1. YAZARLAR

  2. Aslı Murat

  3. Tarihimiz, yasemin değil şiddet kokuyor
Aslı Murat

Aslı Murat

Tarihimiz, yasemin değil şiddet kokuyor

A+A-

Bundan tam bir hafta önce Çatalköy’de, Falyalı ve şoförü Murat Demirtaş kalaşnikov silahlarla tarandı ve öldürüldüler. Cinayette tetiği çekenlere ilişkin bilgiler yavaş yavaş netleşmeye başladı. Özellikle KKTC ve TC polisinin ciddiyetle işin üzerinde durduğu ve olayın aydınlatılması için birden çok şubenin istişare içinde çalıştığına ilişkin açıklamalar yapılıyor. Olayla bağlantısı olduğu düşünülen kişilerin bir kısmı burada tutuklanırken, önemle üzerinde durulan isim, adı ana tetikçi olarak da geçirilen Mehmet Söylemez, Türkiye’de yakalandı. Ardından kullanılan silahlar bulundu. Bize aktarıldığı kadarıyla yapbozun parçaları tamamlanmaya başladı. Kendimce belirlediğim birkaç soru var. Temennim süreç sonunda bunların cevaplarını alabilmek.

  • Mehmet Söylemez ile Halil Falyalı arasındaki ilişki nedir ve niye infazla son buldu? Yoksa Söylemez sadece tetikçi mi, azmettiriciler daha derinde mi yatıyor? Eğer öyleyse kimdir?
  • Cinayet işlendikten saatler sonra, özellikle Falyalı ile sürekli telefon ve görüşme trafiği olan bu kişi nasıl olur da 04:00 uçağı ile kolayca adadan çıkabildi?
  • Yasalar ve uluslararası hukuk kaidelerine göre devletlerin kendi vatandaşlarını iade edemeyecekleri gerçeği varken, yargılama iki ayrı ülkede ne kadar sağlıklı şekilde yürütülebilecektir? Belli noktaların aydınlığa kavuşturulmasının önüne geçmek için bu hesaba katılmış olabilir mi?
  • Kullandıldığı iddia edilen ağır silahlar ne şekilde Kıbrıs’a sokulabildi? Niye kolayca tespit edilebilecek bir dere yatağına, adeta bulunması için bırakıldı?
  • Tutuklanan iki kişi kimseye yakalanmadan kaçak yollarla  nasıl adaya giriş yapabildi? Bu noktada güvenlik zaafiyeti nerelerde yaşandı? Kimler buna imkan yarattı?
  • Cinayet gecesi, kısa süre içinde, mobese görüntüsü olduğu reddedilmeyen (sadece o geceye veya zanlılara ait olmadığı söylendi) fotoğraf karesi hangi ilişki ağı üzerinden Türkiye’deki bir gazetecinin eline geçebildi?

Bu gibi sorular tabi ki soruşturma devam ederken polis güçleri tarafından incelenip yanıtlanacaktır! Umarım. Birçoğu adli araştırmanın konusu, bir kısmı ise siyasi şubenin omuzları üzerindedir. Ne kadar ileri gidilebilecek, orasını ilerleyen günler gösterecek.

***

Gelelim başlığı belirleme sebebime. Hepimiz biliyoruz ki, Kıbrıslılar olarak çoğu zaman bir romantizm içine saplanıyoruz. “Eskiden böyle günlerimiz mi vardı, kapı pencere açık yaşardık” cümleleri, malum olay ardından da dudaklardan döküldü. Evet tedirgin edici ve travmatik bir durumla karşı karşıya kaldık. Ama ne geçmişimiz ne de bugünümüz “temiz” ve şiddetten arınmış bir vaziyettedir.

Bırakın çok eskilerde yaşanan dönemleri, günümüzde var olduğu gözle görülen “mafya – siyaset” ilişkisi ve bu bağda siyaset tarafında bulunanların kolay kolay güç kaybetmemesi gerçeği hesaba katıldığında, toplum olarak da aynaya bakmamız gerektiğine inanıyorum. İlmik ilmik örülen bu sistem, ötemizde şekillendirilmiş olsa da büyük bir kısmımız gerektiği gibi hesap sormuyoruz. Bunun da etkin köken veya kimlik aidiyeti ile alakası yok.

***

İşin içine siyasi odaklar girdi mi veya ucu belli isimlere dokunacak noktaya geldi mi, süreçler tıkanıyor. Bir süre konuşuyoruz ama sonrasında hayat kaldığı yerden devam ediyor. Tabi ki KKTC’nin uluslararası hukuktan kopuk bir yapıda olması da karanlığı besleyen sebeplerden biri ama bu tip mevzuları sadece tanınmamışlığa bağlamak doğru ve yeterli değil.

Suçları soruşturacak olan teşkilat, siyasi irademiz tarafından yönetilmiyor. Mesela Adalı cinayeti ile ilgili Peker’in ifşalarında adı geçip şu anda hayatta olan, cinayet ardından kurulan araştırma komitelerinde de adları geçen isimler hakkında ne KKTC’de ne de TC’de bir soruşturma açılıp ileri işlem yapıldı. Yine üzeri kapatıldı. Kimilerine göre arka bahçe olmanın bedeli bu.

***

Kıbrıs’ın kuzeyinde hiçbir suç açığa çıkarılmıyor mu? diye bir soru akla gelebilir. Tabi ki hayır. Eğer bu gibi derin bağlantıları olmayan bir suç işlenmişse, çok rahat gün yüzüne çıkarılabiliyor. Mesela uyuşturucu kullanıcıları hemen kıskıvrak yakalanırken, dünyanın her yerinde olduğu gibi büyük patronlar asla Mahkeme karşısına çıkarılmıyor. Keza özellikle gece kulüplerinde ve daha birçok sektörde insan ticareti yapan kimse de bugüne kadar cezalandırılmadı. Bunlar yanında bir de kumarhane ve sanal bahis sorunumuz var. Aslında uyuşturucu – seks köleliği ve kumarhane (sanal bahis de dahil) çemberinde dönen bir mafyatik birlikten bahsetmek mümkün. Ağır abilerin hüküm sürdüğü, korunaklı bir sistem.

***

Yaklaşık on gün önce, evinin önünde kurşunlanan Mehmet Akacan, adı sanal bahis ile anılan Bulut Akacan’ın babasıdır. Akacan’ın sözlerine kulak verildiğinde, yaşadıkları tehdit edilme ve cezai süreçlerde etkili olan “TC Elçiliği – Polis – Savcılık” üçgeninden bahsediyor. Saldırıya uğrayan isimler, kendilerine yapılan tehditleri polise bildirdiklerini de söylüyorlar. Kısacası geçmişte de var olan karanlık ilişkiler, artık daha keskin ve can yakıcı şekilde kendini ortaya çıkarıyor. Adanın kuzey yarısı çirkefini kusuyor. Belki de birileri yargılanıp cezalandırılacak. Ama tetikçiler mahkum edilse bile, derindeki ilişkiler ortaya çıkarılmadıkça daha çok cenaze kaldırılır bu topraklarda.

***

Bunlar görünürdeki durumlar. Bunlar yanında; gece kulübü - kumarhane - uyuşturucu ve dolayısıyla kara para aklama gibi alanlarda yaşanan başka karanlık ilişkiler de mevcut. Hemen hepsi, memleketteki hukuk dışı - militer yapının sonucudur. Ülkeyi yönetme iddiasında bulunanlar, sivilleşme – demokratikleşmenin önünü açmalı ve Kıbrıslı Türk toplumunun kendini güvende hissedeceği, mafyanın cirit atamadığı ortamı sağlamalıdırlar. Eğer aralarında organik ve tamamen “duygusal” bağlantıları varsa (!), onları kopararak işe başlayabilirler.

Adanın kuzey yarısı, geçmişten bugüne biriktirdiği çirkefi kusuyor.

foto-025.jpg

Bu yazı toplam 1501 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar