Tam destek
İhale tartışmasının ‘kaba’ özeti şu:
“Para gelsin de bize gelsin.”
Türkiye kaynak yaratacak ve eski eserler restore edilecek.
Diyor ki Ankara, “Parayı veririm ama tek şartla, burada ihale edilecek.”
Ve böylece farklılaşmıyor son 40 senenin gündemi:
“Üleşme!..”
Sahi, nereleri restore edilecek, işiten
ya da bilen var mı?
***
- Verecek.
- Ama bize verecek.
***
Hemen söylemeliyim ki, evet, bu ülkede bir gelişme olacaksa, ihaleler de yine burada açılmalı.
Evet, Kıbrıslı Türkler ‘özne’ olmalı.
Ve Türkiye hükümeti bunu reddederse “Kusura bakmayınız, kalsın” denebilmeli.
***
İşte kritik nokta tam da burada.
“İstemeyiz, kalsın” dendikten sonra ne olacağı?
Bedel ödemeye ne kadar hazırız ve ne kadar razıyız acaba?
“Paranızı istemiyoruz” dendiği zaman kaç kişi duracak yine aynı dik duruşta?
Doğrusu, toplumsal hallerimiz ve pek çok farklı meseledeki yaklaşımlar ‘bedel ödemeye hazırız’ duygusu uyandırmıyor çok fazla...
***
Eğer bu kaynak, doğrudan ‘TC Lefkoşa Büyükelçiliği’ eliyle ihale edilseydi, o durumda kaç müteahhit “İstemiyoruz” derdi, mesela…
- “Burada bir hükümet var” diyen çıkar mıydı?
Bugüne kadar çıktı mı?
Ya da Türkiye’den gelen firmaların ‘taşeronluğu’nu yapmak reddedildi mi mesela?
***
Kalın çizgiyle çiziyorum altını: ‘Tepki’ haklı, ihaleler Lefkoşa’da açılmalı !
Soru şu: Ne kadar hazırız, bedel ödemeye ?
Ve tabii ki, ‘kendi ayaklarımız üzerinde duracak’ sistemi kurmak adına ne kadar samimiyiz acaba?
Yani bir yandan ‘kaçıramadığımız vergilerimizi sildirecek’, her gelen hükümetten ‘borç affı’ isteyecek, ‘kayıt dışı’ işçi çalıştıracak, velhasıl “ekonomik bağımlılık” sürmesi adına ne gerekirse yapacağız, el birliğiyle…
Sonra da kızacağız yüksek sesle…
***
Bu ‘dik duruş’ yaşamın tüm alanlarına istikrar ve cesaretle yansıyacaksa eğer, bravo.
“İhale”yi alana kadarsa mesele, aynı tas aynı hamam sonuçta…