Asım Akansoy

Asım Akansoy

SİYASET MEYDANI

Tarafız !

A+A-

Ortalık toz duman. UBP’li muhalif milletvekilleri, daha doğrusu Saray destekli milletvekilleri ile İrsen Küçük yönetimi ve ekibinin bir süredir devam eden kavgası, toplum kesimlerine sirayet etmiş durumda.

UBP içerisindeki kavga, sıradan ve basit bir kavga değil. İki farklı grubun bir tarafını AKP destekli İrsen Küçük, bir diğer tarafını ise Saray destekli  Ahmet Kaşif temsil ediyor. Aralarında ciddi bir çelişki var mı diye sorarsanız, vardır derim. Ama çelişkinin kaynağı Lefkoşa değil Ankara’dır diye de eklerim.
Uzun bir süreden beri, AK Parti hükümetinin Derviş Eroğlu ve çevresi ile sorunu olduğunu biliyoruz. Sorunun nedeni ise, AK Parti’nin Türkiye’de ciddi anlamda kavga verdiği “militer yapı ve sivil uzantıları” ile ilgili yerel bağlantılar konusu. Bu konu AK Parti için tahammül sınırlarının dışında bir olay. Çünkü bu odakların yani militer güçlerin ve sivil, siyasi uzantılarının Türkiye’ye herhangi bir şekilde, müdahale etmelerine tahammül etmiyor, etmeyecek de.
UBP içerisinde ve hükümette İrsen Küçük’ü koşulsuz destekleyen AK Partinin bu tavrı karşısında, Derviş Eroğlu’nun Türkiye’ye bakışı, tavrı ve ilişkilerinin, Türkiye’deki yeni güç ilişkilerine ve AK Parti’nin etkin iktidar unsuruna uygun olmadığı da bilinen bir gerçektir.
AK Parti hükümetinin İrsen Küçük hükümetine verdiği siyasi desteğin, Kıbrıs Türk halkını rahatsız ettiği ise ortada olan bir konu. Kıbrıs Türk halkı “İstikrar” diyerek, önce Cemil Çiçek ardından da Beşir Atalay’ın, kuzey Kıbrıs’ın ekonomik, sosyal ve siyasal yapısına uygun olmayan ekonomi uygulamalarını canını acıtarak ve dayatarak hayata geçirmeye çalışmasını hiçbir zaman kabullenmedi.  Pek çok kez uyarılmasına rağmen, hiçbir zaman bildiğinden vazgeçmedi ve kendisine uygun, çok da etkin olmayan bir Başbakan’ı önüne katarak iş yapmaya kalktı.
Bu sürede Kıbrıs Türk halkının ne kimliğine saygı duyuldu, ne sosyal ne de ekonomik değerlerine. Toplum psikolojisi yok sayıldı. Üç beş kalem ve gazeteci üzerinden sürekli manipülasyonla topluma görüşler enjekte edildi.
Kıbrıs Türk halkının, besleme olmasından tutun da, milli/dini değerlerinin zayıflığına kadar, sürekli bir küçümsenme, aşağılanma, dışlanma....
Sürekli yeni vatandaşlık yapılması, külliyeyi inatla yapması...toplumun sağ veya sol çok ciddi bir kesiminde tepkiye yol açtı...
Ankara’nın, Kıbrıslı Türkleri sosyal, kültürel ve ekonomik bağlamda “kendine benzetme” hedefine karşı, Kıbrıslı Türk siyasilerinin görüş ve önerileri göz ardı edilerek, “yok hükmü”ne indirgenmesi hiçbir zaman unutulmadı.
Kıbrıslı Türkler, toplumsal varoluş sorunlarını en çok bu dönemde hissettiler.
Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun, adadaki çözümsüzlüğün mimarlarından olduğu hepimizce malum bir konudur. Kendisi gerek UBP içerisinde gerekse ülkede varolan “çarpık düzen” sarmalının da yaratıcısıdır. 74 sonrası koşullarının adaletsiz ve partizanca bir düzene dönüşmesinde rolü büyüktür. Elbette Cumhurbaşkanlığı döneminde çözüme dönük adım atmayacak, “masada olmak çözmek değil”  görüşü ile tarihe not düşen bir kişi olarak hatırlanacaktır. Bulunduğu makamda gerek memleketi, gerese UBP’yi yönetme konusundaki istek ve bağlantıları olduğu bilinen bir gerçektir.
Siyasi terminolojiye eğer statüko gibi bir kavram girmişse, bu durumun yaratıcıları, Denktaş ve Eroğlu olagelmiştir.
Gelinen bu noktada...
Gelinen bu noktada, UBP içindeki ağır kavganın, kısa zamanda biteceğini öngörmek biraz saflık olur. Kavga devam edecektir, çünkü bu kavgada amaç UBP’yi kaybetmemektir, kullanmaktır.
Ancak UBP içi kavganın siyasi tarafları sadece UBP içinde değildir. Hatta bazı siyasi partilerde de bahsekonu kampların taraftarları vardır.
Bunun yanında, bu kavgayı fırsatçılığa çevirmek isteyenler de vardır.
Biz...
Biz halktan yana siyaset yapmak zorundayız. Bizim için halkın, kimliği, varlığı ve bütünlüğü önemlidir. Bizim için halkın kendi kendisini yönetmesi ve Federal bir Kıbrıs’a ulaşma hedefi önemlidir.
Bizim için, “kendi kendine yeten” bir toplum için, alternatif ekonomik programlarla halkın yaşam seviyesini korumak, çalışanların sosyal haklarını gözetmek önemlidir.
Biz, Türkiye hükümeti ile siyaseten saygılı ilişki isteriz. Her konuda Türkiye ile aynı düşünmeyebiliriz. Ortak noktalarda birlikte hareket etmeye herzaman hazır olmakla birlikte farklılıklar ortaya çıktığında, saygı görmeyi hak eden bir halkız.
Cami ile kışla arasına sıkışıp kalma gibi bir derdimiz yok.
Kendi sosyal kültürel değerlerimizle, yani kimliğimizle var olacak ve bu bağlam üzerinde gelişeceğiz.
Tarafız...
Dolayısıyla on yıllardır, militer güçlerin yarattığı baskıya karşı direnmiş ve bedel ödemiş bir halk olarak, uzun yıllar yaşadığımız baskının karşısında nasıl ki susmadık bugünkü ikilemde de susmayacağız. Susamayız.
Ezik ve edilgen kılınmak istenen değil, etkin ve çağdaş bir sisteme sahip üretken bir  halk olarak siyaset sahnesinde yerimizi alacağız.
Tavrımız, ne İsa’dan ne de Musa’dan yanadır, halktan yanadır. Biz halk için bir an önce erken seçim tarihinin belirlenmesi için mücadele edeceğiz.
Halktan yana tarafız!

Bu yazı toplam 2584 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar