1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. Tabiplerden, bakan Gardiyanoğlu'na: “Beceremiyor, istifa etmeli!”
Tabiplerden, bakan Gardiyanoğlu'na: “Beceremiyor, istifa etmeli!”

Tabiplerden, bakan Gardiyanoğlu'na: “Beceremiyor, istifa etmeli!”

YENİDÜZEN’e konuşan Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği yönetiminden Sosyal Güvenlik Bakanı Gardiyanoğlu’na: “Beceremiyor, istifa etmeli!”

A+A-

Ödül AŞIK ÜLKER

Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği (KTTB) Başkanı Dr. Dt. Ahmet Özant ve Genel Sekreteri Prof. Dr. Ceyhun Dalkan, “sigortalıların ve eczacıların ilaç temini ile geri ödemelerinde yaşanan sorunların çözülmesi amacıyla”, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Serbest Çalışan Hekimler Birliği arasında imzalanan işbirliği protokolüne tepki gösterdi, hekimlerin çatı örgütü olan Tabipler Birliği’nin dışlandığını söyledi.

“İstifa edip gitmesi, toplumun hayrına olacak” diyen KTTB Başkanı Dr. Dt. Ahmet Özant, “Madem ki sorunları çözemiyor, bir başkasına devretsin. İstifa diye bir niyeti var mı? Bence Yoktur. Başbakan değiştirir mi? İnşallah değiştirir” dedi.

Dr. Dt. Özant, ne protokolü, ne de sözleşmeyi gördüklerini belirterek, reçete soruşturması süresince hastaların mağdur olduğunu ve Bakan Gardiyanoğlu’nun “yeni” dediği sistemde de durumun değişmeyeceğini belirtti.

KTTB Genel Sekreteri Prof. Dr. Dalkan da, “Serbest Çalışan Hekimler Birliği, dernek statüsündedir. Yasal olarak, meslek örgütü Tabipler Birliği’dir. Çalışma Bakanı, paydaşlarla değil, yandaşlarla işbirliği yapmayı tercih etti” dedi.

Prof. Dr. Dalkan ayrıca sistemde ilaç sayısı ve tedavi süreleri hakkında bazı kısıtlamalar olduğuna dikkat çekerek, bu düzenlemelerin hem Sosyal Sigortalar Yasası’na, hem de hasta haklarına aykırı olduğunu kaydetti.

“(Sosyal Sigortalar Dairesi’nde) Görev ihmali olduğundan emindik ve Emniyet Müdürlüğü’ne, Savcılık’a ve Sayıştaylık’a şikayette bulunduk” diyen Dr. Dt. Özant, “Bizim şikayetimiz üzerine kurum içinde soruşturmanın başladığını biliyoruz. Bakanlık herhangi bir iç soruşturma yapmadı” dedi.

Prof. Dr. Dalkan da, “İddia ettikleri gibi, 2015’te bir suç varsaydı, soruşturma neden yapılmadı? O zamandan beri ‘usulsüzlük, yolsuzluk’ varsaydı, 8 sene boyunca reçeteler neden ödendi?” diye sordu. 

“Reçete soruşturmasında sona geliniyor”

Soru: Doktorların ve eczacıların suçlandığı reçete soruşturmasında son durum nedir? Yavaşladı mı?

Dr. Dt. Özant: Yavaşladı çünkü sona geliniyor. Duraksamış değil, hala devam ediyor. Bakan Sadık Gardiyanoğlu, en başında, polise gitmeden, Tabipler Birliği ve Eczacılar Birliği’ni temsilen birer kişi ile görüşüp, 5 doktor ve 13 eczacının isimlerini polise vereceğini, yolsuzluk olduğunu hatta yolsuzluk boyutunun 60 milyonlar sonra 100 milyonlar olduğunu söylemişti. Biz de basın açıklaması yapıp, “gereken yapılsın, polise, adalete, mahkemelere inanıyoruz. güvenimiz sonsuzdur. Bir üyemiz suçlu bulunursa, Onur Kurulu’nu çalıştırırız. Yanlışın yanında değiliz” demiştik. Olay polise verildikten sonra, 5 doktor, 13 eczacı ile kalmadı. İlgili soruşturma biriminden polisler Tabipler Birliği’ne geldi, 5000-8000 reçeteden bahsetti, biz de şok olduk. Soruşturmalar o kadar yoğun bir şekilde devam etti ki, binlerce reçete soruşturulurken, polis “minimum sınırımız bindir, binde duracağız” demişti. Ama olayın öyle olmadığını gördük, soruşturma şekli bir anda değişti. Reçeteleri soruşturup, şüphelendikleri reçeteyi yazan doktora yöneldiler. Örneğin bir doktor ayda 150 reçete yazmış, polis 8 reçetede kusur bulmuş, doktor tutuklandı. Sigortalarla sözleşmesi olan 92 hekim vardı, hepsinin reçeteleri inceleniyor. Sözleşmesi olan tüm eczanelerin işlem yaptığı reçeteler de inceleniyor. Tahkikatın sonuna gelindi.

“Başta suç olarak kabul edilen bazı unsurlar, şimdi suç kabul edilmiyor”

Başta mahkemede doktorlara üç konuda suçlama getirildi, biri “hastayı görmeden reçete yazmışsa”, ikincisi “reçetedeki ilaçların tamamını hasta almamışsa”, üçüncüsü de “hastanın adına, hastanın  haberi olmadan reçete yazılmışsa”. O zaman suç olarak kabul edilen bazı unsurlar, şimdi suç kabul edilmiyor. Örneğin, hasta doktora gitmeden reçetesini alıp ilaçlarını almışsa şimdi suç değil. Hekim reçeteyi yazıp hastaya verdikten, hasta klinikten çıktıktan sonra hekim hiç bir şekilde reçetedeki ilaçların tamamının alınıp alınmadığı, eksik alındığı noktasında sorumlu değildir. Konuyla ilgili dosyalar ayrı ayrı hazırlanacak, bu iş uzun sürecek. Bu arada, aldığımız duyuma göre, Çalışma Bakanı işin büyüdüğünü görünce, polisi arayıp “artık derine gitmeyin, durdurun, yeter” demiş ama polis konunun sonuna kadar gideceklerini söylemiş.

“8 sene önce soruşturmaya neden olacak bulgu olmayan bir şey, bugün nasıl suç oldu?”

Soru: Doktorlar ve eczacıların suçlandığı bu süreçte, Sosyal Sigortalar Dairesi’nde bir iç soruşturma yapılmamasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu konunun önceden bilindiği ama adım atılmadığı da söylendi. Ödemeler neden durmadı?

Dr. Dt. Özant: Önceki bakan Taçoy da, bakanlığın bürokratları da, olayın yıllar öncesine dayandığını, bunun farkında olduklarını açıkladı. Hatta, Sayın Bakan Gardiyanoğlu, pek çok televizyon programında bizi suçladı, “Tabipler Birliği’ne ve Eczacılar Birliği’ne 6-7 defa yazı yazdık, bize hiçbir şekilde geri dönmeyip, bilgilendirmediler, yardımcı olmadılar” diye... Doğru değildir. 27 Nisan 2015 yılında bize bir yazı gönderildi, ekinde de 6 doktor ve doktorların çalıştığı eczacıların listesi. Yazıda “Bu doktorlar, sürekli şu eczacılarla çalışıyor. Bu da, diğer eczacılar yönünden, ekonomik olarak bir haksızlık, kazanç kaybına sebep oluyor. Bir süredir ilgili servis, faturaların bilgisayara kayıtlarını yaparken, bazı eczanelerde tüm reçetelerin aynı doktor tarafından yazıldığını ve daireden satın alınan reçete seri numaralarının birbirini takip ettiğini müdürlüğümüze bildirmiş ve bir eczaneye daire müfettişimiz gönderilmiştir. İlgili eczaneden ilaç alan sigortalılarla yapılan müfettiş soruşturması sonucunda, hastaların doktoru tanımadığı, reçete yazılan ilaçları alıp kullandıkları tespit edilmiş ancak yasal işlem başlatacak somut bir bulguya ulaşılamamıştır” deniyor. O günkü Tabipler Birliği Başkanı Filiz Besim ve Genel Sekreter Minel Özen imzasıyla “İlgili yazınız, birliğimiz nezdinde değerlendirilmiş ve ilgili yazının ekinde ismi bulunan hekimler yazılı olarak ikaz edilmiştir. Ayrıca eczacılar nezdinde tedbir alınmasını sağlamak amacıyla, Kıbrıs Türk Eczacılar Birliği de yazı ile bilgilendirilmiştir” diye biz de bakanlığa cevap verdik. Bakanlığın yazısında “yasal işlem başlatacak somut bir bulguya ulaşılamamıştır” deniyor. 8 sene önce soruşturmaya neden olacak bulgu olmayan bir şey, bugün nasıl suç oldu?

“İddia ettikleri gibi, 2015’te bir suç varsaydı, soruşturma neden yapılmadı?”

Prof. Dr. Dalkan: İddia ettikleri gibi, 2015’te bir suç varsaydı, soruşturma neden yapılmadı? O zamandan beri “usulsüzlük, yolsuzluk” varsaydı, 8 sene boyunca reçeteler neden ödendi? Hekimle, Sosyal Sigortalar Dairesi arasındaki sözleşmenin bir maddesinde, “Sosyal Sigortalar Dairesi sözleşmeyi tek taraflı feshedebilir” deniyor. Yani Sosyal Sigortalar Dairesi, şüpheli gördüğü doktorla sözleşmesini iptal edebilirdi. Şimdi de, tutuklanan hekimlerin sistemlerini açma konusunda bizden görüş istediler, biz de cevaben “soruşturma dosyaları ile ilgili bizim bilgimiz yok. Sistemleri açma kapama yetkisi size aittir” dedik.

Dr. Dt. Özant: Önceki yıllarda, bir hekim, yapılan reçete işlemlerinde usulsüzlük görüldüğü için daireye çağrılıp, aldığı para geri iade ettirilmiş ve sistemi bir süreliğine kapatılmıştı. Bu yetki sözleşmede Sosyal Sigortalar Dairesi’ne verilmiştir.

“Görev ihmali olduğundan emindik ve şikayette bulunduk”

Soru: Dairede iç soruşturma yapıldı mı?

Dr. Dt. Özant: Bakan Gardiyanoğlu, çıktığı ilk televizyon programında iç soruşturma yapıldığını söyledi. doğru değildir, kesinlikle yapılmadı. Biz görev ihmali olduğundan emindik ve Emniyet Müdürlüğü’ne, Savcılık’a ve Sayıştaylık’a şikayette bulunduk. Sayıştaylık denetime başladı. Polis de soruşturmaya başladı. Daireden üst düzey bir yetkilinin iki kez polise çağrılıp, ifadesinin alındığını öğrendik. Polis gerekeni yapıyor, güveniyoruz. Bizim şikayetimiz üzerine kurum içinde soruşturmanın başladığını biliyoruz. Bakanlık herhangi bir iç soruşturma yapmadı. Kurum içinde devletin zarara uğratılması söz konusu, o konuda Savcılık’tan görüş istendi, gelen cevap neticesinde kurumdaki soruşturmanın derinleşeceğini düşünüyorum. Bazı dosyaların hazırlanıp savcılığa gönderilmesini dört gözle bekliyorum.

“Konunun sadece doktorlar ve eczacılar bacağıyla kalmaması gerektiğini söyledik”

Soru: Aslında süreçte en mağdur olanlar hastalar oldu. Geçtiğimiz günlerde, “sigortalıların ve eczacıların ilaç temini ile geri ödemelerinde yaşanan sorunların çözülmesi amacıyla”, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Eczacılar Birliği ve Serbest Çalışan Hekimler Birliği arasında işbirliği protokolü imzalandı. “Paydaşlar” denirken, hekimlerin çatı örgütü KTTB, neden bu protokole imza koyanlar arasında yer almadı?

Dr. Dt. Özant: Reçete soruşturması polise intikal ettikten sonra, bir kez görüşme talep ettik ve Bakan Gardiyanoğlu ve bürokratlarıyla toplantı yaptık. Ne yazık ki, bürokratları “kesinlikle bizim sistemimizde hiçbir açık yoktur” dedi. “Sistemde açık yoksa, milyonlarca parayı kim çaldı, kim götürdü, nasıl götürdü? Bunu bize izah edin” diyoruz. Israrla “sistemimizde hiçbir sıkıntı yok” dediler ve sonra bizden sistemi güvenli hale getirme konusunda öneri istediler. Biz bilişim uzmanı mıyız? Sistemin iyileştirilmesine yönelik bir şey yapmayan ve bizden öneri bekleyen Çalışma Bakanı ve bürokratlarıyla çözüme ulaşabilecek uygun bir ortamı yakalayamayacağımızı anladık.

Prof. Dr. Dalkan: O gürüşmede, Sosyal Sigortalar Dairesi içinde herhangi bir yolsuzluk, usulsüzlük varsa bunun da araştırılması gerektiğini, konunun sadece doktorlar ve eczacılar bacağıyla kalmaması gerektiğini söyledik. Bakan ve bürokratları bize “katiyen orada bir şey yok” dediler. O noktada koptuk diye düşünüyorum.

“Sözleşme ve protokol çalışmasında biz dışlandık”

Dr. Dt. Özant: O görüşmeden sonra, uzlaşı olabileceğini hiç düşünmedik. Biz başka görüşme talep etmedik ama bakanlıktan da bize hiç talep gelmedi. Son sözleşme ve protokol çalışmasında biz yoktuk, çağrılmadık, dışlandık. Zaten yaptığımız o tek görüşmeyi de biz talep etmiştik. Defalarca basın açıklamalarımız oldu, attıkları yanlış adımlardan dolayı uyarılarımız, eleştirilerimiz oldu.

Yıllar önce de sözleşmeler konusunda Serbest Çalışan Hekimler Birliği ile çalışılmış. Şimdi de Serbest Çalışan Hekimler Birliği’nin, belki daha yakın duruşu, kendi camiasının menfaatini düşünerek bakanla daha sık görüşmesi, bakanda, sorunu KTTB yerine Serbest Çalışan Hekimler Birliği ile çözebileceği kanaati oluşturmuş olsa gerek. Halbuki, hem kamu, hem de özel  hekimlerin hepsi, hekimlerin çatı örgütü olan Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği üyesidir. Yasa altında, Tabipler Birliği meslek örgütüdür. Sözleşmelerde, protokollerde yetkili Tabipler Birliği olmalıdır. Protokol, sözleşme görüşmelerinin olduğunu duyduğumuz zaman, Serbest Çalışan Hekimler Birliği’ni aradık, bilgi almaya çalıştık. Ama süreçten tamamen dışlandık, bakanlık bizi hiçbir görüşmeye çağırmadı. Eczacılar ve Serbest Çalışan Hekimler Birliği ile görüşüldü, konuşuldu, tartışıldı ve iş bitirildi.

“Ne protokolü, ne de sözleşmeyi gördük”

Soru: Hekimlerle, Sigortalar Dairesi arasında imzalanacak sözleşmeler konusunda bilginiz var mı, değerlendirmeniz nedir?

Dr. Dt. Özant: Hiç haberimiz yok. Ne protokolü, ne de sözleşmeyi gördük. Görüşmelerden haberdar olunca, Serbest Çalışan Hekimler Birliği Başkanı Remzi Gardiyanoğlu ile iletişime geçerek 26 Ocak da birlik binamızda ikimiz görüştük konuştuk. “Hekimlerin çatı örgütü olarak Tabipler Birliği bu işin içinde olmalı, Hatta kendisine sözleşmelerde imza atacak yetkili örgütün sadece KTTB olmalı” dedik. Remzi Gardiyanoğlu da, “çatı örgütümüz Tabipler Birliği’dir, onunla birlikte yürünmesi konusunu Çalışma Bakanına ilettim” dedi. “Elimizde sözleşme yok, protokol yok” dediğimizde, Remzi Gardiyanoğlu “ben sana göndereceğim” dedi ama göndermedi. Sonra bir gün televizyonlarda, iki örgüt başkanı, Başbakan ve Çalışma Bakanı’nın protokol imzladığını ve halka “müjde” verdiklerini gördük. Yasal örgüt biziz, bize üye olmayan hiçbir hekim Kıbrıs’ın kuzeyinde mesleği icra edemez. Protokol ve sözleşmeyi görmedik. Ama sözleşmede Tabipler Birliği’nin adının hiç geçmediğini öğrendik.

“Çalışma Bakanı, paydaşlarla değil, yandaşlarla işbirliği yapmayı tercih etti”

Prof. Dr. Dalkan: Serbest Çalışan Hekimler Birliği, dernek statüsündedir. Yasal olarak, meslek örgütü Tabipler Birliği’dir. Çalışma Bakanı, paydaşlarla değil, yandaşlarla işbirliği yapmayı tercih etti.

“Başka çıkar çevreleriyle farklı ilişkiler olup olmadığı sorgulanmalı”

Soru: Denetleme ve Etik Kurulu kuruluyor. KTTB’nin de kurulda temsilcisinin olduğu söylendi. Bu konudaki düşünceniz nedir?

Prof. Dr. Dalkan: Denetleme ve Etik Kurulu’nda varmışız. Edindiğimiz bilgilere göre, bu kurul 8 üyeden oluşacak. Beşini bakanlık atayacak, Serbest Çalışan Hekimler Birliği, Tabipler Birliği ve Eczacılar Birliği’nden birer temsilci olacak. Hayal edilen, gerçek bir denetleme söz konusu olmayacak. Dosyaların düzgün değerlendirileceğine dair ümit veren bir Denetleme ve Etik Kurulu olacağını düşünmüyoruz. Bakanlık yine istediğini yapabilir.

90’lı  yıllarda, Sosyal Sigortalar Dairesi’nin İdare Meclisi’nde Tabipler Birliği’nin temsilcisi de vardı. O yıllarda da, Tabipler Birliği, yapılan yanlış işlere itiraz eden bir konumdaydı. 1992 yılında, yasal bir değişiklikle, Tabipler Birliği temsilcisi İdare Meclis’ten çıkarıldı. 2023 başında, Sosyal Sigortalar Dairesi ilaç listesini yeniledi. Bu neye göre yapıldı? Çalışma Bakanlığı bünyesinde istihdam edilmiş veya kurullarda üye bir hekim yok. Bu konunun da soruşturulması gereken noktaları var. Başka çıkar çevreleriyle farklı ilişkiler olup olmadığı sorgulanmalı. Yüksek meblağlı ilaçlar sisteme dahil edildi. Aynı etkiye sahip iki ilaç listeye kondu, biri pahalı, diğeri ucuz. En pahalı ilacın sistemde olmasının gereği var mı?

“İvedi şekilde, İlaç Takip Sistemi ve e-reçete sistemine geçilmesi lazım”

Soru: Bakan’ın “ilaca erişimde güvenli sistem” dediği sistemi fiyasko olarak nitelendiriyorsunuz. Vatandaşı mağdur etmeyecek ve doktorları hukuki süreçlerden uzak tutacak bir sistem için önerileriniz nelerdir?

Prof. Dr. Dalkan: Yapılması gereken şey, ülkede global bir reçete sistemine ve eczanelerdeki ilaçların çıkışlarıyla ilgili olarak da ilaç takip sistemine geçilmesidir. Serbest veya kamu kavramlarına takılmadan, Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşayan tüm hekimleri kapsayan, birleşik bir sistemle, Sağlık Bakanlığı ve Çalışma Bakanlığı ile koordineli olarak, ivedi şekilde İlaç Takip Sistemi ve e-reçete sistemine geçilmesi lazım. Sosyal Sigortalar Dairesi bünyesinde oluşturulan geçici bir ilaç takip sistemiyle çözüm mümkün değil. Aslında bir yenilik yok. Sadece polise gitmeden önce gidilebilecek bir Denetleme ve Etik Kurulu oluşturuldu. O da biraz göz boyamadır. Ben bir hekim olarak, bakanlığın bu sistemine girmek için kendimi güvende hissetmiyorum.

“Yeni bir şey yok”

Dr. Dt. Özant: Bakan “yeni sistem” diyor. Ne değişti bize açıklasın. Eskiden sözleşme vardı, şifresini alıp hekimler ilaç yazardı. Şimdi de sözleşme var. Aynı sistem kullanılıyor, yeni bir şey yok. Ne değişti? Sistem nasıl daha güvenli hale getirildi? Sadece sözleşme değişti gibi görünüyor.

Çalışma Bakanlığı, sistem üzerindeki çalışmaları beceremediği için, iletişim ve işbirliği sorunları yaşandığı için Başbakan’ın bu sorumluluğu Sağlık Bakanlığı’na verdiğini biliyoruz. Sağlık Bakanlığı bünyesinde de, İlaç Reçeteler Kurulu oluşturuldu. Sağlık Bakanlığı bu konuda çok iyi çalışıyor. Reçete tüzüğüne aykırı bir durum oluşacak olan online sistemde, reçete tüzüğümüzü de güncellememiz söz konusudur. Çünkü reçete tüzüğümüz çok eskidir, reçeteler üzerinde kaşe ve ıslak imza istiyor. Elektronik ortamda da kullanılacak şekilde değişiklik yapacağız. Sağlık Bakanlığı ile toplantımızı yaptık. O konuda hukukçular çalışıyor. Sağlık Bakanlığı’nın elektronik imzalı reçete sistemi hazır. Hatta, bu yapılan yeni sistem konusundaki düzenlemelerle ilgili Sağlık Bakanlığı’nın Çalışma Bakanlığı’na “Biz sistemde bu iyileştirmeleri yaptık. Size açıyoruz, girebilirsiniz” dediğini, ama Çalışma Bakanlığı’nın “ben kendimi güvende hissetmiyorum” diyerek, Sağlık Bakanlığı’nın sistemine katılmayı reddettiğini öğrendik. Sağlık Bakanlığı, elektronik imza konusunda sistemi güncelledi. İlaç takip sistemi konusunda da çalışıyor. Biz de çok üzerine düştük, görüşmelerimiz devam ediyor. Büyük ihtimalle, altı ay içinde ilaç takip sistemi kullanıma girecek.

“Tedavi kısıtlaması yasal değildir ve hasta haklarına aykırıdır”

Soru: Yeni denen sistemde ilaç alma konusunda bazı kriterler belirlendi. Bu kriterlerin hasta haklarına aykırı olduğunu söylediniz. Bunu biraz açarmısınız?

Prof. Dr. Dalkan: Bakanın yeni sistem dediği bu sistemde, 40 yaş altı sigortalı kişi ve bakmakla yükümlü olduğu kişilere ayda 4 kalem, 40 yaş üstü kişilere ayda en fazla 8 kalem ilaç ödeneceği belirtiliyor. Ayrıca oral antibiyotik tedavi süresi 7 gün, parenteral yani kas içine veya damardan tedavi süresi 5 gün ile kısıtlanmış. Bu düzenlemeler, Sosyal Sigortalar Yasası’nın sigortalılara sunulacak hizmetleri tanımlayan 34. maddesinin 3.fıkrasında “Tedavi süresince ilaçların sağlanması” maddesine açık şekilde aykırıdır. Bakanlık ve daireyi yasal yükümlülüklerini yerine getirmeye çağırdık. Tedavi kısıtlaması yasal değildir ve hasta haklarına aykırıdır. Yani sözleşmeler, Sosyal Sigortalar Dairesi’nin kendi yasasına aykırıdır.

“Beceremiyor, kaos içinde kaos”

Soru: Bakanı görevini bırakmaya davet ediyorsunuz. Bakanın değişmesi durumu değiştirir mi? Yeni gelecek bakandan beklentiniz nedir?

Dr. Dt. Özant: Beceremiyor, kaos içinde kaos. İstifa edip gitmesi, toplumun hayrına olacak. Baş edemiyorsa gitsin, başı rahat etsin. Madem ki sorunları çözemiyor, bir başkasına devretsin. İstifa diye bir niyeti var mı? Bence Yoktur. Başbakan değiştirir mi? İnşallah değiştirir. Bu yaşananlar, yeni gelecek olan bir bakan varsa, ona ders olsun, peşini asla bırakmayız. Gidişata göre, gerekirse sokağa dökülürüz, bakanlığa, meclise, başbakanlığa da yürürüz. Yeni bir bakan gelirse, bizi gerçekten ciddiye alıp, muhatap olarak karşımıza geçip konuşmasını dileriz, yoksa sorunlar çözülmez. Yeni bakan işbirliğine açık olmalı. Derdimiz, sağlığı ilgilendiren konularda konuşma ve sorunların çözümünde doğru adımlar atmaktır. Bu bakan bizimle böyle bir iletişime geçmek istemedi. Kendinden çok emindir, hatta bürokratlarına dahi danışmadan oldu bittiler şeklinde süreci sürdürdüğü duyumları da aldık . Bu süreçte insanlar mağdur oldu. Yeni dedikleri sistemde de bu durum değişmeyecek maalesef.

Bu haber toplam 2514 defa okunmuştur