1. YAZARLAR

  2. Serkan Soyalan

  3. ‘Tanrıların Tahtı’ Nemrut
Serkan Soyalan

Serkan Soyalan

‘Tanrıların Tahtı’ Nemrut

A+A-

   Türkiye’de Güneydoğu Anadolu’nun en gizemli noktalarından, en gösterişli, eşi benzeri olmayan sanatsal ve kutsal yapılarından biridir Nemrut Dağı.  
   ‘Tanrıların Tahtı’ olarak adlandırılan Nemrut Dağı, oradaki haşmetli ve gizemli Kommagene Krallığı’na ait görkemli anıtlarla daha büyük bir önem kazanıyor.
   İrani Orontid Hanedanı’nın Helenleşmiş bir kolu tarafından yönetilen Kommagene Krallığı, Partlar, Ermeniler ve Romalılar arasında bir tampon ülke olmuştur.
   Eşi görülmemiş devasa boyutlarda heykeller ve 2000 yıldır antik dünyanın gizemlerinde saklı kalan bir krallık… Onların ölümsüzlüğü hedeflemiş kralları I.Antiochos…

***

   Günümüzde Kommagene Krallığı’nın çekirdeği olarak Adıyaman’ı söyleyebiliriz. 
   Doğu Toros sıradağlarının en yüksek zirvelerinden birine sahip olan Nemrut Dağı, Kommagene anıtsal heykellerinin mistik konumu ve sanatsal özellikleri ile dünyanın sekizinci harikası olarak kabul edilmektedir.
   Yaklaşık 2000 yaşında olan eserler Helen, Pers ve Anadolu mimari stilleri ile inançlarının Kommagene çatısında birleştirildiği dünya üzerindeki tek karışımıdır.

***

   Nemrut’u ziyaret etmek için günün ilk saatlerinde koyulduk yola ve uzunca yolculuğun ardından şafak atmadan indik araçlarımızdan ve Nemrut Dağı’na tırmanmaya başladık.
   Nemrut Dağı tümülüsü, Geç Helenistik Dönemin Kommagene Kralı I. Antiochus (M.Ö. 69-34) tarafından kendisi adına mezar yeri ve Krallığı için kutsal bir alan oluşturmak amacıyla yaptırılmış. 

***

   I.Antiochus, Grekçe yazdırdığı yazıtlarda, bu kutsal alanın sadece bedenin son dinlenme yeri olmasını istemediğini buranın aynı zamanda bütün tanrıların ortak tahtları olmasını arzu ettiğini belirtmekte.
  Görkemli bir görüntüye sahip olan tümülüsün en üst noktası 2206 metre yüksekliğinde, çapı ise yaklaşık olarak 145 metre. Ana kaya oyularak, kırma taşlardan orijinali 75 metre (günümüzde sert iklim koşullarının neden olduğu erozyon nedeniyle 55 metreye kadar inmiştir) yüksekliğinde ve 150 metre çapında Kral Antiochus tarafından bir tümülüs oluşturulmuş.

***

 whatsapp-image-2024-05-17-at-16-35-50-1.jpeg

 Peki I.Antiochus’un mezarı, tümülüsün içinde mi? Bu sorunun cevabı kesin olarak bilinmemekte ve gizemi sürmektedir. Tümülüs belki de milyonlarca kırma kireçtaşının yığılmasıyla yükselmekte. Tümülüste kazı yapıldıkça bu taşlar tuzak gibi her açıklığı kapattığından tümülüsün merkezine ulaşılamamıştır.
   Mezarda 1881 yılında Alman Karl Sester tarafından kazı çalışmaları yapılmış, orada mezar bulunamamış. Daha sonraki yıllarda yapılan kazılarda da Antiochus'un mezarı bulunamamıştır.
   
***

   Kommagene Krallığının eşsiz tanığı olan ve arkeolojik terimle Hierotheseion veya “Tanrıların Tahtları” olarak tanımlanan Nemrut Dağı’nda I.Antiochus, babası Mithridates tarafından Darius’un soyundan (Pers) ve annesi Laodice tarafından İskender’in soyundan (Makedon) biri olarak temsil edilmektedir. Anıtsal eserlerde doğu ve batı düşüncesinin sentezi büyük bir ustalıkla yapılmış, bu özel coğrafya tüm dünyanın dikkatini üzerinde toplamıştır.
   Tümülüsün üç tarafı doğu, batı ve kuzey yönleri teraslarla çevrilidir. Antiochus tümülüsün doğu ve batı terasında kendi heykeliyle birlikte tahtlar üzerinde oturan her bir parçası iki tonu aşan toplamda yedi-sekiz ton ağırlığında, dokuz metre yüksekliğinde kireçtaşından ince işçilikle dev tanrı heykelleri yaptırmıştır. Bu dev tanrı heykellerine göklerin koruyucusu kartal ve yerlerin koruyucusu aslan heykelleri de eşlik etmektedir.
   Doğu ve batı terasında tümülüsün dışına doğru bakan heykeller, aslan ve kartal ile başlamakta sırasıyla I. Antiochus, Kommagene Bereket Tanrıçası Fortuna-Tyche, Baştanrı Zeus-Oromasdes  (Jupiter), Apollon-Mithras-Helios-Hermes (Merkür) ve Herakles-Ares-Artangnes (Mars) ve yine aslan ve kartal heykeli ile tamamlanmaktadır.
   Göklerin en büyük tanrısı Zeus heykeli tam ortada bulunmaktadır. Zeus’un kutsallığı ve azameti heykelinin diğerlerine göre daha büyük olmasıyla perçinlenmiştir.

***

   Antiochus tarafından hem doğu hem de batı terasta heykellerin oturduğu tahtları oluşturan taş blokların arkasında üç metrelik bir geçit ve tahtlara kazıma tekniği ile yazılmış birbirinin aynı olan 237 satırlık uzun bir yazıt (nomos) bulunmaktadır. Bu yazıtta Antiochus, ölümünden sonra anıt mezarının korunmasında yönetime geçecek kişileri sorumlu tutmuş, törenlerin, kutlamaların ve kutsal mekânın bakımının nasıl yapılacağı ile bakımdan sorumlu kişilerin kimler olacağı, mali açıdan güvenliğinin nasıl sağlanacağı gibi birçok konuyu nomos yazıtta (vasiyet) belirtmiştir.
   Bu alan 13.850 hektarlık alana sahip olan 1987 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine alınmış ve 1988 yılında da Milli Park olarak ilan edilmiştir.

***  

 whatsapp-image-2024-05-17-at-16-35-50.jpeg  

Güneşin doğuş anından önce vardık Nemrut Dağı’na, görkemli bir ortamda iki bin yıl önce inşa edilmiş anıtsal heykellerin büyüleyici güzelliği ile Helenistik dönemin eşsiz sanatsal becerisinin tanığı eserlerle karşıladık güneşi.

***

   Mezarın doğu yakasında bir aslan heykeli gözetmektedir bölgeyi. İnsanlar burada tanrıların huzurunda ateş yakıp ziyafetler hazırlayarak onları mutlu etmeye çalışırlardı.
   Antiochus kendi heykelini Zeus gibi tanrıların heykellerinin yanına yaptırarak onlara tapınan insanların duasını almayı da amaçlamış olabilir.

***

   Kommagene Krallığı’nın tarih sahnesinden silinmesiyle Nemrut Dağı’ndaki eserler yaklaşık 2 bin yıl yalnızlığa terk edilmiş.
   1881 yılında yöreyi görevli olarak gezen Alman mühendis Karl Sester Nemrut Dağı heykellerine rastlamış ve İzmir’de bulunan Alman Konsolosunu “Asur harabeleri bulduğunu” belirterek haberdar etmiştir. 
   Sester, dev heykelleri keşfetmenin heyecanıyla tanrı heykellerinin oturtulduğu kaidelerin arkasına bakmayı akıl edip Grekçe yazıtları göremediğinden bu hataya düşmüştür. 1882 yılında Otto Puchstein ve Karl Sester Nemrut’ta inceleme yapmıştır. 
   Müze-i Hümayun (İmparatorluk Müzesi) Müdürü Osman Hamdi Bey, 1883 yılında bir ekiple gelip Nemrut’ta çalışmıştır. 
   II. Dünya Savaşının ardından Amerikan arkeolog Theresa Goell ve Alman Karl Doerner Nemrut ve yörede kazı, araştırma ve inceleme yapmıştır.
   Burası tanrıların, kralların ve bazı hayvanların dev heykellerinin insana tepeden baktığı bir mezar. Burası insan eliyle yapılmış bir dünya harikası…
 

Bu yazı toplam 2169 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar