Tarafsız Cumhurbaşkanı
KKTC Anayasası 12 Eylül faşist darbesinin gölgesinde yapıldı. Bu nedenle demokratik bir Anayasa değil. Bunun için en kısa zamanda yeni ve sivil bir Anayasa yapılmalıdır.
Buna rağmen yürürlükteki bu Anayasa bile Cumhurbaşkanı’nın tarafsız olması gerektiğini emreder.
Anayasa’nın “Cumhurbaşkanı’nın Partisi ile İlişkisi” başlıklı 101.inci maddesi “Cumhurbaşkanı partili ise, partisinin kararları ile bağlı değildir, bağımsız hareket eder. Cumhurbaşkanlığı ile parti başkanlığı aynı kişide birleşemez” demektedir.
Bu Anayasa yürürlükte olduğuna göre bu Anayasa’ya herkesten önce uyması gereken kişi sayın Cumhubaşkanı’nın kendisidir. Ancak sayın Eroğlu kendinden önceki cumhurbaşkanlarından farklı olarak görev süresi boyunca Anayasa’nın bu maddesini hiç dikkate almamıştır. Eroğlu seçildiği günden itibaren UBP’li olduğunu her fırsatta tekrarlamış, UBP’nin kurultaylarına, balolarına, kuruluş gecelerine aksatmadan katılmaya gayret etmiştir. Dahası her fırsatta UBP ailesi ile birlikte olmaktan mutlu olduğunu tekrarlamıştır.
Elbette bir yurttaş olarak Eroğlu’nun da gönlünde bir siyasi parti olabilir. Hele yıllarca başkanlığını yaptığı bir partiye gönül vermiş de olabilir. Ama Anayasa’nın bu maddesi orda durduğu sürece bunu her fırsatta dillendirmesi Anayasal suç işlemesi demektir.
Son olarak önceki gün UBP merkez binasını ziyaret ederek yeniden aday olması için verdikleri desteğe teşekkür etmiştir. Eroğlu ziyaret sırasında sözlerine “bu salonu ve sizleri çok özledim” diyerek başlamış ve bir kere daha UBP’liliğine vurgu yapmıştır.
Ama bunda 1.5 yıl önce UBP’yi ortasından hiç çekinmeden ortasından böldüğünü hatırlamamıştır. O salonda bulunan UBP’lilerden herhangi biri de çıkıp “kusura bakmayın ama sayın başkan daha 1.5 yıl önce bu partiyi hıyar gibi ortasından bölerken ‘bu salonu ve bizleri’ unuttunuz muydu?” diye sormadı.
Bütün Milletvekilleri gülücükler dağıtarak Eroğlu’nun ellerini havaya kaldırdı ve basına poz verdi.
Hayırlı olsun. Hem Eroğlu’na, hem de UBP’ye bu adaylık hayırlı olsun.
Eroğlu UBP binasından çıkıp bu kez DP binasına gitti. Zaten anladığım kadarıyla saat 17.00’deki DP-UG’nin Parti Meclis’i toplantısına davetliydi, UBP’liler gücenmesin diye önce 16.00’da onları ziyaret etti sonra DP binasına gitti.
Böylece hem UBP’nin, hem de DP-UG’nin, daha doğrusu DP+UBP’nin desteğini aldığını herkese göstermiş oldu.
Bildiğiniz gibi hafta sonu “bir düğün için” gittiği İstanbul’da Erdoğan ile görüşmüş, Erdoğan da kendisine “UBP’nin kendisini değil de Kudret beyi desteklediğini duyduğunu, bunun doğru olup olmadığını” sormuştu. Böylece Erdoğan’a da istediği mesajı iletmiş oldu.
Eroğlu bu ziyaretlerde bir de Kıbrıs sorunu ile ilgili mesajlar verdi. Bizim iç,in sürpriz olmayan, ama “masada görüşme için yanıp tutuşan, hergün al-ver’e geçelim, bir an önce bu sorunu bitirelim” diyen bir cumhurbaşkanı ile uyum sağlamayan bu söylemler önümüzdeki günlerde çok konuşulacak.
Ne dedi sayın Eroğlu?
1- “KKTC Cumhurbaşkanlığı makamına bu devlete inanan bir kişinin seçilmesine yardımcı olacağız” dedi.
2- “KKTC devletine inanan, egemenliğini savunan, bu topraklarda huzur ve güven içerisinde sonsuza dek yaşama gereğini savunan bir seçim olacağını, bu seçimin hata kaldırmayacağını” söyledi.
Şimdi anladınız mı Eroğlu’nun neden görüşmelerin kesilmesinden bu kadar mutlu olduğunu.
Eroğlu 5 yıl görüştü ama bir milim ilerleme olmadı. Çünkü çözüm istemiyor. Çözüm istemediğini ifade etmekten çekinmiyor.
Ben merak ediyorum “KKTC devletine inanan, egemenliği savunan...” lider bu ülkenin gençleri için nasıl bir gelecek öngörüyor?
Bu biçimde yarınlarımızın ne olacağını bilmeden, en verimli çağını askerlik yaparak geçirecek, sonra da devlette bir işe girmek için siyasilerin peşinde koşacak, olmadı göç yollarına düşecek bir gelecekse istediği kalsın, biz almayalım.