1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. Taksi meselesi!
Serhat İncirli

Serhat İncirli

Taksi meselesi!

A+A-

KKTC’de korsan taksicilik yapan 3 bin kişi olduğu iddia edildi…

Bağımsız Gazete dün bu konuda bir haber yayınladı ve ülkede yasal taksi sayısının ise 800 olduğunu yazdı…

-*-*-

Birkaç haftadan beri, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin “kaçak taksicilerle” ilgili bazı tedbirleri konuşuluyor…

-*-*-

Erhan Arıklı, mal bulmuş Mağrubi misali, iki toplumun arasını açma hedefiyle, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bu konudaki yeni düzenlemesinin, Kıbrıslı Türk taksicileri hedef aldığını ve mutlaka karşılığını vereceklerini söylüyor!

-*-*-

Oysa, Kıbrıs Cumhuriyeti’nde yasal anlamıyla taksicilik yapanların derdi; KKTC’deki meslektaşlarının derdinden başka bir şey değildir!

-*-*-

Ve düşmanlık yaratmaya gerek yok; Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yağmaya çalıştığı; Türk – Rum – Rus – İngiliz diye ayırıp cezalandırmak değil; “kaçak olanı” durdurmaktır!

-*-*-

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin uygulamalarını iyi inceleyip, bizde de benzerini uygulamayı araştırmak yerine, bunu düşmanlık manipülasyonuna çevirmek, gülünç bir sahte milliyetçilik gazı çıkarmaktan başka bir şey de değildir!

lexi-anderson-yazi-1.jpg


Türkiye, Kıbrıs’ta müzakerelerin yeniden başlamasından yanaysa, Tatar’ı görevden alacaklar!

“Kıbrıs’ta çözüm için diplomasi hızlandı”.

Bugün gazetesi dün bu başlıkla bir haber yayınladı…

-*-*-

Doğrudur, BM Genel Sekreteri yeni bir “kişisel temilsici” de atadı!

Bugünlerde bu temsilci Kıbrıs’a gelecek ve iki tarafla ilk temaslarını gerçekleştirecek!

-*-*-

Elde ettiğimiz bilgiye göre, bu yeni temsilcinin bir de “yardımcısı” olacak ve bu yardımcı, sürekli olarak Ada’da yaşam sürecek…

-*-*-

Türkiye – Yunanistan yakınlaşması ekseninden de olaya bakalım…

Kıbrıs’ta yeniden müzakereler başlayacaksa; kısacası Türkiye’nin böyle bir planı varsa; o zaman dün Avrupa gazetesinin manşetten yayınladığı yorumda belirttiği gibi, “Ersin Tatar’ın yeniden aday olup olmadığına” da karar verilecek!

-*-*-

Şu bir gerçektir ki; Tatar, şu anda işgal ettiği makama, Türkiye tarafından getirildi.

Türkiye destek vermeseydi, Tatar kesinlikle seçilemezdi.

Türkiye “olmaz” derse, UBP tabanı yüzde yüz bu karara uyar; Tatar’a kimse değil oy, selam bile vermez!

-*-*-

Tatar, müzakere sürecine bomba koyup giden Nikos Anastasiadis’ten sonra, “bu masa bir daha toplanmasın” hedefiyle göreve getirildi.

-*-*-

Tatar, müzakere kabiliyeti olmayan, ciddi konsantrasyon eksikliği bulunan, Kıbrıs sorununda liderlik yapabilecek bilgi birikimi sıfıra yakın, her tavrı alay konusu biridir…

Tatar, Kıbrıs Türk toplumunun az da olsa var olan diplomatik saygınlığını tamamen yıkmış bir garip adamdır!

Türkiye bunu bilmiyor mu?

Biliyor ve özellikle oraya getirmiştir!

-*-*-

O zaman, Tatar’ın kapı kapı dolaşıp, adı UBP genel başkanlığı için geçen herkesten “seni destekleyeyim, sen de beni yeniden cumhurbaşkanı adayı göster” diye dilenmesine gerek yoktur!

-*-*-

Olay çok basittir…

Türkiye, gerçekten çözüm odaklı bir müzakere sürecinden yanaysa; 2025 yılı bile beklenmeden, Tatar görevden alınacaktır!

-*-*-

“Hukuken veya Anayasa’ya göre bu imkansızdır” mı diyorsunuz?

Lütfen demeyin!

Tatar’a, çok rahat bir şekilde, “in aşağıya” denir; zerre itiraz etmeden iner ve kimse de kendisine sahip çıkmaz!

-*-*-

Olmadı, sağlık nedenleri öne sürülüp, Anayasa Mahkemesi tarafından “görev yapamaz” kararı da çok rahat elde edilir…

Yasal kılıf uydurulur!

-*-*-

Şu gerçeği toparlayıp tekrar etmek gerekir ki; herkes, yukarıda da bahsettiğim gibi, Tatar’ın ciddi ve donanımlı bir müzakereci olamayacağından emindir!

-*-*-

Haliyle, önümüzde sadece bir ay var…

Şubat geçsin; Türkiye’de yerel seçim heyecanı dinsin; Kıbrıs’ta bir şeyler olacaksa, Tatar orada olmayacak!

Kıbrıs’ta hiçbir şey olmayacaksa; Türkiye, Tatar’la oyun oynamayı sürdürecek!

-*-*-

Şu anda, Kıbrıs meselesiyle ilgili tüm taraflar; hatta petrol ve gaz şirketleri, AB, BM, Yunanistan, İngiltere gibi şirketler, birlikler, ülkeler, devletler “müzakerelere katılmaya” ya da “katkı koymaya” hazırdır!

Elbette Türkiye de hazırdır!

Ama Türkiye’nin masaya oturma, yeniden müzakerelere başlama “tavrı”, yerel seçimlerin hemen akabinde ortaya çıkacaktır!

-*-*-

İzlemeye devam!


İnsanlık dramının ayrıntıları ve Allah!

Orta boy bir balıkçı teknesi, 18 Ocak 2024 akşamı Lübnan’dan yola çıktı…

Teknede en fazla 10 kişi sağlıklı bir şekilde yolculuk yapabilecekken, tam 61 kişi dolduruldu…

-*-*-

Tekne altı gün Akdeniz’de nereye gideceği belirsiz bir şekilde sürüklendi…

Altıncı gün tamamlanırken, Mısır’a giden bir yük gemisi, içerisinde ıkış tıkış insanlar bulunan tekneyi, Kıbrıs’ın 30 mil uzağında gördü ve Kıbrıs Cumhuriyeti yetkililerine haber verdi.

-*-*-

Kıbrıs Cumhuriyeti Ortak Kurtarma Koordinasyon Merkezi’ne ait ekipler, hemen gemiye doğru yola çıktı…

Merkezin Komutanı Andreas Charalambides, tespit edildiğinde teknede toplam 61 kişinin bulunduğunu, 11'inin hastaneye kaldırıldığını söyledi. Bu 11 kişiden dördü acil durum helikopteriyle nakledilirken, geri kalan yedisi Ayia Napa marinasına vardıklarında ambulanslarla karşılandı…

-*-*-

Helikopterle hastaneye götürülenlerden biri kurtarılamadı… Yaşı 5… Ölüm sebebi kalp krizi…

Yaşını yazı ile tekrar yazayım; beş!

Ağır hasta olan çocuk sayısı 4… Bunların yaşları 3 – 4 arasında değişiyor… Bir tanesinin durumu çok ağır!

-*-*-

Teknedeki göçmenler, Pournara Göçmen Kampı’na götürüldü…  Annelerinin çocuklarını ziyaret etmelerine izin verildi…

-*-*-

Ve son bir bilgi: Teknede 5'i refakatsiz olmak üzere 15 çocuk bulunuyordu…

-*-*-

Şimdi sormak istiyorum; Müslümanların Allah’ı, Hristiyanların Tanrı’sı; nasıl bir “adalet” sağlıyor!

Bu büyük güç, 3 – 4 yaşında çocuklara, masum insanlara bu acıyı, ölümü neden yaşatıyor ve neden aynı Allah ya da Tanrı, Benyamin Netanyahu veya Jo Biden’ı yanına almıyor?

Bu yazı toplam 2868 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar