1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Tanıdığım kadarıyla arkadaşım Kostas Hambiauris…”
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Tanıdığım kadarıyla arkadaşım Kostas Hambiauris…”

A+A-

ULUS IRKAD

Burası ABD'nin Connecticut Eyaleti... Yıllardan 1994... Yani 24 yıl öncesi... Sağ tarafımdaki kişiyi çoğunuz tanımıyor ama ben tanıtacağım. Şu anki Kıbrıs Cumhuriyeti veya Güney Kıbrıs Eğitim Bakanı, Baflı Hambiauris... Hani, son zamanlarda faşist ELAM'cılara ve Kilise’ye “Aynı ülküdeyiz” dediği söylenen ve Güney'de birçok tartışmalara neden olan siyasi... 24 yıl önce birlikte Fulbright Bursu ile ABD'de bulunurken devamlı bir araya gelir ve siyaset, tarih, eğitim ve sanat üzerinde de konuşurduk onunla. 1954 yılında annemle babam evlenirken de bu arkadaşın babasının matbaasında basmışlardı davetiyelerini. Hiç unutmam Kostas ABD'deyken şunları tekrarlar ve şu analizi yapardı, bilinsin diye yazıyorum: “ABD'de birçok millet, renk, din ve etnik grup bir arada yaşadığına göre biz de Kıbrıs'ta niye birlikte yaşamayalım? Bu kültürü ve bakış açısını her iki topluma da benimsetmeliyiz. Bu demokratik görüş olsaydı Kıbrıs'ta acı olaylar yaşanmayacaktı" demekteydi. Kostas, daha sonra 1995 yılında beni ve ABD'ye giden Kıbrıslıtürk arkadaşları Güney'deki Limasol yakınlarındaki öğretmenlik yaptığı Pareklişa Köyü'ne davet edecek ve bizlere ve bana o gün o okulda Kıbrıslırum çocuklara ders verme imkanını sağlayacak, o gün bir Kıbrıslıtürk öğretmeni karşılarında gören o çocuklar aradaki zaman içinde bana alışacak ve benimle kucak kucağa poz verip fotoğraf da çekecekti.

29595432_10156233567779493_1316159987720378018_n.jpg

Acaba diyorum, Kostas bir eğitim Bakanı olarak o ABD'deki görüşleriyle ilintili olarak basına demeç verdi de yanlış mı anlaşıldı? Gene de şunu iddia ediyorum, olaya ideolojik olarak da bakmıyorum, her ne kadar da bir solcu olarak kendimi algılasam da, tanıdığım kadarıyla, Kostas'ı ta ABD'de tanığım gibiyse ve bir keresinde de geçmiş senelerde, Tahtakale'de beni bir lokantada görüp de tüm kalbiyle bana sarılıp sevgisini gösteren bir insan olarak, Kostas'ı, bu öğretmen arkadaşımı, mert, dürüst ve temiz kalpli biri olarak tanıdım. Siyaset bazen de çirkinleşebilir. Hele hele hala daha bir çözümün ve resmi bir barışın gerçekleşmediği Kıbrıs gibi bir ülkede.... Bazen insanları ideolojik olarak yargıladığımızda acımasız oluyor muyuz diye kendi kendime sormaz da değilim. Şunu çok iyi biliyorum, Kıbrıslıtürklere insancıl olarak yaklaşan, bana "kardeşim" diyen Kostas, katiyetle bir faşist değildir... Saygılarımla...(Birinci fotoğrafta Hambiauris'le ABD'de Connecticut Üniversitesi'nde, ikinci fotoğrafta da Hambiauris'in sınıfında bendeniz, 1995 yılında Kıbrıslırum öğrencilere ders verirken…”

(ULUS IRKAD)


BASINDAN GÜNCEL…

"Aynaya hep görmek istediğim yüzü gösterdim…"

Özde KAYA

Daha önce Güney Kıbrıs’ta yaşayan Kıbrıslı Türkler ile yaptığımız röportajlarımıza bir yenisi daha eklendi. Bu kez Voice Of The Island ailesine kapısını, yaşamını Larnaka da sürdüren Hatice kardeşimiz açtı.

Hatice küçük yaşta ailesi ile birlikte Larnaka’ya yerleşmiş, okulunu Larnaka’da bitirmiş ve şu an Tercüman olarak çalışmakta.

 

VOI: Biraz bize kendinden bahseder misin?

Hatice: Uzun yıllar önce, daha 13 yaşında iken ailem ile birlikte yaşamımızı Larnaka’da sürdürmeye başladık. Buraya yerleştiğimiz dönem çocuktum, şimdi çocuk sahibiyim. Okulumu bitirdikten bir yıl sonra tercümanlık yapmaya başladım ve hala yapmaya devam ediyorum.

Buraya yerleştiğimiz zaman henüz çocuk olduğum için ne Güney Kıbrıs ne de Kuzey Kıbrıs ile alakalı fazla bir fikir veya düşüncem yoktu. Benim için sadece bir ev değişimi olmuştu. Evet, belki de ailem birtakım sıkıntıları göze alarak buraya yerleşmişler ve birtakım zorluklar da yaşamışlardır ama dediğim gibi çocuk olduğum için pek bir şeyi ayrıştıramıyordum.

untitled-1-015.jpg

Yıllar geçtikçe sadece Kıbrıslırum ve Kıbrıslıtürkler arasındaki farkı çözmeye çalıştım. Ne gariptir ki hala bugün ilk bakışta bakıldığı zaman aramızdaki iki farktan hariç başka bir fark bulamıyorum. Fakat sonra düşündüğüm zaman bunlarında gerçekten farklılık olmadıklarını görüyorum. Aradaki farklar sadece dil ve din olarak görünse de aslında onlar bile fark sayılmıyor. Kıbrıslırum kardeşlerimiz Yunanca konuşur, Kıbrıslıtürk kardeşlerimiz de Türkçe. Biri kiliseye gider biri camiye… Eğer iyice bakılırsa, arada aslında fark bile yok. Bugün ben ve benim gibi birçok insan her iki lisanı da konuşabiliyor, bu yüzden dil ayrımı yapmak bazen bana saçma geliyor. Din konusuna gelince; bugün dünyada birçok farklı inançları olan ve hatta hiç inancı olmayan insanlar var. Aslında din unsuru da benim için fazla bir farklılık sayılmaz. Sonuçta dini inancı olan her insan, tek bir gücün olduğuna inanır.

İlla ki farklı düşüncelere sahip olan birçok insan vardır. Ben burada yaşadığım yıllar boyunca hoş görmeyi öğrendim. Yıllar önce bu küçük ada çok büyük bir acı yaşadı ve bu acının kalıntıları maalesef yıllardır her iki toplumun yüreklerine kazındı. Anneler evlatlarını gömdü, kucaklarında can vermiş evlatlarının acısını yaşadı. Her iki toplum bu acıların kalıntılarını yüzümüze bir tokat gibi vursa da hoş görmeliyiz.

Beş parmağın beşi bir değildir, o yüzden bir kişinin yanlışını toplumlara mal etmek adamıza karşı sergileyeceğimiz bir saygısızlık olur. Bu aslında bir annenin evlatlarını ayıramamasına benzer. Kardeşler arasında her ne kadar anlaşmazlıklar olsa da, günün sonunda kardeş kardeştir ve anneleri hiçbir zaman onları birbirlerinden ayırt etmez. İşte Kıbrıs da bizim annemiz ve bu annenin iki evladı var onları hiç bir şey ayıramaz.

Bugün baktığım zaman Larnaka’daki on yedi yıllık yaşantımı geride bırakırken birçok dostluklar, birçok güzel anılar biriktirdim. “Aynaya yüzünü nasıl gösterirsen öyle görürsün”… İşte ben aynaya hep görmek istediğim yüzü gösterdim. Eğer Kıbrıs’ın diğer yarısında yaşamış olsaydım yine aynı şekilde yaşardım.

Son olarak şuna değinmek isterim; bu adada her ne yaşandı ise yaşandı… Bunları her iki toplum da unutmaz, unutamaz. Ancak artık birbirimizi hoş görmeli ve acılarımızı, sevinçlerimizi birlikte yaşamalıyız. Büyüklerimden dinlediğim o güzel anıları biz yeni nesillerin de yaşamasını istiyorum. Hani o birlikte yemekler yenip içilen masaları, birlikte kutlanan bayram ve paskalyaları ve birlikte kutlanıp sevinçlerin paylaşıldığı düğünleri görmek istiyorum. Bunların bir kısmını ben yaşıyorum… Sabah evimin kapısını açtığım zaman elinde beni zeytin dalı ile tütütmeyi bekleyen bir komşu ablam var ki inanın bundan daha fazla mutlu edici bir şey olamaz. İşe gitmeden yolumu kesen ve “önce gel kahvaltı hazırladım atıştır sonra işe gidersin” diyen bir ablam var, adı Doulla. Her Cumartesi kızım taze ev yumurtası yesin diye ben daha uyanmadan kalkıp gidip ev yumurtası alan Mihali abim var. Sadece kendimin değil, herkesin bu gerçek yürekten yaşanan sevgi dolu yaşantıyı görmesini ve yaşamasını istiyorum. Bu yazıyı okurken “illaki her şey bu kadar iyi hoş olamaz” diyenlere de söyleyecek tek bir sözüm var. Her şey bu kadar güzel olabilir, yeter ki insan istesin, yeter ki herkes olabilecek ufak tefek kusurları hoş görsün.

Ben böyle büyüdüm Larnaka’da, böyle yaşadım ve yaşıyorum. Kızımı da bu şekilde büyütüyorum. En kısa sürede herkesin bu mutluluğu yaşaması dileklerimle.

Sizleri tebrik eder başarılarınızın devamını dilerim, bana ayırdığınız vakit için de ayrıca çok teşekkür ederim.

(Voice of the Island – Özde Kaya – 31.3.2018)

DEVAM EDECEK

Bu yazı toplam 1815 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar