‘Taksim’
‘Taksim’
ÇOCUK GÖZÜMDE KIBRIS VE ANILAR -3-
(1957) Ay Kasiyano / Lefkoşa
Erdinç Gündüz
Radyoda dinlediği her haber bülteni sonrasında kızgınlıkla söylenip dururdu babam. Huzur kalmadığını, memleketin daha kötü günlere gebe olduğu endişelerini dile getirirdi sıkça. Sokak oyunlarımız da onun direktifi ile kısıtlanmıştı. “Tehlikelidir...” diyordu. Marulla ve Gostas ile de eskisi kadar sık görüşemiyorduk artık. Tatil günleri dışında. Zaten hafta içinde, onların da benim de, günlerimizin önemli bölümü okulda geçiyordu.
***
Bir Cumartesi günü öğleden sonrasıydı. Aniden, askeri ciplerin sesleri, hemen sonrasında da İngilizce bağırışmalarla fırladık olduğumuz yerden. Bu seslere bir de hoparlörlerden çıkan duyurular katıldı kısa süre sonra. Birileri, İngilizce, Rumca ve Türkçe anonslar yapıyordu gırtlağını yırtarcasına.
- Sokağa çıkma yasağı ilan edilmiştir. İkinci bir emre kadar sokağa çıkmanız yasaklanmıştır. Yasağa uymayanlar en şiddetli şekilde cezalandırılacaktır.
Kesintisiz tekrarlanan bu anonsun ardından benim yatak odamın hemen yakınında olağandışı gürültüler gelmeye başlamıştı. Korku içinde evin ön balkonuna çıktığımızda karşılaştığımız manzara çok garipti. Bir grup İngiliz askeri, silahlı arkadaşlarının koruması altında, ellerindeki aletlerle, asfaltı bir boydan bir boya yarıyorlardı.
Ne yapmaya çalıştıkları kısa süre sonra ortaya çıktı. Rum tarafı ile Türk tarafı arasına, dikenli tellerle bir duvar çekiyorlardı. Asfalta, boydan boya demir kazıklar çakmışlar, demir kazıkların üzerine de dikenli teller geriyorlardı. Ama bizim açımızdan işin en ilginç ve en traji-komik tarafı, tel örgülü duvarın, benim yatak odamın sokağa bakan penceresinin hemen sağ yanında olmasıydı. Bir başka deyişle bizim evin yarısı ‘tel duvar’ın bir tarafı, diğer yarısı da diğer tarafında kalmıştı. Yani, odamın penceresi Rum (!) tarafına açılıyordu.
Marulla’ların ve Türk tarafına daha yakın evlerdeki Rumlar ve Ermenilerin durumu çok daha kötüydü. Çünkü onlar, İngilizlerin çektiği tel örgülü duvarın Türk tarafında kalmışlardı. Avazlarının çıktığı kadar bağırıyorlardı ama onları dinleyen yoktu. Askerlere, bir yerlerden bir emir gelmiş ve bu emir uygulanmıştı. Oradaki sorumlu İngiliz subay tarafından tel örgülerin yerinin değiştirilmesi mümkün değildi.
HUZURSUZLUK VE KAYIPLAR
O gece mahalledeki herkes için huzursuz bir gece oldu. Ertesi gün de huzursuzluk devam etti. Sokağa çıkma yasağı devam ediyordu. Herkes kapısının önünde, bölünmüş sokağa boş gözlerle ve şaşkınlıkla bakıyordu.
Marulla’nın ailesi de, barikatın Türk tarafında kalan Ermeni ve Rum aileleri de, anne ve babama inanılmaz derecede kızmışlardı. Çünkü hepsi de, tel duvarın yeri konusunda babamın parmağı olduğuna inanmışlardı. Babam kendisinin bu olanlarla hiçbir ilgisi olmadığını anlatmaya çalışmış ama başaramamıştı.
Mahallede huzur kalmamıştı. Bu olayı izleyen günlerde o evde daha ne kadar oturduğumuzu tam olarak hatırlayamıyorum. Birkaç ay mıydı? Yoksa daha fazla mıydı? Ama bir süre sonra o evden çıktık. Taşındıktan sonra ise, ne Marulla’yı ne de Gosta’yı bir daha görmedim.
Lefkoşa’yı Türk ve Rum bölgeleri olarak tel duvarlarla ikiye bölme harekatı şehrin çoğu bölgesinde uygulanmıştı. Daha sonraki yıllarda çokça ve sıkça duyacağımız “TAKSİM”i daha o zaman gerçekleştirmişti aslında İngilizler.