlarda en güvenilir adım bu olacak.”
“Bakan bizi, Çalışma Bakanlığı altında çalışan bir kurum gibi lanse etti”
YENİDÜZEN: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sadık Gardiyanoğlu, reçete yazmayan doktorların Tabipler Birliği’ne şikayet edilmesi yönünde bir çağrı yaptı. Bu doğru bir yaklaşım mı?
Dr. Ahmet Özant: “Açıklamayı gördüğümüzde üzüldük, sanki biz Çalışma Bakanlığı altında çalışan bir kurummuşuz gibi biz bildirilmesi yönünde çağrıda bulunmuş. Bakan, bizim yasamız ve tüzüklerimizden sanırım haberdar değil. Bir hekim, hastayı muayene etmeden reçete yazamaz. Eğer hastayı muayene etmişse, evet, tedavinin parçasıdır, reçete yazacaktır. Ama bunu, Sosyal Sigortalar’ın hazırladığı sisteminden reçetelemek zorunda değildir. Eğer hekim kendini güvende hissetmiyorsa ve sistemde açık varsa, kendini garantiye almak için bu yöntemi uygulayabilir.”
“Poliklinikte bir oda açılmış ve orada sigortalar için reçete yazılıyor. Reçete kuyruğu oluşuyor”
YENİDÜZEN: Peki bu yöntemi uygulayanlar var mı?
Dr. Ahmet Özant: “Sosyal Sigortalar ile sözleşmesini fesih edip bundan sonra sigortalara ait reçete yazmayacağını bildiren meslektaşlarımız şimdiden var olmaya başladı. Bu, kamu hastanelerindeki yükü arttıracak. Hastanede retçe yazması için bir doktor görevlendirilmiş durumda. Polikliniğe bir oda açılmış ve orada sigortalar için reçete yazılıyor. Reçete kuyruğu oluşuyor. Hastalar, reçete almak için kuyruğa giriyor.”
“Bürokratlar da siyasiler de hastalarına ‘usulsüzlük’ denilen yöntemle ilaçlarını tederik etti”
YENİDÜZEN: Son olarak bir çağrınız var mı?
Dr. Ahmet Özant: “Bu süreçte usulsüzlük ile yolsuzluk birbirinden ayrıştırılmalı. Doktorların yaptığı ve usulsüzlük olarak adlandırılan reçete yazma olayı, halk tarafından, siyasiler tarafından bilinen bir şeydir. Herkesin ‘iyilik’ dediği bir süreçtir. Sıradan halk gibi bürokratlar da siyasiler de hastalarına, yaşlılarına ilaçlarını bu yöntemle tedarik etti. Bizler yargılanmanın doğru şekilde devam etmesini ve suçluların cezalandırılmasını, ancak bunun, doktorların daha fazla itibarlarını zedelemeden yapılmasını istiyoruz. Birlik olarak, yargının vereceği karara saygımız sonsuz.”