1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Taner Baybars: Kısa Bir Portre Denemesi
Taner Baybars: Kısa Bir Portre Denemesi

Taner Baybars: Kısa Bir Portre Denemesi

Taner Baybars belli bir zamandan doğdu, çalıştı, bu arada yaşadığı deneyimleri demleyip bizlere okuduğumuz değişik eserler verdi. Ve biz hâlâ onun sanatçı kişiliği sayesinde okumaya, düşünmeye devam ediyoruz.

A+A-

Hakan Karahasan
[email protected]

Martin Heidegger Basic Concepts of Aristotelian Philosophy adlı çalışmasının giriş kısmında Aristoteles üzerine söylediği “Bir filozofun kişiliği söz konusu olduğunda, bizi ilgilendiren tek şey onun belli bir zamanda doğmuş, çalışmış ve ölmüş olmasıdır” cümlesi filozoflar kadar birçok insanın ilgisini çekmiştir, çekmeye devam etmektedir. Benim bu kısa yazıda yapmak istediğim kısmi olarak Heideggerci bir tavır içeriyor olsa da, konuyu bu kadar kısa bir özetle geçmek niyetinde değilim. Ancak, her şeye rağmen, günün sonunda okumakta olduğunuz yazı bir anlatı ve her anlatı, ister istemez, kurmaca olmak zorunda. Neticede, insan yaşamını olduğu gibi anlatmaya satırlar yetmez ve tek yapabildiğimiz ilgi alan(lar)ımız, hafızamız ve bilumum bir çok unsur göz önünde bulundurarak olabildiğince tutarlı bir anlatı sunarak birisinden, belli şekil(ler)de, belli konulardan bahsetmek. Yapmakta olduğumuz eylemin sınırlarının hep olacağını bilmek ise, bizlere kısmi de olsa bir rahatlık getirmiyor değil. Yazılan her yazı, her anlatı, bir konunun, bir yaşamın ufak bir ayrıntısına temas etmeye çalışsa dahi, bir değer taşıyor. Sonraki çalışmalar ise kendinden önceki çalışmalarla bir şekilde ilişkili olarak bahsedilen konuyu daha derinlemesine ele alma fırsatı sunacağı gibi, daha da karmaşık bir hale sokabiliyor.

Taner Baybars… Öncelikle Heidegger gibi söyleyecek olursam: “Belli bir zaman diliminde doğdu, çalıştı ve öldü.” Bu kadar! Ancak, gerçekten bu kadar mı? Yaşam denilen, tarifi kolay olmayan bu mucize bu şekilde özetlenebilir mi? Belki evet, belki hayır!

Kıbrıs’ın edebiyat iklimini soluyan kişilerin bir şekilde bildikleri bir isim Baybars. Daha genç yaşında yazdığı ve yayımladığı şiirlerde kendini göstermekle kalmayıp, çok genç denilebilecek bir yaşta yayımlanan ilk ve tek Türkçe şiir kitabıyla gelecekte kendisine dair beklenti çıtasını sürekli yükseltti. Mendilin Ucundakiler sağlam bir zeminde yürümekte olan genç bir şairin ayak sesleri olarak nitelendirilebilir. Sonrasında, bir Britanya vatandaşı olarak hukuk okumak üzere gittiği Büyük Britanya’da bundan vazgeçip British Council’da çalışmaya başlaması ve aynı zamanda dönemin sanat çevrelerinde bulunması yanında yaşam pratikleri gibi birçok sebepten ötürü İngilizceyi yazı dili olarak kabul edip yazmaya devam etti. Heidegger’in çizdiği portre kapsamında bakacak olursak, Baybars değişik alanlarda yaptığı sanatsal üretimleriyle çok dilli bir şair-yazar, çevirmen ve ressam olarak değişik sanat dallarında ömrü boyunca ürünler verdi.

Sonrasında, Türkçe edebiyat dünyasının unuttuğu Baybars, yıllar sonar Mehmet Yaşın’ın çevirip sunduğu Seçme Şiirler/Selected Poems 1947-1997 kitabıyla yeniden hatırlandı. Hatta, hatırlanmakla kalmadı, o günden beri belli kesimlerin ilgisine mazhar oldu. Britanya’daki edebiyat çevrelerinde kendine yavaş yavaş yer açan Baybars, bu arada şiir yazmak dışında çeviriler de yapıp bazı Türkçe çalışmaları İngilizceye kazandırdı.[1] 1959-2023 yılları arasında faaliyet gösteren, Britanya’nın önemli edebiyat dergilerinden birisi olan Ambit’te şiirleri yayımlandı. Daha sonra, aynı derginin editörleri (corresponding editor) arasında yer aldı. Yayımladığı A Trap for the Burglar adlı romanı henüz Türkçeye çevrilmedi ancak romanı okuyanların görebileceği üzere dile olan hakimiyetini tutarlı bir hikaye kurgusu ile son derece akıcı bir şekilde aktaran bir yazardı.       

Son olarak portre demişken, bu kısa yazının bir porte yazısı olmaktan çok, portreyi oluşturacak unsurların sadece bir tanesine değinmeye çalıştığını belirtmemde fayda var sanırım. Vefatına kadar yayımladığı şiirler, yazılara bakıldığında çok kültürlü bir bireyin çok dilli eserlerini okumuyoruz sadece. Baybars’ın eserlerinde insan denilen varlığın derinlerinde var olan korkular, özlemler, yaşama dair birçok unsur bir arada bulunuyor. Beslendiği kaynakların da salt Türkçe edebiyat olmaması belki de Baybars’ı Baybars yapan en önemli unsurlardan birisi. Ne mutlu bize ki, eserlerini okuma, tartışma şansına sahibiz bugün. Yakın zamanda akademinin de çalışmalarına olan ilginin artmasıyla belli ki ileride Baybars’ın eserleri üzerine konuşmalar, sohbetler bitmeyecek. Ne demişti Heidegger? ‘Aristoteles belli bir zamandan doğdu, çalıştı ve öldü.’ Taner Baybars belli bir zamandan doğdu, çalıştı, bu arada yaşadığı deneyimleri demleyip bizlere okuduğumuz değişik eserler verdi. Ve biz hâlâ onun sanatçı kişiliği sayesinde okumaya, düşünmeye devam ediyoruz.

Kaynakça

Martin Heidegger. Basic Concepts of Aristotelian Philosophy. (Trans. Robert D. Metcalf and Mark B. Tanzer). Bloomington & Indianapolis: Indiana University Press, 2009.
Taner Baybars. A Trap for the Burglar. London: Peter Owen, 1965.
Taner Baybars. Seçme Şiirler/Selected Poems 1947-1997. (Çev. Mehmet Yaşın). İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 1997.

 


[1] Bu çalışmalar ile ilgili kısa bir yazı için, bkz: Hakan Karahasan. Gaile. Tozlu Raflar Arasında 1: Taner Baybars ve Osman Türkay’ın Türk(çe) Edebiyat(ın)a Yaptıkları Katkılar.

 

Bu haber toplam 2432 defa okunmuştur
Gaile 510. Sayısı

Gaile 510. Sayısı