Taliban’dan medet uman aciz bir siyaset!
İslam Dini’nin veya her hangi bir başka dinin kutsal kitabını yorumlayacak değilim…
Bu konuda ne bilgim yeterlidir, ne de pratik yaşantım…
Ama, İslam’ın kutsal kitabında, aşağıdaki paragrafta geçen ifadeler var mıdır yok mudur; sanırım kimse tartışmaz!
-*-*-
Nedir bu ifadeler?
Nisa Suresi’nin 34’üncü ayetinin Türkçe açıklaması şöyledir:
“ … Erkekler, kadın üzerine idareci ve hakimdirler. Çünkü Allah birini (cihad, imamet, miras gibi işlerde) diğerinden üstün yaratmıştır. Bir de erkekler mallarından (aile fertlerine) harcamaktadırlar. İyi kadınlar, itaatkar olanlar ve Allah'ın korunmasını emrettiği şeyleri kocalarının bulunmadığı zamanlarda da koruyanlardır. Fenalık ve geçimsizliklerinden korktuğunuz kadınlara gelince: Önce kendilerine öğüt verin, yataklarından ayrılın. Bunlar da fayda vermezse dövün. Eğer size itaat ederlerse kendilerini incitmeye başka bir bahane aramayın. Çünkü Allah çok yücedir, çok büyüktür.”
-*-*-
Şeriat nedir?
En basit tanımı sanırım Oxford Sözlüğü’nde şu şekilde geçmektedir:
“… Kuran’ın ayetlerine, Hazreti Muhammet’in sözlerine ve yaptıklarına, bunlardan çıkarılmış yorumlara dayanan, insanın yaşamını, toplumsal yaşamı düzenleyici, Tanrısal olduğu için hiçbir zaman değişmeyecek olan dinsel kurallar bütünü, İslam hukuku.”
-*-*-
Taliban nedir?
Taliban, “Öğrenciler” anlamına gelen “Peştuca” bir kelimedir…
Talib, öğrenci; Taliban, çoğulu…
-*-*-
Peştuca nedir, hangi dildir?
Afganistan’da ve Pakistan’ın batı kesiminde yaşayan Peştunların konuştuğu dildir.
-*-*-
Taliban, şeriatı savunan bir örgüttür.
Ve “şeriatı” yorumlama biçimlerinde, gayet açıktır ki kadını “yok” saymaktadırlar…
-*-*-
Bu bir çeşit kültürdür…
Saygı mı duyalım bu farklı kültüre?
Elbette hayır!
Kimse, “farklı bir kültür, saygı duymak lazım” demesin çünkü “insanı”, “cinsiyetlerine, cinsel yönelimlerine, dinlerine, inançlarına, ibadetlerine, renklerine, siyasi duruşlarına göre ayırmak “insanlık utancı”dır ve bu utancı yapanların inançlarına saygı duyulması, desteklenmeleri anlamına gelir…
-*-*-
Amerikalı geri zekalı bir senatörü ciddiye alıp açıklama yapan Dışişleri Bakanı’mızı; çaresiz, kimsesiz, bakımsız, zavallı KKTC’nin, bu Taliban tarafından tanınmasını talep eden Türkiyeli siyasetçi ya da siyasi grupları da protesto etmesini beklerdim doğrusu; ki bu da ayrı bir meseledir…
Geri zekalı Bob Menendez’e salla gitsin ama Tayyip beyin ahbabı en derin bir biçimde saçmalıyorsa bile, “sus ve otur!”…
-*-*-
Kıbrıslı Türklere yapılabilecek en alçakça, en salakça, en aşağılayıcı kötülük, Taliban’ın KKTC’yi tanımasını talep etme cüretidir.
-*-*-
The Guardian gazetesinde, Afgan kadın gazeteci Beheshta Arghand ile yapılan söyleşiyi okudum…
Arghand, bir televizyon kanalında, benim yaptığım işin benzerini yapıyordu.
Taliban, Kabil’i ele geçirdikten sonra işini kaybetti.
-*-*-
Taliban’ın inancına göre “kadınlar çalışmamalı”ydı…
Hele hele de “gazetecilik” hiç yapamazdı!
Neden mi?
Çünkü gazeteci olan, soru sorar!
“Konuşmaması gereken” birinin soru sorması nasıl olacaktı?
-*-*-
Evet, bazılarının “KKTC’yi tanısın” diye deli deli laflar ettiği Taliban’a göre, “kadın konuşmamalı, evinde oturmalı”ydı!
Katar’a kaçmayı başaran Afgan gazeteci Arghan, Reuters muhabirine şunları söylüyordu:
“… Kadın… Taliban, kadınları tanımıyor, kabul etmiyor… Yok sayıyor… Bir grup insan sizi insan olarak kabul etmiyorsa, kafalarında sizinle ilgili bir fotoğraf oluşmuştur demektir ve bu sizin için çok zor bir durumdur.”
-*-*-
İslam veya başka dinler…
Kimsenin ibadetine karışmam ve saygı da duyarım…
Ama “din” adı altında devlet ve insan yönetilmesinin, insanlık adına en basit ifadeyle “kötülük” olacağını görmemeyi asla kabullenemem…
-*-*-
Allah ya da Tanrı…
İslam’da ve Hrısitiyanlık’ta “tek Allah” ya da “tek Tanrı” vardır…
Hindistan’da insanlar, 33 milyon farklı “Tanrı”ya tapar…
Bir veya 33 milyon; “Tanrı” ya da “Allah” veya “Tanrılar”; her neredeyseler; yalvarırım insanı ve insanlığı Taliban’dan ya da benzerlerinden korusun…
-*-*-
Umarım, Türkiye’deki siyasi arızanın daha önce de söylediği “Gambiya, Mali KKTC’yi tanıyacak” yalanları gibi; “Taliban, KKTC’yi tanısın” saçmalığı da bizden uzak durur!
Ama ne acı bir şey değil mi?
“KKTC tanınacak” diye zırvalayanlar, bir tek insanlık düşmanı Taliban’a kaldılar!
Taliban’dan medet uman bir acizlik!
Kış kış Covid kış kış, yallah covid yallah!
“Dünya’daki bazı örnekleri gördükçe, mevcut şartlarda, kış aylarında ülkemiz felaketi yaşayacak” dersem, çok mu “felaket tellallığı” yapmış olurum!
-*-*-
Hangi örnekler mi?
Mesela Çin!
Takip, test ve aşı…
Böyle başarmaya çalışıyorlar…
-*-*-
Temmuz ayında okullar kapalıydı ve Çin’de Delta varyantı koronavirüs artışı tespit edildi.
Akabinde okulların açılmaya başlaması ile birlikte, bu varyant bir anda tüm ülkeye yayıldı…
Nasıl mı?
Tabii ki mesela “seyahat” sırasında; “okul kayıtları”nda…
Neden?
Temas tek neden!!!
-*-*-
Çin, milyonlarca kişiye test yapmaya başladı…
Öğrenci ve öğretmenlerden okula gelebilmeleri için test talep edildi…
Orta ve lise öğrencilerini aşılamayı hızlandırdı…
Herkes sıraya girdi, devlet testini yaptı, aşısını saldı…
Okulları açık tutmak için elden gelen her şey yapılıyor…
Mesela, öğrencilere, “virüs yayılmasın” diye, “sınıfta lütfen konuşmayın, özellikle de bağırmayın” bile deniyor…
-*-*-
Yabancı ülkelerin gazetelerini takip ettikçe ve o ülkelerde UBP kurultayı olmadığını gördükçe, insanın “kıskanası” geliyor!
Diyeceksiniz ki, “bu da ne?”…
“Nedir oğlum yazdığın?”
-*-*-
Saçmalıyor muyum?
Kim ben mi yoksa “koltuk uğruna” ülkeyi ciddi anlamda felakete sürükleyenler mi?
-*-*-
Nüfusu belli değil!
Aşılama oranını bilmiyoruz, uyduruyoruz!
PCR testleri konusunda alınan kararın ne olduğunu hala doğru dürüst çözemedik!
Antijen testleri kim yapacak?
Eczaneler de yapsın mı yapmasın mı?
Özel laboratuvarlar grevde mi?
Paralı mı değil mi?
-*-*-
Başka ülkelerde alınan tedbirleri gördükçe, yukarıda da belirttiğim gibi; UBP’nin genel başkan seçeceği günlerde, hep birlikte “kış kış Covid kış kış, yallah covid yallah” diye duaya çıkacağımızı dahi hayal ediyorum!
Yaşasın KKTC!
Tabii ki dileyen kadın, dilediği gibi giyinebilir… Dileyen, fotoğraftaki kadın gibi, kendisine öğretilen ya da inandığı gibi örtünebilir de… Ama işte ben o “öğretilmeye” ve “zorlamaya” karşıyım… Nesimi’nin de dediği gibi… (Dilediğimi giyerim) “Günah benim, kime ne”…