1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Tanınmaz haldeyiz!
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Tanınmaz haldeyiz!

A+A-

“Zihniyet en yavaş değişen şeydir. Zihniyetler tarihi, tarihte yavaşlığın tarihidir.”
Jacques Lee Goff


Derin nefes alalım şimdi.
Burnumuzdan alalım ve ağzımızdan verelim, kokuşmuşluğu, çürümüşlüğü…
İçine kapandığımız bu kısır döngüde hep birlikte yorulduk, gerildik, yıprandık.
Peş peşe seçimler yaşadık, her biri, hem da nasıl rezildi.
Hükümetler geldi, gitti.
Samimiyetsiz sebepler anlatıldı, riyakarlığın dibi tutu!
Parti başkanı dahi seçemezken “iki ayrı egemen eşit” diye bir söylem atıldı ortaya!
Masaya gideceğiz de masa bize gelmiyor.
Her biri uzaktan atanmış başkanların, kendi meramlarını anlatamadıkları toplantılarından dilimiz damağımıza karışıyor.
Gece yarılarında sesler topluyor, günlere bölüyor, tutarsızlıkları sayarak uyuyoruz.
Daraldık!

***

Huzurlu değiliz…
Güvenli değiliz…
Korkuyoruz!
Kimi “işsizlik” korkusu yaşıyor…
Kimi sahip olduğu görece “konforlu” alanı yitirmek endişesi…
Kimi “korkusunu” anlamlandırmaya uğraşıyor.
Tam da akvaryum içinde gibiyiz ve geçtim okyanusları, en yakın kıyıları dahi özlüyoruz.
Bir “düzen” kurmuşuz dökülüyor.
O düzen içerisinde döküntüyüz, birlikte…
Kendimizle yüzleşmiyor, aynaları taşlıyor, bir öteki üzerinden avunuyoruz.
Saman alevi gibi binlerce yanıyor, binlerce sönüyoruz.

 

***

“Resmi temaslar” adıyla anılan talimat merasimleri arasında “acaba şimdi ne olacak” telaşlarıyla çırpınıyoruz. Ne omurga kalmış, ne haysiyet! Yurt yarım, düşler çeyrek… “Bol şükranlı” sabahlarda dünyaya biraz daha uzak, “vilayet”e çok daha yakınız.  Maskeli yüzlerin maskelenmiş hallerinde kuklaları yargılıyoruz. “Para geldi mi para” soruyoruz. Ömür yetmiyor anlamaya…
Çetin Altan usta yıllar evvel bir yazısında şöyle demişti.
On binlerce yazıdan sonra sezebildiğim tek doğru ne oldu biliyor musunuz?
Kimsenin kendi toplumunu doğru dürüst tanımasına olanak bulunmadığı doğrusu...

***

Derin nefes alalım şimdi…
Herkesin kendini bildiği ama bilmezden geldiği koltuklarımızdan doğrulalım.
Onca “ben” arasında yitirdiğimiz “biz”e yanalım!

 

 

Bu yazı toplam 1868 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar