Tangül; Ada’nın iki tarafı da hepimizin
Tangül; Ada’nın iki tarafı da hepimizin
Simge Çerkezoğlu
Mustafa Tangül yirmi altı yaşında. Henüz çok genç, on dört yaşında Iron Maden ve Metallica’dan etkilenerek müziğe bateri çalarak başlıyor. O gün bu gündür de hayatının merkezinde müzik var. Sanatla uğraşmaya başlamakla sanatçıya dair bilinen baskılardan nasibini o da alıyor. Ailesinin isteği sonucunda güneyde eğitim veren Kıbrıs Üniversitesi’nde hukuk okuyor. Diplomasını aldıktan sonra avukatlığı yarı zamanlı yapıyor. Üniversite eğitimine devam ederken müzikten de kopmuyor, kopamıyor. “Advanced Drumming Education Center” bünyesinde iki yıl müzik eğitimi alarak eşzamanlı olarak buradan da mezun oluyor. Bence çok da iyi yapıyor, bir anlamda geleceği öngörüyor. Şu an iyi bir müzisyen ve eğitimci. Hayatını müzikle kazanıyor.
KIBRISLI GENÇLERE BULUNMAZ FIRSAT
Tangül’ü hem konserde izleme hem de stüdyosunda ziyaret etme fırsatı buluyorum. Konser sürecini anlatmadan önce Tangül’ün eğitimci yönüne biraz bakmak gerek. Ülkemizde müziğe ilgi duyan gençler için bulunmaz bir fırsat sağlıyor. Onun stüdyosu yılda iki kez yapılan sertifika sınavlarına ev sahipliği yapıyor. Burada yurt dışından gelen uzmanlar Kıbrıslı Türk gençleri sınava tabii tutuyor. Üstelik sınavlar sadece bateriyle ilgili değil. Sanatın her alanında, talepler doğrultusunda burada sınav yapılabiliyor. Yabancı eğitimciler gözetiminde yapılan sınavlara hem ilgi fazla hem de gençlerin başarısı yüksek.
İsterseniz süreci Tangül’den dinleyelim; Hem eğitimci hem de müzisyen olarak yaptığı işten nasıl mutlu ve tatmin olduğunu anlayalım. “Üniversiteyi bitirdikten sonra yurt dışındaki bazı okullarla bağlantı kurup bir müzik okulu açmaya karar verdim. Böylece bağlantı kurduğum okulların sınavlarını bu okulda yapmaya başladım. Böylece “Examination Center”, sınav merkezi unvanını aldım. Böylece tüm öğrencilerimi de bir çatı altında topladım. Şimdi farklı yaş grubundan öğrencilerim var. Şu anda ülkede herhangi biri benim aracılığımla sınavlara kayıt olabilir ayrıca Güney Kıbrıs’a gitmek istemiyorsa ya da geçiş engeli yaşıyorsa yılda iki kez gelen eğitimciler gözetiminde uluslararası sınavlara katılabiliyor. Sınavlar Haziran ve Şubat olmak üzere genelde yılda iki kez yapılıyor. Yaş gruplarında geniş bir aralığımız var. Sadece bateri olmasına da gerek yok, tüm enstrümanlardan sınava girebiliyorlar. Sınavlar yaklaşık olarak yirmi beş güne yayılıyor. Bu noktaya gelmek ve bu merkezi açmak için önce ben çok çalıştım. Pek çok eğitim aldım. Şimdi de öğrencilerimi bu yolda yetiştiriyorum. İkisi kız olmak üzere şu anda çok yetenekli ve başarılı öğrencilerim var. ”
HERKES MÜZİK YETENEĞİYLE DOĞMUYOR
Bateriye ilişkin doğru bildiğim ne çok yanlış olduğunu Tangül sayesinde öğreniyorum. Bir de onun sayesinde çok yetenekli gençlerle tanışıyorum. Geleceğe dair umutlanıyorum. Bateride izlerken her hareket benzer gibi dursa da temelde çok farklı vuruşlar barındırıyor. Bu enstrümanı öğrenme meşakkatini Tangül anlatıyor; “Bir çocuğun müziğe yeteneği fazla olmayabilir. Kulağı ya da ritim tutması da iyi olmayabilir. O çocuk yine de iyi bir yerlere gelebilir, elbette çok çalışarak. Bunun yanında çok yetenekli öğrencilerim de var. Müzik gruplarıyla birlikte bile çalabiliyorlar. Artık iyi enstrüman çalmak hobiden öte bir şey. Çocuklar sabah kalkıp güne müzikle başlıyor. Günün on iki saatini enstrüman çalarak geçiriyorlar. Ben öğrencilerimle ders yaparken enstrümanın başında beş dakikadan fazla oturmuyorum. Gerekli vuruşu gösteriyor ve gerisini ona bırakıyorum. Çok yetenekli gençler yetişiyor ama çok çalışıyorlar. Aralarında elbette hepsi müzik okumayacak. Benim yaptığımı yapacak olanlar mimar, mühendis ya da mimar olacaklar, ailelerin isteği hala bu yönde.”
MÜZİĞİN EVRENSEL DİLİ
Müzik elbette sahnede olur. Tangül de benim gibi düşünüyor ki sadece eğitim vermekle kalmıyor ve Güney Kıbrıs’ta bir grupla sahne alıyor. Benim için her ne kadar biraz sert bir müzik tarzı olsa da Güney’de hayli geniş kitlelere hitap eden bir grubu var. Güneydeki gruba dâhil oluşu da hayli ilginç…“Bugüne kadar iki farklı müzik grubunda yer aldım. Her ikisi de Güney Kıbrıs’tan. İlk gruba dahil oluşum tamamen kendiliğinden gelişti. Tesadüfen kafeteryada tanışıp arkadaş olduğum biri sayesinde güneyde müziğe başladım. 2007 yılından 2011 yılına kadar çalıştığım bu grupla çok fazla yurt dışı konserlerine katıldık. Ancak üzülerek söylüyorum ki aramızda politik bir anlaşmazlık oldu. Kıbrıs’ta politika her şeyden önce geliyor. Basgitarcımız Ermeni’ydi. Sıkıntı yaşadık. Ardından şimdi çalıştığım Impalement grubuna üye oldum. Onlar da çok yetenekli insanlar. Birlikte şarkılar, besteler yapıyoruz ve bilinen parçaları yeniden yorumluyoruz. Menajerimiz Dominick Athanassiou sayesinde dünya çapındaki gruplarla iletişim kurmaya başladık.”
BİZ ZATEN BİRLİKTE YAŞIYORUZ
Tangül her gün Güney Kıbrıs’a gidiyor, orada da en az buradaki kadar çok arkadaşı var. Yarı zamanlı olarak güneyde bir müzik mağazasında çalışıyor. Onun için ada sanki bölünmüş değil. Yeni nesiller sanki birlikte vakit geçirmeye ve hayatı paylaşmaya daha bir yatkın. “Yıllardır barış olsun diye bekliyoruz. Ben ortaokuldayken okuldan kaçar, Annan Planı mitinglerine giderdim. Artık adanın iki yanının da hepimizin olduğunu anlamamız gerek. Sadece anlaşma anlamında barışa karşıyım. Önce zihniyetler değişmeli. Yeni nesiller benim gibi birlikte olmaya açık olmalı. İnsanlar bir ortamda Türk ve Rum ayrımı yaşamamalı. Gerekirse böyle kalsın. Biz istedikten sonra zaten birlikte yaşıyoruz. Tüm grup arkadaşlarım kuzeye geliyor. Öğrencilerimle çalıyor. Kalabalık gruplar olarak dışarıya çıkıyoruz. Bara gidiyoruz. Burada hiç konser yapmadık, bunun nedeni ise müzik tarzımızın extreme rock müzik oluşu. Politik sebeplerle ilgisi yok. Benim sadece müzisyen değil hukuk fakültesinden de pek çok Kıbrıslı Rum arkadaşım var. Hatta bazıları aktif olarak politikayla da uğraşıyor. Onlarla da görüşüyorum.”
Konserde zihnimde canlandırdığımdan çok farklı genç profillerle karşılaşıyorum. Sanırdım ki yirmili yaşlarda gençler politikadan kopuk ve kendi eksenleri etrafında yaşamaya meyilli. Oysa Tangül ve arkadaşlarıyla tanışmak zihnimdeki tüm tabuları yıkıyor. Katıldığım konser hem yeni yetenekleri sahne ile buluşturmak hem de yardım toplamak için düzenleniyor. Türk ve Rum gençler birlikte geceye hazırlanıyor. Genç yetenekler birer birer sahneye çıkıyor. Tangül’le konuştukça daha çok şaşırıyorum. Bu onun yardım için düzenlediği ilk konseri değil. Şimdi yardım fikrinin nasıl doğduğunu Tangül’den dinliyoruz. “Yardım konseri yapma fikrim Umut Orkestrası’na katılmamla başladı. Biliyorsunuz Kanser Hastalarına Yardım Derneği’nin orkestrası. Grubun o günlerde perküsyoncuya ihtiyacı vardı. Beni aradılar. Arayan çok sevdiğim bir hocamdı, ona hayır demem mümkün değildi. Böylece aralarına katıldım. Orada fark ettim ki 1 Türk Lirası bile kanser hastalarına yardım anlamında çok önemli. Raziye Kocaismail’in de bu fikri aşılaması ile artık kararımı vermiştim. Her yıl öğrencilerimin performansını sahneleyecek ve yaptığım bu konserlerden elde ettiğim geliri ihtiyacı olan birine bağışlayacaktım. Böylece hem ders alan öğrencilerimin aileleri çocuklarının performansını görecek hem de birileri bundan yararlanacaktı. Bu yıl ikincisi gerçekleşen konserin geliri Derin Aktaşlı’ya bağışlandı. Maalesef devlet bu gibi sorunlarla yeterince ilgilenmiyor. Bu insanların bizden gelecek yardımlara çok ihtiyacı var. Ben eğitim vererek hayatımı idame ettiriyorum. Elbette benim de paraya ihtiyacım var. Ama o konserden gelecek paraya ihtiyacım yok. Bu konserlerde arkadaşlarım da bana çok yardımcı oluyor. Sadece müzikle uğraşanlar da değil farklı meslekten arkadaşlarımla sahneyi, aletleri kuruyoruz, ardından topluyoruz. Böylece hem öğrencilerim, hem aileleri hem de ben mutlu oluyorum. Böylece hep birlikte güzel bir şey ortaya çıkarmış oluyoruz.”
Tangül tüm bunlar yanında Umut Orkestrası ile çalışmaya devam ediyor. Genç yaşına rağmen hem yeni nesiller, hem barışa inananlar hem de yardıma ihtiyaç duyanlara umut oluyor. Herkesi de aynı duyarlılığı göstermeye davet ediyor…