TAN ve CABANİ’nin hikâyesi
Seda Tanova yazdı, Cherry Red aracılığıyla Mariya Goldseva çizdi, Berberoğlu Kitap Kırtasiye sponsor oldu, kitabın geliri Kemal Saracoğlu Lösemili Çocuklar ve Kanserle Savaş Vakfı’na bağışlandı
Simge Çerkezoğlu
İki ve beş yaş arasındaki çocuklar için resimli bir okuma kitabı Tan ve Cabani… Ancak bir kitaptan çok daha fazlası… Yardımlaşma ve işbirliği sonucunda hayat bulan satışından elde edilen tüm gelirin Kemal Saraçoğlu Lösemili Çocuklar ve Kanserle Savaş Vakfına bağışlandığı, güzel bir düşüncenin ürünü… Hikâyeyi Seda Tanova kaleme alıyor, Cherry Red Ajansın yardımlarıyla genç illüstratör Mariya Goltseva karakterlere hayat veriyor. Berberoğlu Kitap Kırtasiye ise kitabın basımına sponsor olarak tüm gelirin Kemal Saraçoğlu Lösemili Çocuklar ve Kanserle Savaş Vakfı’na bağışlanması sağlanıyor. Aldığınız bir kitapla pek çok çocuk şifa buluyor.
SEDA TANOVA: DERNEK TAMAMEN BAĞIŞLARLA AYAKTA DURUYOR
Amerika’da ekonomi eğitimi alan Seda Tanova yirmi yıldan bu yana British Council’da çalışmakta, bunun yanında Kemal Saraçoğlu Lösemili Çocuklar ve Kanserle Savaş Vakfı’nda yönetim kurulu üyesi olarak görev yapmakta, derneğe katkı sağlamakta.
“Kemal’e ilik arandığı sırada çocuk lösemi hastalığının ne denli zor olduğunu, ilik bulmanın ne denli önemli olduğunu fark ettim. 2010 yılında arkadaşlarımla yaptığımız bir etkinliğin gelirini Vakfa bağışlama kararımızın ardından, Vakıf bana ulaştı, onlara katılmamı istedi. Sekiz yıldan bu yana da yönetim kurulundayım. Dernek tamamen bağışlarla ayakta duruyor. Gönüllü insanlar, şirket sahipleri, sosyal sorumluluk etkinliklerinden elde edilen gelirler bizim kazanç kaynağımız. Şu an hasta olan, tedavisi devam eden çocuklara bu bağışlarla yardımcı olmaya çalışıyoruz ancak tek sorunumuz maddi değil tabii. Biliyorsunuz bizim donöre, kemik iliği nakli için bağışçılara da ihtiyacımız var. 18-45 yaş arası herkes donör olabilir. Böylece biri hastalandığı zaman, onun sağlığına kavuşması için alternatif yaratabilir.”
“OĞLUMUN YAŞI KÜÇÜKKEN ARZU ETTİĞİM GİBİ ÇOCUK KİTAPLARI BULAMADIM”
İki ile beş yaş arası çocuklar için hazırladığı Tan ve Cabani kitabını, ardından Tanova’ya yazmaya olan ilgisinin soruyorum. Bazı anları ölümsüzleştirmek adına küçüklükten beri bir şeyler yazdığını öğreniyorum.
“Çok küçük yaştan bu yana günlük tutarak hatıraları canlı tutmaya çalışıyorum. Oğlum doğduktan sonra bunu daha sık yapmaya başladım. Onun söylediği kelimeleri, birlikte yaşadığımız olayları kaleme alıyorum. Aklıma geldikçe bir şeyler yazmaya çalışıyorum ama hiçbir zaman çocuk kitabı yazmak gibi bir düşüncem olmamıştı. Ancak oğlumun yaşı küçükken arzu ettiğim gibi çocuk kitapları bulamadım. İngilizce kitaplar güzeldi ama Türkçe kitaplar yetersizdi. Ben de o yıllarda kendi kendime oturup ben bir kitap yazayım en iyisi diye düşündüğümü hatırlıyorum. Elbette o yıllarda böyle bir imkân olmadı ama üç yıl önce oğlum Can ve kız kardeşimin oğlu Tan arasında geçen bir konuşmadan ilham alarak bir hikâye yazmaya başladım.”
“KİTABIN GELİRİNİ VAKFA BAĞIŞLAMAYA KARAR VERDİM”
Hikâyeyi kafasında canlandıran Tanova, hikâyeye nasıl hayat vereceğini düşünürken kısa sürede kitap hazırlandı, bin tane yayınlandı. Satışı başladı. Sürecin nasıl geliştiğini kendisinden dinleyelim…
“İlk başta ben bu hikâyeyi çıktı olarak alır ailenin çocuklarına okurum, hediye ederim diye düşünüyordum. Ancak daha sonra Cherry Red Reklam Ajansı’ndan arkadaşlarıma bu konuyu açtım. Önce metni okumak istediler, çok beğendiler. Biz bu kitabın çizimlerini yaptıralım, sana sponsor bulalım ve bu kitabı yayınlayalım dediler. Ben de kitap basılacak ve bir ücrete tabii olacaksa bunun bağışlanmasının en doğrusu olduğuna karar vererek bu geliri Kemal Saraçoğlu Losemili Çocuklar ve Kanserle Savaş Vakfı’na bağışlamak istedim. Ben bu kitabı para kazanmak için değil, bir anı olarak hazırlamıştım. Bu arada Berberoğlu Kitap Kırtasiye de kitabımıza sponsor olmaya karar verdi, biz de kısa sürede bu projeyi hayata geçirmeyi başardık.”
“HİKÂYEME OĞLUM CAN VE YEĞENİM TAN İLHAM VERDİ”
Bana Küçük Prens’in hikâyesini hatırlatan bu kitap, bir çocuğun hayal dünyasının ne denli zengin olabileceğini, bunun ne denli kıymetli olduğunu açığa çıkarıyor.
“Hikâyeme oğlum Can ve yeğenim Tan ilham verdi. Aralarında on yaş fark var. Bir gün yeğenim Tan’dan Can abisine çağırmasını istediğimi hatırlıyorum. Tan da avazı çıktığı kadar Cabani diye bağırdı. Bunun üzerine hepimiz çok güldük. Can abinin karışımı olarak ağzından böyle bir ifade çıkmıştı. Bunu düzeltmeye çalıştık ama olmadı. Yeğenim bir süre daha Can’a bu şekilde hitap etmeye devam etti. Böylece zihnimde bir hikâye oluştu. Anne ile oğlu arasında geçen, annenin Cabani’nin ne olduğunu anlamaya çalıştığı diyalogları içeren bir çocuk kitabını böylece hayata geçirdim. Aslında bu kitapla bir çocuğu ürkütmeden, doğrudan sorgulamadan dolaylı olarak bir annenin çocukların dünyasına nasıl daha kolay dahil olabileceğini de göstermeye çalıştım. Çocukların hayal dünyaları, kelimeleri yanlış söyleyişleri güzel anılar, güzel detaylar… Biraz da bu kitapla tüm bu anları ölümsüz kılmak istedim. Ebeveynlerin de bu hikâyeyi okumaktan keyif alacağını düşündüm. ”
MARIYA GOLTSEVA: KALEM TUTMAYI ÖĞRENDİĞİMDEN BU YANA RESİM YAPIYORUM
Kuşkusuz bir çocuk kitabında hikâye ne denli önemli olursa olsun, hikâyeye hayat veren ana unsur çizimleridir. Renkleri ve desenleriyle sadece çocukları değil yetişkinleri de kendine çeken Tan ve Cabani’nin çizimleri genç illüstratör Mariya Goltseva’ya ait.
“KAZAKİSTAN’DA DOĞDUM, KIBRIS’TA BÜYÜDÜM”
Mariya henüz 22 yaşında… Kazakistan’da doğdu. Kıbrıs’a 2 yaşında göç etti… Kendini bir Kıbrıslı olarak görüyor, çocukluktan bu yana resim yapıyor.
“Yirmi yıldan bu yana burada yaşıyorum. Zaman zaman ailemle Kazakistan’a ziyaret için gidiyoruz. Tüm eğitimimi burada aldım. Çocukken sık sık taşınırdık. Okul dışında pek arkadaşım yoktu. Evde çok yalnızdım. Böylece evde oyalanmak, eğlendirmek için resim yapmaya başladım. Zaten çizgi film izlemeyi de çok severdim. Çocukluktan izlediğim çizgi filmleri çizmeye çalışırdım. Kalem tutmayı öğrendiğimden bu yana resim yaptığımı söyleyebilirim.”
Küçük yaştan itibaren çizgi film karakterleri çizmeyi hayal eden Mariya, buna bağlı olarak üniversite eğitimini resim bölümünde tamamladı.
“Liseyi bitirirken resimle ilgili bir meslek seçme arzum vardı ancak doğru söylemek gerekirse sanat eğitimi almayı hiç düşünmedim. Bu ülkede hayatımı sanatla kazanamayacağımı anladım. Girne Amerikan Üniversitesi’nde Güzel Sanatlar Fakültesi’nde resim eğitimi aldım ama ressam olmayı hedeflemedim. Ben kendimi daha çok çizim, animasyon üzerine geliştirmek için çalışıyorum. Cherry Red Reklam Ajansına da staj için gitmiştim, çizimlerimi çok beğendiler. Böylece orada bazı projelere katkı koymaya başladım.”
“ÇOCUK İLLÜSTRASYONLARI ÇOK ZENGİN”
Tan ve Cabani projesine illüstrasyonları ile hayat veren Mariya öncelikle en önemli karakter Can ve ardından onun hayalindeki Cabani üzerinde çalışmaya başladığını söylüyor. Bu karakterlerin oyuncağa dönüşmesiyle de çocuklar için bu hikâye ölümsüz bir hayale dönüşmüş görünüyor. Kitaplarla birlikte oyuncaklar da dernek yararına satılıyor.
“Günümüzde illüstrasyon sanatı hayatın her alanına yayılmış durumda. Sadece çizgi filmler değil sinema filmleri, bilgisayar oyunları da bu alana dahil… Benim de hem sevdiğim, hem de hayatımı idame edebileceğim bir alan… Bu proje de benim için büyük bir fırsattı. Zaten daha evvelden karakterler çiziyordum. Cherry Red’e de bu çizimlerle başvurmuştum. O da projeyi görünce hemen bana yönlendirdi. Önce Tan ve Can’ın fotoğraflarına baktım. Ardından hikâyenin metnini okudum. Elbette yaz gruplarına göre çizeceğiniz desenler çok önemli. Çocuk illüstrasyonlarının çok bir dünyası var. Yaş gruplarına göre yapacağınız çizimler bile fark ediyor. Ders kitapları farklı, hikâye kitapları çizimleri farklı oluyor. Yaşa göre desenlerin fazlalığı, renkleri bile farklı oluyor. Bizim kitabımız 2 yaş arası ile 5 yaş arasındaki çocuklar için. Dolayısıyla daha çok çizime, canlı renklere ve çocukların hayal dünyasına hitap edecek desenler geliştirmem gerekiyordu. Yazar Seda Tanova’nın da yönlendirmesiyle çalışmaya başladım. Cabani karakteri hem en önemli, hem de hayali bir karakterdi. En çok onun üzerinde çalıştım. Yazarımız onun dinozor olabileceğini söyledi ama ben birebir dinozor değil de, dinozor, timsah benzeri hayali bir arkadaş yarattım. Elbette bu karakterin renkleriyle de çocuklara hitap etmesi, onları etkilemesi gerekiyordu. İlk sayfalarda Cabani’yi daha sade, gittikçe daha renkli süslü, eğlenceli tasarladım. Sonunda fiyonklu, şapkalı bir desen ortaya çıktı. Çok güzel yorumlar aldım, benim için de ilk çalışmam olarak unutulmaz bir deneyim oldu.”