1. YAZARLAR

  2. Sami Özuslu

  3. TADINI KAÇIRMASAK?
Sami Özuslu

Sami Özuslu

TADINI KAÇIRMASAK?

A+A-

Seçim havası erken başladı. Adayların, partilerin ve taraftarlarının seçime dönük çalışmaları giderek hızlanıyor ama kimi ‘tatsızlıklar’ da yaşanmaya başladı.
Defalarca yazdım: Kıbrıs’ta federal çözümü destekleyen iki aday var ve her ikisinin de ikinci turda birbirine ihtiyacı olacağını unutmadan hareket etmek lazım.
Lakin kimileri ya bilerek provoke edici işler yapıyorlar ya da ne yaptıklarının farkında değiller.
Tam anlamadım nedir niyet.
Kulaktan kulağa anlatılan kimi ifadeler var. Çoğu komplo teorisi… Sırf ‘diğer adayı’ kötülemek, kendi desteklediğine taraftar toplamak adına yapılıyor bu işler. 
Bırakın etik olmayışını, sonuçta ne yaratacağı da belli olan bu tür tavırlardan uzak durmak, sorumluluk gereğidir.
Niyet üzüm yemekse tabii…

*  *  *

Dertleri ‘üzüm’ değil, ‘bağcı’ olanlarla ilgili ciddi şüphem var. Muhtemeldir ki ‘ya bana, ya hiç’ mantığı hakimdir bu gibilerde…
Mantık şudur: “Sen bana her hal ve şartta destek vermelisin.” 
Peki ya sen?
Sen hazır mısın desteğe?
Yok!
Peki ama bu nasıl bir dayanışma anlayışıdır?
‘Hep bana’ dersen olmaz ki…

*  *  *

Siyasette dayanışma bir kültür meselesidir. Bu kültüre sahip olanlar var, olmayanlar var. 
Adayların etrafında dolanan kimilerinde bu kültür yoktur. Ya da zayıftır. Gelişmemiştir.
Diğer aday hakkında ileri geri konuşmak, dedikodu yapmak, olmayanı varmış gibi göstermek, kafa bulandırmak…
Duyulmaz, bilinmez, öğrenilmez sanılıyorsa yanlış!..
Memleket küçük. Herkes her şeyi 24 saatte duyar, öğrenir.
Kırk derviş bile değiliz bu minyon ada yarısında…
Ve Kıbrıs’ta hakça bir düzen, federal çatılı bir ortaklık, insanın insan yerine konulduğu bir sistem isteyen bir avuç insanı birbirine sokmaya çalışmak hoş karşılanamaz.

*  *  *

Yoksa kadı kızında bile kusur vardır.
Açılır eski dosyalar, serilir ortaya… Herkesin artıları gibi eksileri de vardır.
Herkesin sevdiği kendinedir. Ama başkasının sevdiği de onadır.
Herkes birine güvenir. İlla ki senin güvendiğine güvenmek zorunda değil ki…
Herkesin inandığı farklı olabilir. İlla senin inandığına inanmak zorunda değil ki…
Herkes illa senin gibi, benim gibi düşünmek ve göre davranmak zorunda değil ki…
Tartışmak, ikna etmeye çalışmak, fikirler ve vizyonlara dair yorum yapmak başkadır.
Lakin bel altı çalışmak, sokak dedikoduculuğuna soyunmak bambaşkadır.
Yoksa bunlar çok kolaydır.
Ve kimsenin sabrıyla oynamamakta, işin tadını kaçırmamakta fayda vardır.
Amaç ‘üzüm yemek’se eğer tabii…
 

Bu yazı toplam 2264 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar