Tarihi Hatırlamak - Almanya Örneği
Kıbrıs Goethe Enstitüsü, Tarihsel Araştırma ve Diyalog Derneği, Friedrich Ebert Vakfı Kıbrıs şubesi, Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum Öğretmenlerin Birleşik Kıbrıs Platformu ve "Birlikte Başarabiliriz" - Kayıp Yakınlarının ve Savaş ve Katliam Kurbanlarının İki Toplumlu İnsiyatifi “Tarihle yüzleşme” konulu bir seminer düzenliyor. 16 Mart 2013, Cumartesi günü, saat 10:00-13.30 arasında Lefkoşa’da, ara bölgede Dayanışma Evi’nde (Ledra Palace Hotel karşısında) yapılacak olan seminer, halka açık ve konuya ilgi duyan herkes katılabilecek.
Bu seminerin Alman katılımcıları "Yeniden Yakınlaşma Hareketi / Barışa Hizmet" temsilcisi Magdalena Scharf ve eski Osthofen Toplama Kampı Anı ve Dökümantasyon Merkezi Müdürü Uwe Bader olacak. Seminer, Kıbrıslı araştırmacı gazeteci Sevgül Uludağ tarafından fasilite edilecek.
Seminerin programı şöyle:
10.00-10.30 – Kayıt ve ikram
10.30 - Açılış konuşmaları Dr. Kyriakos Pachoulides - AHDR, Dr. Hubert Faustmann – FES Kıbrıs, Björn Luley, Kıbrıs Goethe Enstitüsü Müdürü
10.45 - Uwe Bader’in sunuşu
Osthofen Toplama Kampı Anı Merkezi Direktörü
“Osthofen ve Hinzert’teki toplama kampı anı merkezleri – Almanya’da Nasyonal Sosyalizmin tarihçesini bu merkezler aracılığıla araştırarak öğrenmek”
11.30 – Kahve molası
11.45 – Magdalena Scharf’ın sunuşu
"Yeniden Yakınlaşma Hareketi / Barışa Hizmet" Bölgesel İşbirliği uzmanı:
“Kendi suçuyla yüzleşme – Sorumluluk ve yeniden yakınlaşmaya giden yol”
12.30 – Katılımcıların düşünceleri, görüşleri, sorular, yanıtlar
13.30 - Sertifikaların dağıtımı
BİR TOPLAMA KAMPI: OSTHOFEN
Uwe Bader, Almanya’da Federal Devlet Otoritesi’nin Rhineland-Palatinate bölgesinde “Anılarla Çalışma” Siyasi Eğitimi’ni yürütüyor. Osthofen ve Hinzert’te anı merkezlerinin yöneticisi olan Uwe Bader, Nasyonal Sosyalistler döneminde toplama kampı olan bu iki yerin tarihçesini anlatacak ve Osthofen toplama kampıyla ilgili kısa bir film gösterecek. Güneybatı Almanya’nın bu bölgesinde diktatörlüğün kurbanlarının nasıl anıldığını ve bu bölgede 1991 yılından bu yana Nasyonal Sosyalistler’in işlediği suçların nasıl ortaya çıkarıldığını anlatacak. Toplama kampından birer anı merkezine dönüştürülmüş olan Osthofen ve Hinzert’te 1933-1945 yılları arasındaki tarihsel dönemle ilgili sergiler bulunuyor. Uwe Bader, bu anı merkezlerinde kullanılan farklı eğitim yöntemlerini de anlatacak. “Anılarla Çalışma”da görgü tanıklarının ve kurbanların ifadeleri büyük önem taşıyor. Bu tanıklıklar, Nasyonal Sosyalistler’in izlediği şahısların perspektiflerini yansıtıyor. Son olarak Uwe Bader, öğrenciler ve öğretmenler için bu tür anı merkezlerinin öneminden sözedecek.
“KENDİ SUÇLARIYLA YÜZLEŞME…”
Magdalena Scharf, "Yeniden Yakınlaşma Hareketi / Barışa Hizmet" örgütünün Bölgesel İşbirliği uzmanı olarak örgütün 1958 yılında kuruluşundan başlayarak Almanya’nın Nazi suçlarındaki sorumluluğunu nasıl kabul etmeye başladığını anlatacak.
Yeniden yakınlaşma için atılması gereken ilk adımın, suçları işleyenler ve onlardan sonra gelen kuşaklar tarafından yapılması gerektiğine inanan Yeniden Yakınlaşma Hareketi kurucuları bir barış adımı olarak, “Bizim yüzümüzden acı çeken öteki uluslar, umarız kendi ülkelerinde kendi ellerimizle iyi birşeyler yapmamıza izin verirler” demişlerdi.
BÖLÜNMÜŞ ALMANYA’DA NE YAPTILAR?
