TAM ZAMANI...
Mont Pelerin’de bilmem kaçıncı kez Kıbrıs görüşmeleri devam ediyor. Ne umutluyum ne de umutsuz. Bildiğim tek şey çözüm geciktikçe hergün biraz daha eriyor Kıbrıslıtürkler...
Her gün biraz daha adaletsizliğin, illegal yaşamın girdabına sürükleniyor.
Her gün biraz daha dünyadan kopuyor
Her gün biraz daha Türkiye’ye bağımlı oluyor
Ve her gün biraz daha Türkiye’nin alt yönetimi pozisyonuna itiliyor.
Kumarhane, gece kulübü ve uyuşturucu merkezi halinde mafyalara yataklık yapıyor.
Türkiye’de yaşanan; bize hiç uymayan birçok politika yumağında boğuşuyoruz. Dün aşırı milliyetçi siyaset, bugün dini politikalar ve yarın kimbilir ne?
Hiç ‘BİZ’ olma şansımız yok...
Halbuki Federal bir çözümde dünyalı bir Federasyon’un sahibi ve bu Federasyon’a ait bir devletin yöneticisi olacağız. Uluslararası hukuğun bir parçası...
Kıbrıslıtürkler adına Mustafa Akıncı görüşmeleri yürütüyor ve yanında Özdil Nami...
Kıbrısın bağrından çıkmış; Kıbrıslıların ve Kıbrıslıtürklerin ne istediğini çok iyi bilen bir ekip...
Bu ülkenin en karanlıklarını, umutlarını, umutsuzluklarını yaşamış; gelecekten beklentilerini bilen bir ekip...
Türkiye’nin taleplerini; ki elbette ki talepleri olacaktır.
Kıbrıslıtürklerin ve Türkiye’nin kırmızı çizgilerini bilen insanlar...
Tıbkı karşılarında oturan Kıbrıslırumlerın ve Yunanistan’ın taleplerini bilen karşı ekip gibi...
Anlaşma ya da uzlaşmak için oturur taraflar masaya...
Bir al-ver sürecidir çözüm.
Empati yapma; karşıdakini anlama, kendini anlatma becerisidir.
Olgun olma, sakin olma ve kıvrak zekalı olma halidir.
Kendine güvenmedir.
Tecrübedir, ülkene gönül verme; ülkende çocukların ve toplumun için geleceği kovalama durumudur.
Anlaşabilmek ve çözebilmek bir insan olabilme becerisidir.
Sürekli karşı tarafı suçlayarak hiç bir konu çözülemez.
İşte ben bu duygularla izliyorum Mont Pelerin’deki görüşmeleri...
Sosyal medyada ve basında bu konu ile ilgili insanların birbirlerine yaptıkları hakaretleri gördükçe yüreğim inciniyor.
Birbirimize sevgi ve saygı duymaya en çok ihtiyacımız olduğu günlerdeyiz.
Gelecek kaygısındayız.
Ne oluyoruz a dostlar?
Hergün birbirinin yüzünü gören komşular, arkadaşlar...
Sakin olalım; kimse birşey satmıyor.
Kimse kimsenin elinden birşey de almıyor.
O masada oturan ve bu adanın geleceği için gece gündüz çalışan insanlar; bu ülkenin çocukları. Senin benim gibi bu ülkeden ekmek yiyen, çocuğuna dünyalı bir gelecek bırakmak için uğraşan arkadaşlarımız, dostlarımız yurttaşlarımızdır.
Yapmamız gereken onlara güvenmek ve saygıyla destek olmaktır.
Ters giden birşey olursa emin olun ki onlar bu durumu bizimle paylaşacaklardır.
Ben diyorum ki; birbirimize hakaret etme günü değildir.
El ele verme işbirliği ile doğruyu bulma günüdür.
Görüşmeci ekibimize sahip çıkma ve güvenme günüdür.
Küçük çıkarları için bu adada çözüm istemeyenlere karşı birleşme günüdür.
Tıpkı büyük çıkarları için bu adayı bölen parçalayan dış güçlere karşı birleşme günü olduğu gibi...
Sakın ola biz sıradan insanların sırtından kin ve nefret söylemleriyle toplumumuzu ve adalıları kutuplara bölen bu insanlara inanmayalım.
Eğer bugün biz Kıbrıslıtürklere uygun bir çözüm anlayışında birleşirsek; inanın bana yarın bu çözüm masası dağılırsa alternatif çözümlerde ve toplumsal çıkışlarda da daha kolay biraraya geleceğiz.
Hep birlikte alternatif çözümler üretebileceğiz.
Güven, sevgi ve saygı bir topluluğu toplum yapan unsurlardır.
Tıpkı bir devleti devlet yapan unsurların adalet ve kurumsal yapıları olduğu gibi...