Talat’a saldırı, barışa saldırıdır...
Önceki akşam bir konferans vermek için Limasol’a giden Talat’ın konferans vereceği salona faşist ELAM örgütüne mensup 50-60 kişilik bir grup saldırı düzenledi.
Bu saldırı Talat’ın şahsında çözüm sürecini engellemeyi amaçlamaktadır. Asıl hedefi yeniden başlayan görüşmeleri sabote etmek ve Rum halkını barışa ve çözüme karşı ayaklandırmak, olası referandumda yeniden hayır çıkmasına yardımcı olmaktır.
Bunun için Rum halkının, Türk liderlerin ne düşündüğünü, nasıl bir çözüm öngördüğünü aracısız öğrenmesini engellemek gerekir. Rum faşistler tam da bunu yapıyorlar. Önce Baf’ta, şimdi de Limasol’da aynı senaryoyu sahneye koydular.
Rum Cumhurbaşkanı Anastasiadis olayın hemen ardından Talat’ı arayarak özür diledi. Hemen ertesi gün yani dün de Rum polis müdürünü görevden aldı. Çünkü basına yansıyan haberlerde olay anında salonda sadece 5 polis olduğu, bunların da şiddet yanlısı grubu durdurmak için hiçbir çaba harcamadıkları, saldırganlar salona girmek için kapıları zorladıklarında da tamamen etkisiz kaldıkları vardı.
Anastasiadis’in bu kararı, henüz görevden alındı mı, yoksa kendisi mi istifa etti bilinmiyor, buna rağmen karar olumlu ve yapıcıdır.
Ancak yeterli değildir. Bu sıradan, masum bir protesto olayı değildir. Bu tamamen Talat’ın konferansını engellemeye, katılanları taciz etmeye ve korkutmaya dönük bir saldırıdır. O nedenle bu örgüt hakkında ve olaya fiilen katılanlar hakkında yasal işlem yapılmalıdır.
Benim endişem çözüm sürecini sabote edecek bu tür girişimlerin her iki tarafta da gündeme gelmesi ve etki-tepki nedeniyle geçmişte olduğu gibi birbirlerini besleyerek yaygınlaşmasıdır.
Bu nedenle CTP Gençlik Örgütü ile Edon’un bugün yapacağı barış eylemini çok yerinde bir eylem olarak değerlendiriyorum. Bu ve benzeri eylemlerin kitlesel biçimde yaygınlaşması faşist örgütleri geriletecek en önemli güç olacaktır.
Çözüm süreci ilerledikçe bu tür provokasyonlar olacaktır. Önemli olan bunları geriletecek kitleselliği ve iki tarafta da çözüm ve barış güçlerinin işbirliklerini geliştirmek ve yaygınlaştırmaktır.
Bu nedenle Talat’ın güneyde verdiği ve sanırım bundan sonra daha sık düzenlenecek konferans ve toplantılara katılması, aynı biçimde Hristofyas’ın da Mağusa Belediyesi’nin düzenlediği konferansa katılımı ile bundan sonra katılacağı sohbet toplantıları önemli ve gereklidir.
Elbette sadece Talat ve Hristofyas’ın değil öteki Rum ve Türk liderlerin de bu tip organizasyonlara katılması ve sıradan Kıbrıslı Türklerin ve Rumların karşı tarafın ne düşündüğünü aracısız öğrenmesi önemli ve gereklidir.
Bu süreç böyle ilerleyecektir.
Çözümü yakınlaştıracak motivasyon böyle sağlanacakır.
Evet konjonktür uygundur. Gerek Akdeniz’in doğusunda bulunan doğal gaz ve petrol yatakları, gerek Türkiye’nin AB süreci, bölgesel sorunlar, İsrail gazının Türkiye üzerinden pazara ulaştırılması ve benzeri nedenlerle Kıbrıs’ta bir çözüm için bütün taraflar destek olmaya hazırdır.
Ama çözümü sağlayacak olan Kıbrıslılar, Türkler ve Rumlardır. Çözümden sonra bu çözümü kalıcı bir barışa ulaştıracak olan da yine Kıbrıslılardır.
Bu nedenle Kıbrıslıların birbirlerinin hassasiyetlerini, kaygı ve endişelerini doğrudan, aracısız öğrenmesi çok ama çok önemlidir. Bu momenti iyi değerlendirmeli ve bu tür provokasyonlara geçit vermemeliyiz.