Taksimden tenekeye!
Gazoz içerken dahi aklın bir köşesinde "taksim" vardı.
Adanın bölünmesi!
Üstelik ne kadar manidar, "Türk'ten Türk'e kampanyası"yla doğan bir içecek, "Türk'ün Türk'e ambargo"suyla kapandı.
Tam da Kıbrıslı Türklerin hali!
* * *
Adını “taksim”den alan kola…
Taksimle kapısına kilit vurdu.
* * *
“Zamanın Tozu”nda izledim BRT’de; Bel-Kola, Bixi, Bubble-up aslında Ramiz Manyera’nın girişimcilik öyküsünü…
Her zamanki gibi usta yönetmen Cemal Yıldırım dostum yine belgesel tadında, harika bir yapıma imza atmış.
* * *
Sene 1958…
Kıbrıslı Türklerde “taksim” örgütlenmesi var ve “Türk’ten Türk’e kampanyası.”
Şimdiki çocuklara ve hatta bizim kuşağa dahi şaka gibi geliyor ama “Rumca konuşana” dahi para cezası kesiyorlar.
Anlayınız, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yaşama şansı neden yoktu!
Neyse…
Ramiz Manyera ve üç arkadaşı, Mağusa’da, bir plajda gazoz istiyorlar.
“Rum malı” satmak yasak, Kıbrıslı Türk işletmeciye…
Bir tek Lefke’de üretilen Fikret Kola var, ki bunu da belgeselde öğreniyorum.
O da çok fazla yok.
Ramiz Manyera işletme eğitimi almış bir genç ya o an kıvılcım çakıyor.
“Talep var, mal yok, geliniz gazoz üretelim!”
Kıbrıslı bir Ermeni’den aldıkları birkaç makineyle, o dört genç ilk üretimi yapıyorlar. İsmi: “Taksim Gazozları”
* * *
“O kadar çok talep oldu ki işi büyüttük, Lefkoşa’ya taşındık, yeni fabrika kurduk” diyor Manyera…
Gazozdan kolaya geçiyorlar, kola özünü de Almanya’dan getirerek.
İsim de oradan geliyor, Bel-Kola.
Bubble Up, Tansa derken ürün de artıyor, talep de.
Bixi-Kola ile teneke kola üretimine geçiyorlar ki, o dönem Türkiye’de dahi yok.
Böylece hummalı bir üretim başlıyor ve Türkiye’ye ihracat…
Hani “Tembel şu Kıbrıslılar, üretmiyor” dedikleri…
Ve…
* * *
Türkiye’de meşrubat üreticileri bu işten işkilleniyor.
İthalata sınır geliyor, bir anlamda “ambargo” kararı alınıyor, Bixi-Cola’ya…
Onca stok elde kalıyor.
“Bu karar bize büyük bir darbe vurdu, elimizdeki stoku iç piyasada tükettik ve daha fazla sürdüremedik, çok büyük bir acıydı, üretimi durdurmak zorunda kaldık” diyor Ramiz Manyera…
Hem nezaketinden, hem de milliyetçi damarından, sanki isyanını kalbine gömüyor.
* * *
Ya!
“Taksim”le başlayan, “Taksim”le kilitlenen üretimimizin öyküsü bu…
İlk teneke koladan…
Teneke devlete…
Nereden nereye?
Şimdilik!
Özersay, bir "çözüm modeli" önermeye çalışıyor ama adını da koyamıyor.
“Deycek da deyemiyor” der Kıbrıslı...
“Paylaşmaya dayalı federasyon olmaz” diyor.
Paylaşımsız bir şey istiyor.
Peki ne?
“İki ayrı devlet” mi?
Belki de dünyanın henüz adını koymadığı formülü arıyor.
...
Söyleyeyim size!
Aslında biliyorum.
Şimdilik "statüko" diyorlar buna.
Yenisi bulunana dek!
İskele
“Kültürlerin Kaynaşma Etkinliği” yapılıyor İskele’de, önemsiyorum.
Kıbrıs ülkesinin geleceği, çok kültürlü bir yaşamı hazmetmekten, hoşgörüden, işbirliğinden geçiyor.
Umarım…
Kıbrıs’ın “Kıbrıs” olduğunu anlarız, bir başka ülke olduğunu ve içinde, tüm farklı renkleri barındırdığını…
Hasan Sadıkoğlu başkan nezaket gösterdi, geldi, davetiyesini de elden takdim etti.
2 Mart’ta 10’uncu Kültür Sanat Günleri başlıyor İskele’de, pek çok etkinlik var, “Kültürlerin Kaynaşması” ise kapanışa saklanmış, 31 Mart Pazar günü…
Umarım buluşuruz.
Umarım bir gün Kıbrıslı Türk, Kıbrıslı Rum, Ermeni, Maronit, bu coğrafyadaki tüm kültürler de buluşurlar.
Ada’yı sınırsız, özgür, rengarenk bir yer yaparız.
İKİ LİSTE
Çok istiyorum.
İki liste yapalım.
Bugüne kadar görüştük ya...
En azından Akıncı-Anastasiadis...
Bıraktım geçmişi...
Bu döneme dair iki liste...
Akıncı da yapsın bunu...
Anastasiadis de...
Mesela Kıbrıslı Türk liderliği...
“Kıbrıslı Rumlardan bir çözüm için neler istiyoruz.”
Açık açık yazalım.
Başlık başlık...
Bir diğer liste de şu olsun...
“Kıbrıslı Rumlar ne istiyor.”
* * *
Bir de Anastasiadis bu listeyi yapsın...
“Ne istiyor bizden Kıbrıslı Türkler?”
“Peki biz Kıbrıslı Türkler’den ne istiyoruz?”
* * *
Birleşmiş Milletler bunu talep etmelidir.
Açıklamalıdır.
Görmeliyiz...
Toplumlar olarak görmeliyiz...
Bilmeli ve anlamalıyız, kimin talebi nedir!