Tapu harçları: Bu bir ayrımcılık mı?
Tapu harçları yabancılar için yüzde 6'dan yüzde 12'ye çıkarıldı.
Ciddi bir tartışma ve risk var.
Bakanlar Kurulu’nun yapacağı tüzük değişikliğinin nasıl bir formülle yazılacağı merak ediliyor.
Niye?
Çünkü “yerli kim, yabancı kim” noktasında hem tartışma, hem de baskı olduğu söyleniyor.
Üstelik “ayrımcılık” iddiası yüksek sesle dile geliyor.
Bir düzenleme daha davalık olabilir.
Yabancı kim?
“KKTC yurttaşları dışında” kalanlar mı?
Öyle değil…
“KKTC ve TC yurttaşları dışında” gibi bir formülden söz ediliyor.
İşte o zaman iyice bir “ayrımcılık” gündeme geliyor.
Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları Kıbrıs’ta “yerli” olacak bu formüle göre…
Rus, Alman, İsrailli “yabancı…”
Yurttaşlık temelinde değil “ırk” temelinde bir ayrım mı yapılacak?
Kimilerine göre “yurttaşlık” temelinde olsa dahi bu ayrımcılık olarak görülüyor.
Tapu harçları artırılırken bir başka hakikat daha göz ardı ediliyor tabii…
Pek çok yabancı kişi mülkü için tapu istemiyor.
Avukatlarla yapılan özel sözleşmelerle işini yürütüyor.
Kayıt dışılığın en yoğun olduğu alan bu!
Bir yanda ayrımcılık, beri yanda denetimsizlik…
“Kayıt Dışı” bir devlette, kayıt dışı mülkiyette, kayıt dışı işler iyice büyüyecek gibi görünüyor.
Tapu harçları neden artırılmak isteniyor?
Birkaç sebeple!
Taşınmaz Mal Komisyonu’nun (TMK) "kapanma" tehlikesi var, parası yok.
Komisyonda karara bağlanan dosyalar ödenemiyor.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde yığılan davalar var ve böyle giderse “mülkiyet iddiası” çökecek.
Birkaç sene önce aldığım verilere göre Kıbrıslı Rumların kuzeydeki mülkleri için ‘Taşınmaz Mal Komisyonu’na 6 bin 544 müracaatı vardı.
303 milyon 877 bin 517 sterlin ödeme yapılması gerekiyordu.
200 milyon Sterlin’e yakın ödenmişti ve 105 milyon Sterlin gibi de yeni bir kaynağa ihtiyaç vardı.
Tüm bu ödemeler yapıldığı zaman bile mülkiyet sorununun yüzde 2’si falan çözümlenmiş olacak, anımsatmış olalım…
Kuzeyde 1 milyon 453 bin dönüm Kıbrıslı Rum mülkiyeti var çünkü… Henüz üzerinde uzlaşılan 20 bin dönüm bile değil…
Tapu harçlarının artırılmak istenmesinin bir diğer sebebi de “sosyal konut” yapımı için kaynak yaratmak.
Bir de depremzedeler var tabii…
Söz konusu hedeflere baktığınız zaman tapu harçlarında yapılan düzenlemeler bir ihtiyaca yanıt veriyor. Ancak çözüm “ayrımcılık” ile üretilmek isteniyor.
Biz nasıl okul yapacağız?
Deprem sonrasında okul ve hastane gibi kamusal binaların güvenliği konuşuluyor.
Dökülüyorlar!
Çünkü çoğunluğu 1974 öncesinden kalma…
Hani kimileri diyor ya, “Bu Kıbrıslı Rumlar bizimle hiçbir şey paylaşmaz” diye.
Elli senedir onların yaptığı okullarda eğitim görüyor, otellerini pazarlıyor, sahalarında top koşturuyor, binalarında iş yapıyoruz.
Evlerinde yaşıyoruz, elli senedir…
Yenilemedik, geliştirmedik, güçlendirmedik üstelik...
Kıbrıs’ın kuzeyinde kurduğumuz düzen ortak kasada toplanan paranın “kişilere” üleştirilmesi üzerinden ilerledi.
Altyapıya yatırım düşünülmedi.
Böylesi işler ya Türkiye’ye havale edildi, ya da Avrupa Birliği’ne…
Ne kadar kaynak varsa kamuya maaş, yandaşa teşvik olarak bütçeleniyor.
“Okul” diyoruz ya eğitim bütçesine baksak örneğin gerçeği göreceğiz.
2023 yılı eğitim bütçesi 4 milyar 130 milyon TL.
Bunun yüzde 83.4’ü personel gideri!
Okulların yapımı, bakımı, onarımı için bütçede ayrılan para 80 milyon TL.
Bütçenin % 1.9’u ayrılmış!
Böylesi bir yaklaşımla biz nasıl okul yapacağız merak ediyorum.
İnsanlık suçu
"Benim umurumda değil" diyor, Tahsin bey, "atanmış" olmakla ilgili...
Bir başka ülkeden talimatla ve partisine rağmen atandığını “bilmezden” geliyor.
Sanki demokrasinin doğal işleyişi içerisinde Meclis dışından atanan bir “bakan” gibi davranıyor.
Kendini bile kandıramıyor.
***
“Sen özgüveni sarsılmış bir faşistsin” sesi geliyor, Meclis'ten...
Tahsin bey “siz ihanet ediyorsunuz” diyor.
“KKTC Bağımsızlık Bildirgesi”nde bile yazan “federal çözüm”ü savunanları ülkeden kovmakla yetinmiyor, ihanet diliyle tartışmanın dozunu yükseltiyor.
Egemenlikle övünüyor ama kendisinin bu göreve Ankara'dan atandığına dair tek kelam etmiyor.
Tehdit telefonları ile bakan yapıldığını unutuyor.
Ersin Tatar'ın nasıl telaşla o operasyonu yürüttüğünü “ortak sırrımız” olarak açığa vermiyor.
Bir bakanın istifa ettirildiğini, bir diğerinin yerinin değiştirildiğini, bir parti başkanının görevden el çektirildiğini… Gözlerini yumuyor ve uykuda taklidi yapıyor.
***
Milletvekili Armağan Candan işin özünü anlatıyor.
“Hepsi bir yana, tek bir çocuğun hayatının kurtulması dahi önemliyken… Tek bir insanın hayata döndürülmesi… Öylesi kritik bir süreçte… Güneyden, Avrupa Birliği insani yardım mekanizması üzerinden yirmi kişilik arama kurtarma ekibinin Türkiye’ye gidişini engelledi. Yardımcı olması ve destek vermesi gerekirken engelledi çünkü kafatasçı ve ırkçı anlayışı ağır bastı. Bu bir insanlık suçudur."