Tam Gün Eğitime Nasıl Geçilir?
Kamu okullarındaki fırsat eşitsizliği eğitimdeki en temel gündemi oluşturmaktadır. Çocuklarımızın hayatlarının daha ilk yıllarından başlayarak karşılaştıkları bu eşitsizlik vicdanları yaralamaktadır. Eğitimde kronikleşen derin sorunlar ve özellikle son iki yıldır kamu okullarına giden öğrencilerin yaşadığı ihmal edilemez eğitim kayıpları “tam gün eğitimi” bir çare olarak ortaya çıkarmakta, toplumun büyük kesimi tarafından dile getirilmektedir.
Kamu okullarındaki eğitimin günün yarısında bitiyor olması kimi aileler için özel okulu tercih etme sebebidir. Bunun yanı sıra tam gün eğitim; eğitimdeki kalitesizliğe de mevcut yapısal sorunlara da özellikle kamu okullarına giden çocukların yaşadığı eğitim kayıplarına da çare olabilecek en önemli argüman olarak karşımızda durmaktadır.
Tam gün eğitime geçilebilir mi?
Hiç kuşku yok ki bu sorun cevabı evettir. Ne var ki öteden beri “bırakın tam günü, bari yarım günü tam yapın yeter” söylemleri de yok değildir. Ancak eğitimi; gün içindeki süresinden bağımsız olarak “tam” yapmak, yani kalitesini artırmak için bile “tam gün eğitim” yaklaşımına ihtiyacımız olduğu aşikardır.
Tam gün eğitim, 3 veya 4 yılı kapsayan kademeli geçiş anlayışla sistemin tamamına entegre edilmesi mümkündür. Şüphesiz bu geçiş tam katılımcı bir yaklaşımla öğretmen sendikalarının iş birliğiyle proje temelli olmalıdır. Yani tam gün eğitim, öğretmenin mesaisini artırma zeminine değil, tam aksine eğitimde toplam kalitesinin artırılması zeminine inşa edilmelidir.
2021 yılı itibariye; 25 bağımsız anaokulu, 80 ilkokul, 7 özel eğitim merkezi, 13 bağımsız ortaokul, 19 lise ve 12 meslek lisesi olmak üzere toplam 156 kamu okulumuz bulunmaktadır. Bu verilerden yola çıkarak, en basit şekliyle;
- Birinci yıl: Bağımsız anaokulların
- İkinci yıl: İlkokullar ve özel eğitim merkezlerinin
- Üçüncü yıl: Ortaokul, lise ve meslek liselerinin tam gün eğitime geçmesi şeklinde planlama yapmak oldukça rasyoneldir.
Tam gün eğitimin boyutları nelerdir?
Tam gün eğitime geçişin proje temelli bir yaklaşımla olması gerektiğini ifade etmiştim. Hiç kuşku yok ki bu proje “okulların alt yapı ve donanımları”, “öğretmen ve diğer insan kaynakları”, “müfredat ve destek programları”, “eğitimin finansmanı ve okul tabanlı bütçe” boyutlarını içermelidir. Bu boyutların planlanması, projede yer alma biçimi ve hayata geçirilmesi her bir okul için öznel olarak belirlenecek ihtiyaç analizlerine göre belirlenmelidir.
- Okulların alt yapı ve donanım boyutu: Tam gün eğitimin en başta gelen boyutu günün ihtiyaçlarına göre belirlenmiş standartlarda okulların varlığıdır. Öğrencilerin günün tamamında okulda olacağına göre okulun alt yapı ve donanımlarının da bu duruma uygun olarak düzenlenmesi kaçınılmazdır. Kafeterya, kantin, mutfak, spor alanları, çok amaçlı salon ve çevre düzenlemesi gibi alt yapı ve donanımların belirli bir standartta olması sağlanmalıdır.
- Öğretmen ve diğer insan kaynakları: Eğitimdeki en önemli unsurun öğretmen olduğu gerçeğinden hareketle, tam gün eğitimin en önemli boyutu da öğretmen ve diğer insan kaynakları ihtiyacıdır. Tam gün eğitimin etkili bir şekilde sisteme entegre edilmesi, konuya öğretmeninin mesaisini artırma bakış açısıyla değil, öğrenciyi okullardaki eğitim-öğretim faaliyetleri ile daha çok buluşturma anlayışıyla yakından ilişkilidir. Bu nedenle öğretmenin istihdamı ve okuldaki görev, yetki ve sorumlulukları, maaş ve özlük hakları olağan bir meslek grubundan daha farklı ve daha fazlası olarak düşünülmelidir. Bu bağlamda ortaya çıkacak öğretmen ve diğer insan kaynakları ihtiyacı, genç işsizlik oranımıza da olumlu yansımaları olacak şekilde genç öğretmenlerin istihdam edilmesi ve/veya mevcut öğretmen kadrosundan hizmet karşılığı olarak sağlanması ile mümkündür.
- Müfredat ve destek programları: Tam gün eğitim, yalnızca sınıf içindeki öğretim süresini öğleden sonraya taşımak olarak algılanmalıdır. Tam gün eğitim; öğrencilerin akranları ve toplumun diğer kesimleri ile daha çok sosyalleşmesini sağlamanın yanı sıra özellikle sanatsal, sportif, iletişim beceri, davranış ve kazanımlarını alternatif pedagoji anlayışıyla hayata geçirmesini destekleyecek yeni bir yapılanma olarak görülmelidir. Bu yapı, öğrenciler için geniş serbest zamanları içereceği gibi eğitsel etkinlikler, kol faaliyetleri ve sosyal beceri eğitimini de kapsayacaktır. Öte yandan tam gün eğitim; okullarımızda giderek artan ana dili Türkçe olmayan yabancı uyruklu öğrencilerin iletişim becerilerini güçlendirecek destek programlarına da önemli bir zemin olacağı aşikardır.
- Finansman ve okul tabanlı bütçe: Tartışmasız bir biçimde çözülmesi gereken en önemli boyut finansmandır. Eğitime ayrılan kaynaklar incelendiğinde; yıllar içerisinde sadece rakamsal olarak artmasına karşın akılcı yatırım, planlı uygulama ve doğrudan eğitim hizmetlerinin geliştirilmesine yönelik olmadığı görülmektedir. Bu bağlamda eğitime ayrılan bütçe, geleceğe projeksiyon tutan bir anlayışla tam gün eğitimin ihtiyaçlarını 3 veya 4 yıl içinde karşılamayı sağlayan bir anlayışla hazırlanmalıdır. Öte yandan okullar için ayrılan kaynakların da etkin ve verimli kullanılması büyük önem taşımaktadır. Okulların kendi bütçelerini oluşturmadaki kaynakların neler olabileceği ve kullanılmasında esasların yanında genel eğitim bütçesinden nasıl ve ne şekilde yararlanabilecekleri, okulun yerel yönetimle ve sivil toplum örgütleriyle nasıl bir iş birliği içinde olabileceğine yönelik uygulamaları kapsayan “Okul Tabanlı Bütçe” uygulaması da hayata geçirilmelidir. Bu uygulama tam gün eğitimde lokal olarak ortaya çıkabilecek ihtiyaçları hızlı ve etkili bir biçimde çözebilme kabiliyeti sağlayacaktır.
Sonuç olarak tam gün eğitim; özellikle kamu okullarına giden öğrencilerimizin yaşadığı büyük eğitim kaybı ve fırsat eşitsizliğini ortadan kaldırabilecek yegane unsur olarak karşımızda durmaktadır. Tam gün eğitime geçmek mümkündür ve dikkate alınmalıdır.