Yeniden Yakınlaşma Hareketi/Barış Hizmetleri tüm Almanya’yı içine alacak biçimde kurulmuştu ancak Almanya’nın bölünmesi, ortak çabaları etkiledi: Demokratik Alman Cumhuriyeti ile Batı Almanya’da Yeniden Yakınlaşma Hareketi, farklı biçimlerde gelişti. Doğu Avrupa’da kısa vadeli gönüllü hizmetler verilirken, Batı Almanya’da, İsrail ve ABD’de uzun vadeli gönüllü hizmetler sunuldu.
Almanya’nın birleşmesiyle birlikte – ki bu kimi zaman acılı bir süreç olmuştur – Doğu’yla Batı’da örgütün, örgüt personelinin, üyelerin ve gönüllülerin yeniden birleştirilmesi süreci yaşandı. Örgüt “Yeniden Yakınlaşma Hareketi/Barış Hizmetleri” adı altında 1991’den bu yana gönüllü hizmetlerini daha da geliştirmek için birlikte çalışıyor.
Örgüt kültürler arasında pratik ve eşitlik temelinde diyalogla, geçmişin getirdiği sonuçları, günümüzde kişiler arası ve uluslararası ilişkilere uyarlamaya çalışıyor. Örgüt çalışmalarını, insanların ortak pratik deneyimler aracılığıyla kendilerini ve başkalarını tanıyıp daha iyi anlayacakları, bu süreçte değişebilecekleri ve tüm bunlar aracılığıyla yeni birşeyler yaratabilecekleri inancına dayandırıyor.
Bu sunuşun amacı, bu tür bir diyaloğun ve bireysel öğrenme deneyimlerinin sosyal gelişimin nasıl kopmaz bir parçası olabileceğini ve bunun da siyasi değişimi nasıl etkileyeceğini sorgulamak…
SEMİNERE KAYIT
Seminere kayıt 16 Mart 2013 Cumartesi sabahı Dayanışma Evi’nde seminer başlamadan önce saat 10.00-10.30 arasında yapılacak, yani önceden herhangi bir kayıt yaptırmak gerekmiyor.
SERTİFİKALAR
Seminerin sonunda seminere katılım sertifikaları dağıtılacak.
İLETİŞİM
“Birlikte Başarabiliriz” örgütünden Sevgül Uludağ
00 357 99 966518 veya 00 90 542 853 8436
[email protected]
Tarihsel Diyalog ve Araştırma Derneği AHDR’den Danae Stylianou
00 357 22 445740
[email protected]
KIBRISLILAR OSTHOFEN’DEYDİ
Alman-Kıbrıs Forumu’nun 10ncu yıldönümü etkinlikleri çerçevesinde, “Ortak Geleceğe ilişkin Anılarla Çalışma – Quo Vadis Kıbrıs? Yol ayırımında bir ada...” başlığı altında 27 Haziran 2009 Cumartesi günü Osthofen Toplama Kampı’nda yapılan bu çalışmalara Kıbrıs’tan da “Birlikte Başarabiliriz” örgütünden İki Toplumlu Kayıp Yakınları ve Katliam ile Savaş Kurbanları İnsiyatifi adına Kıbrıslılar katılmıştı. Osthofen Toplama Kampı’nın yöneticisi Uwe Bader, 2008 yılında Almanya’da Alman-Kıbrıs Forumu’nun bir toplantısında, “Alman Kıbrıs Forumu”nun 10ncu kuruluş yıldönümünün Osthofen’de yapılmasını ve kendilerinin evsahibi rolü üstlenebileceğini önermiş. Alman-Kıbrıs Forumu, İki Toplumlu Kayıp Yakınları ve Katliam Kurbanları İnsiyatifi’nden de Petros Suppuris, Hüseyin Rüstem Akansoy ve Maria Yeorgiadu’yu ve bizi etkinliğe davet etmişti. Petros tüm ailesini Palekitre (Balıkesir) katliamında, Hüseyin Rüstem Akansoy da tüm ailesini ve yakın akrabalarını Muratağa-Atlılar-Sandallar (Maratha-Aloa-Sandallaris) katliamında yitirmiş kişiler... Maria Yeorgiadu da Değirmenlik’te (Kitrea) annesini, babasını, kızkardeşini ve erkek kardeşini yitirmişti, bugün hala ailesinin bu dört ferdi “kayıp”… Osthofen’de Kıbrıs’ta “kayıplar” konulu bir sunuş yapmıştık. Osthofen’de ayrıca, Almanya’da yaşamını sürdüren, aslen Baflı olan Kıbrıslıtürk ressam Hulusi Halit’in “Kayıplar” konulu resim sergisi de açılmıştı.
Uwe Bader, daha sonra Kıbrıs’a geldiği zaman, onunla Tarihsel Diyalog ve Araştırma Derneği’ni ziyaret etmiştik ve burada dernek yöneticileriyle böylesi bir seminer düzenleyerek Osthofen’de özellikle gençlerin geçmişle ilgili olarak eğitiminin nasıl yapılmakta olduğunun anlatılmasının yararlı olacağını anlatmıştık. Tarihsel Diyalog ve Araştırma Derneği’nin yanısıra, FES Kıbrıs ve Goethe Enstitüsü yöneticileriyle de bir araya gelerek, böylesi bir seminer düzenlenmesi için çalışmalara başlamıştık.
16 Mart 2013 Cumartesi günü, Lefkoşa’da ara bölgede, Ledra Palace Oteli karşısında Dayanışma Evi’nde yapılacak olan seminer, “Tarihle yüzleşme” konusunda Almanya’da neler yapılmış olduğunun örneklerle anlatılacağı önemli bir seminer olacak.
Bu konuya ilgi duyan herkesin katılabileceği bu seminerde, “Geçmişle yüzleşme” konusunda somut örnekler üzerinden pek çok şey öğrenebileceğiz Kıbrıslılar olarak…
****
POLİTİS
“Kıbrıslırum kayıp ailesinden Avrupa Konseyi’ne Kıbrıs’ın kuzeyinde askeri bölgelerde kazı izni verilmesi için çağrı…”
Lefkoşa, 6 Mart 2013 (T.A.K): Kıbrıslırum “kayıp”lardan Nikos Kulumas’ın iki oğlu Kipros ve Marios Kulumas’ın, Avrupa Konseyi’ne bir mektup göndererek, Avrupa Konseyi’nden Türkiye’yi, Kıbrıs’ın kuzeyindeki askeri bölgelerde “kayıp” kazısı yapılması için izin vermesi yönünde ikna etmesini istediği bildirildi.
Politis gazetesi, iki kardeşin mektubunda, Otonom Kayıp Şahıslar Komitesi’nin “Voni” (Gökhan) köyünde yaptığı kazılarda, bir kuyu içerisinde, DNA testinde babalarına ait olduğu tespit edilen kafatasından bir parça bulduklarını, fakat geriye kalan kemiklerin bölgede bulunmadığını belirttiklerini yazdı.
İki kardeş, Otonom Kayıp Şahıslar Komitesi’nin kendilerini, söz konusu kuyunun kemik kalıntılarının gömülü olduğu yerlerin başlangıç noktası olmadığı konusunda bilgilendirdiklerini, ancak diğer bilgilere göre de, babalarının 1974’te Türk askerine ait birliğin çevresindeki bir bölgeye gömüldüğünü kaydetti.
Kipros ve Marios Kulumas’ın bu çerçevede, Avrupa Konseyi’nden Türkiye’yi, Otonom Kayıp Şahıslar Komitesi’nin söz konusu bölgede kazı yapmasına izin vermesi için ikna etmesini talep ettiğini yazan gazete, özetle şöyle devam etti:
“Değirmenlik (Kitrea) köyü sakini Nikos Kulumas, Türk askeri tarafından işgalin ikinci aşamasında esir düşürüldü. İki çocuğuyla birlikte Balıkesir (Palekitre) köyüne götürüldüler ve baba, daha sonra evlatlarından ayrılarak Voni (Gökhan) köyündeki kilisede diğer Kıbrıslırumlar’la birlikte tutuldu. 21 Ağustos akşamı Türk askerleri, diğer Kıbrıslıtürk paramiliterlerle birlikte, Kulumas’ı ve başka 5 Kıbrıslırum’u daha aldılar ve bu kişiler o zamandan 2011 yılına kadar “kayıp”tırlar.
Mektupta bahsedildiği üzere, kafatası parçası kiliseden 500 metre uzaklıkta tespit edildi. Güvenilir bilgiler de gömülme işleminin yapıldığı ilk noktanın, bugün Gökhan’daki (Voni) askeri bölgenin içinde kalan kilisenin dibinde, bir incir ağacının altı olduğunu gösteriyor.”
Gazeteye göre Kulumas kardeşler mektuplarında, Otonom Kayıp Şahıslar Komitesi’nin Kıbrıs’ın kuzeyindeki askeri otoritelerden kazı izni istediğini ancak olumsuz yanıt aldığını belirterek, Gökhan (Voni) köyünde kazı yapılması izni verilmesini istediklerini kaydettiler.
Mektubun Avrupa Konseyi Daimi Temsilcilikleri’ne dağıtıldığını yazan gazete, önceki gün de basına verildiğini bildirdi.
(TAK Ajansı Rumca Haber Bülteni’nden – 6.3.2013)