TAKOZ

TAKOZ

Kıbrıs’ın kuzeyi, dünyanın genel çelişkilerinin yanında, kendine özgü çelişkileri de barındıran mor bir metal enstalasyondur.

A+A-

Evren İnançoğlu

[email protected]

Kıbrıslı sanatçı Sümer Erek’in “Takoz” enstalasyon sergisi, 20 Ekim 2024 tarihinde Lefkoşalılarla buluştu. Açılış öncesinde sanatçı bir performans da sergiledi. Performans, Lefkoşa’nın ünlü Sarayönü Meydanı’nda pankart açılmasıyla başladı. Pankartta Türkçe, İngilizce ve Yunanca olmak üzere üç dilde “takoz” yazıyordu.

Pankartın Sarayönü Meydanı’nda açılması şüphesiz manidardı. Bu meydan, yakın tarihte birçok protesto gösterisine, siyasi mitinge ve sayısız aktivizm yürüyüşüne sahne olmuştur. Pankartın açılmasından kısa bir süre sonra pankartın ardında yürüyüşe geçildi. Bu haliyle yürüyüş, siyasi protestoları, sistem karşıtı gösterileri ve daha yakın tarihlerde, zamanın ruhuna uygun olarak, cinsiyet eşitliği ve LGBT hakları savunucuları ile çevre aktivistlerinin protestolarını andırıyordu. Sarayönü Meydanı’nda başlayan yürüyüş, “Takoz” adlı enstalasyonun sergilendiği tarihi Rüstem Kitabevi’nde sona erdi. Performansın ardından enstalasyona ulaşan sanatseverleri, odanın girişinde üç dilde “takoz” yazan bir kapı karşıladı. İçeride ise bizzat sanatçı tarafından oluşturulmuş, oldukça emek gerektirdiği belli olan bir demir işi enstalasyon bizleri bekliyordu. Demir işinin tam önünde, yerde, Superman filmlerinde uzaydan gelmiş elementleri andıran, solda kırmızı, sağda ise mavi iki metal cisim, kutuların içine yerleştirilmiş şekilde duruyordu. Bu görüntü, bize Wachowski Kardeşler’in kült filmi “Matrix” üçlemesinin birinci bölümünde Neo’ya sunulan iki seçeneği hatırlattı: Matrix’in yarattığı illüzyon dışında gerçeğin ne olduğunu anlayacağı kırmızı hapı ya da illüzyonunu devam ettirerek yaşamasını sağlayacak mavi hapı alması. Referansın referansına gidecek olursak, bu yol bizi Platon’un mağara alegorisine kadar götürür. Aynı iki seçenek Platon’da da vardır: Mağaradaki gölgeleri gerçek sanmak ya da mağaranın dışına çıkıp illüzyondan kurtulmak. Hegel’e göre sanat, din ve felsefe gibi, gerçeğe ulaşmamızın üç aracından biridir. Simgeleştirilemeyen ya da imgeleştirilemeyen bu “Gerçek”e ulaşmak ise, Platon’un mağarasındaki ya da Matrix’in kırmızı hapındaki kadar kolay değildir. Hiçbir takoz, gerçeğin kaos ve çelişkisini bir dengeye getiremez. Bu nedenle hepimizin bir miktar kurguya, yani bir gerçekliğe ihtiyacı vardır. Bu anlamda, enstalasyonun mor renkte olması, kırmızı hap ile mavi hapın iç içe geçtiğini, gerçekliğimizin kaçınılmaz olduğunu ve çelişkilerin aslında gerçeğe ne kadar yaklaştığımızı gösterdiğini simgeliyor. Böyle baktığımızda, takoz dengeyi sağlayan değil, aksine dengenin oluşmasına engel olan Gerçek’e içkin bir çelişkidir.

Ben enstalasyonu ihtiyatlı bir iyimserlikle karşıladım. Kaos ve çelişkiyle yüzleşmek bizi dönüştürür, bilge ve güçlü yapar. Bu yolda bize takoz koymak isteyenler olabilir; ancak gerçeğe dokunabilmek için sanata her zaman ihtiyacımız olacak. Öznel dönüşümümüz ve daha fonksiyonel, dayanışmacı bir topluluk için, imkânsız da olsa gerçeğe ulaşmayı denemekten vazgeçemeyiz.

Sarayönü Meydanı’nın halk arasında izolasyonu ve içe kapanmışlığı çağrıştıran menfi bir anlamı da var. “Dünya Sarayönü’nden ibaret değildir” dendiğini sıklıkla duyarız. Oysa dünyanın geri kalanına entegre olmakta sıkıntılar çeken Kıbrıs’ın kuzeyi, lanetlenmiş bir yer değildir (her şeye rağmen hayat devam ediyor), ne de global hegemonik meta kültüründen arınmış bir cennettir. Kıbrıs’ın kuzeyi, dünyanın genel çelişkilerinin yanında, kendine özgü çelişkileri de barındıran mor bir metal enstalasyondur.

evren-inancoglu-gorsel-2-001.jpg

Bu haber toplam 3170 defa okunmuştur
Gaile 513. Sayısı

Gaile 513. Sayısı