1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. Tarifi imkansız cehalet
Serhat İncirli

Serhat İncirli

Tarifi imkansız cehalet

A+A-

Birkan Uzun’un ölümü sonrası sosyal medyada beş – on Rum’a ait olduğu söylenen bazı paylaşımlar dolaşıyor…
Bu paylaşımlar gerçekse ve bunları paylaşanlar da “insansa”, Allah’tan ricamdır, “belalarını versin”…
Çok yazık…
Alın size tarifi imkansız bir cehalet örneği…

-*-*-

Pırıl pırıl bir gencimizi kaybettik…
Bir hafta önce kendisi dağların zirvesindeydi; şimdi acımız zirvelerde…
Annesi, babası, kız kardeşi perişan…
Ve siz; büyük siyaset uzmanları; acının üzerinden “siyaset” yapmaya kalkışıyorsunuz.
Çok yazık!

-*-*-

Sadece Birkan Uzun’un arkasından hakaret yağdıranlar, genç bir ölümü “oh olsun” diye kutlayanlar değil; bu hakaretlere yanıt verecek diye aynı paylaşımları tekrar edenler ve acıdan siyasi pay yaratmaya çalışanlar da farksızdır…
Onlar da tarifi imkansız cehaletin ta kendileridir.

-*-*-

Bu milliyetçilik değildir… 
Açık ırkçılıktır, faşizmdir…
Ve ne yazık ki faşist, faşisttir işte…
Faşistin içinde insan aramak büyük hata…

-*-*-

Gerçek milliyetçilik mi?
Size gerçek bir milliyetçilik hikayesi anlatayım mı?
Çünkü gerçek milliyetçi, vatanını çok sever ama insanları solcu – sağcı diye ayırmaz… 

-*-*-

2021’in son günlerinde, Türkiye’de, Mahmut Eren adlı bir kişi vefat etti… 
Mahmut Eren 12 Eylül darbesi öncesinde ülkücü gençlik içerisinde yer almış ve katıldığı çeşitli olaylar nedeniyle tutuklanmış biriydi.
Mahmut Eren, tutuklandıktan sonra, gönderildiği Ankara, Ulucanlar Cezaevi’nde kendisinin aksine sol görüşlü biri olan ve daha sonra idam edilen Erdal Eren’le aynı koğuşta kalıyordu.

-*-*-

12 Eylül darbesini ülkücülerin gözüyle beyaz perdeye yansıtan 'Ülkücüler' adlı filmde, Mahmut Eren’den, “solcu Erdal Eren için dayak yiyen ülkücü” diye bahsediliyor…

-*-*-

Yenimuhalefet.com internet adresinden alıntı yaptığım anlatım aynen şöyle:
“… Filme göre, asker öldürmek suçundan hüküm giyen Erdal Eren, cezaevinde en çok işkenceye maruz kalan isimlerden. 
Asker öldürdüğü için Mamak’taki askerler herkesten daha fazla işkence ediyor ona.
Bir de Erdal Eren’le aynı hücreyi paylaşan ülkücü mahkûm Mahmut Eren var. 
Onun arkadaşlarıyla paylaştığı olay, filmde şu şekilde aktarılıyor: 
“Her gelen asker Erdal Eren’i dövmek için, Eren diye bağırıyor, çocuk hücrenin penceresinden ‘Emret komutanım!’ diyerek elini uzatıyor ve sayısız cop darbesi yiyor. Bu durum her nöbet değişiminde tekrarlanıyor, artık çocuk bitap düşmüş, hâlsizlikten ölecek. Bir diğer asker Eren diye seslenince dayanamadım, bu sefer ben ‘Emret komutanım!’ diyerek elimi uzattım, onun yerine birkaç kez dayak yedim.”

-*-*-

Siyaset yapacağız diye insanları ezmek, karalamak, yargısız infazlar yapmak, düşmanlık yaratmak ve bunun ucunda da zafer beklemek, tarifi imkansız cehalettir…

 


Dr. Mustafa Hami: Ölmeye gelenlerle soymaya gelenleri karıştırmayalım


Dr. Mustafa Hami’yi kaybettik…
Çok büyük bir değeri yitirdik…
Babam, “… Doktor ne derse o” derdi…
Babam, bütün doktorlarını çok sever, sayar elbette ama Dr. Mustafa Hami, O’nun için çok özeldi…

-*-*-

Şimdi, etraftaki sözde Türkçü şarlatanlara, komik milliyetçi dangalaklara, sonradan gelme faşistlere bir bakıyorum; beni gülme krizleri tutuyor…
İçimden, sokağa çıkıp bağırasım geliyor; “kimdir be bunlar?” diye…
Kim oldukları bile sorulmayacak kadar değersizler, üzgünüm…

-*-*-

Neden mi?
Elbette Dr. Hami ve benzer gerçek yurtseverlerle kıyasladığımdan… 

-*-*-

Dr. Hami, yurdunu, gerekirse, uğruna ölecek kadar çok seven biriydi… 
Çünkü gerçek bir solcuydu…
Gerçek solcu, gerçek ilerici, gerektiğinde vatanı için ölmesini bilendir…
Onlar, soymak için değil, uğruna ölmek için 1964’te Kıbrıs’a – Erenköy’e gelenlerdi.
Dr. Hami de vardı aralarında…
Yeşilırmak köyüne geçmişti…
Babamın köyüdür orası ve babamın Doktor Hami’ye sevgisi, saygısı da orada başlamıştı…

-*-*-

Oysa şimdi kimler var piyasada?
Yatak altı ya da salon mücahidi olup da TMT falan derneklerinde endam edip; Doktor Hami gibilere de hiç utanmadan, sıkılmadan “hain” diyebilenler…
Kimler var piyasada?
Tek askerlik hatırası, 5 yaşındayken elinde oyuncak kılıçla çektirdiği fotoğraf olan zavallılar…
Ve zerre tarih bilmeden; Dr. Mustafa Hami ile O’nun yoldaşlarına, arkadaşlarına “milliyetçilik” dersi vermeye kalkan, onları “Rumcu” diye eleştirmeye çalışanlar…
Bu yüzden iki kez üzgünüm…

-*-*-

Kıbrıs çok değerli bir evladını kaybetti…
Tabipler Birliği’nin cesur başkanıydı, doğru bildiğini söylemekten hiç çekinmeyen, cesur bir kahramandı Mustafa Hami…

-*-*-

Ailesine, YKP’ye ve ülkemizi soymak gibi bir çıkarı olduğu için değil, yürekten seven tüm insanlarına başsağlığı diliyorum… 
Işıklar içinde uyu Doktor Hami…


m-022.jpg

Bunca yıldır seçim takip ediyorum, ilk kez veya “henüz”, “Türkiye müdahalesi” sezmedim. Pek olacak gibi değil ama henüz Büyükelçi köy ziyaretlerine başlamadı, TC televizyonlarında herhangi bir program da görmedik… Hayırlara vesile olsun… Neden acaba? Bu arada, kaç ay geçmiş olmasına rağmen, Türkiye’den hala Faiz Sucuoğlu’na “tebrik” gelmedi. Diyelim ki, “gizlice tebrik ettiler” tamam da henüz davet de yok… Ne iş? Bakın, Fuat Oktay da (Fotoğrafta) Covid 19’u atlatmış; acaba şimdi her fırsatta “Türkiye ile aram çok iyi” demek zorunda kalan Faiz bey Ankara’ya uçar mı? Bahse girsek mi?

Bu yazı toplam 4371 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar