Tarihte anakaradan Kıbrıs’a ilk göçler
Göç konusu son zamanlarda gerek küresel ölçekte gerekse içinde bulunduğumuz coğrafyamız özelinde gerçekleşen çeşitli doğal ve sosyal felaketler ile birlikte en çok tartışılan konulardan biri olmaktadır. Bundan dolayı bu yazımda göç konusunu günümüz sosyo-kültürel ve sosyo-politik bakış açılarından uzaklaştırarak, arkeolojik bir pencereden ele almak istedim. Temel hedefim sizlere, adamıza tarihte bilinen ilk göçün ne zaman ve nereden olduğuyla alakalı temel bilgileri özet halinde aktarmaktır.
Tarihe dönüp baktığımız zaman, insan dediğimiz canlı için “göç” hiç de yabancı olmadığı bir olgudur. Aslında göç sadece insan için değil doğada yaşayan diğer canlılar için de hayatta kalabilmek adına vazgeçilemez bir davranış biçimidir. Göç konusu çeşitli araştırma alanlarında önemli bir yer tuttuğu gibi, arkeolojik çalışmalar çerçevesinde de uzun süredir üzerine düşünülen ve vakit harcanan bir şeydir. Bu bağlamda, arkeolojiyle, özellikle de tarih öncesi arkeolojisiyle ilgilenen kişilerin oldukça iyi bileceği üzere adamız, Kıbrıs, “tarih öncesi göç” kavramı açısından Akdeniz coğrafyasında birçok araştırmacının ilgi odağının merkezindedir.
Tarihi çağlarda devletlerin ve imparatorlukların sahip olduğu teknik ve teknolojik bilgiler göz önüne alındığı zaman, insanların kara bağlantıları vasıtasıyla veya deniz bariyerini aşarak uzak mesafe yolculuğunu başarılı bir şekilde gerçekleştirmiş olması pek de şaşırılan bir sonuç değildir. Ancak söz konusu tarih öncesi çağlar olduğu zaman bu konuya olan yaklaşım doğal olarak farklılaşmaktadır. Öncelikle tarih öncesi kavramıyla neyi kastettiğimi netleştirmem konuyu daha rahat kavrama açısından önemlidir. Aslında “tarih öncesi” çok geniş bir kavramdır ve oldukça geniş bir zaman aralığını kapsamaktadır. Arkeologlar bu başlık altında birden fazla çağ ve dönem tanımlamış ve bunları eskiden yeniye tarihsel bir sıraya koymuştur. Her ne kadar belirli bir dönem aralığını ve yaşam biçimini ifade etse de dünyanın farklı bölgelerinde farklı zaman aralıklarını ve yaşam biçimlerini ifade edebilmektedir. Çok detaya girmeden kabaca Kıbrıs’ın da içinde bulunduğu Yakındoğu coğrafyasında tarih öncesi dönem aşağı yukarı milattan önce iki buçuk milyon yıl (2.500.000) ile üç bin beş yüz (3.500) yıllık bir zaman aralığını ifade etmektedir. İşte sözünü ettiğimiz anakaradan Kıbrıs’a gerçekleşen ilk göçler bu tarih öncesi dönemde meydana gelmiştir. Hatta arkeologların titizlikle ve bilimsel yöntemlerle yürüttüğü kazılar sonucunda bu göçlerin yukarıda belirtilen uzun tarih aralığının tam olarak neresinde olduğu başarıyla ortaya konmuştur. Bu tarihleri sizlerle paylaşmadan önce kısaca Kıbrıs adasının tarih öncesi dönemlerdeki göç olaylarında neden önemli bir yere sahip olduğunu aktarmak istiyorum.
Tarih öncesi dönemlerde Kıbrıs’a anakaradan insanların geldiğini nasıl biliyoruz?
Çok basit bir şekilde söylemek gerekirse tarih öncesi göçler mevzu bahis olduğu zaman Kıbrıs’ın önemi dört tarafı denizlerle çevrili bir ada olması ve jeolojik geçmişinde asla anakara ile bir bağlantısının olmamasından dolayıdır. Bu da doğal olarak tarih öncesi insanların Kıbrıs’a ulaşmak için dönemin teknolojisiyle deniz bariyerini aşmasını gerektirmektedir. İşte bu noktada Kıbrıs’ta gerçekleştirilen arkeolojik çalışmalar sonucunda elde edilen veriler oldukça dikkat çekicidir. Çünkü milattan önce yaklaşık sekiz bin beş yüz (8.500) dolaylarında, Kıbrıs’ta, insanların henüz seramikten kap-kacak üretim teknolojisini bile keşfetmediği Seramiksiz Neolitik dönem olarak adlandırılan arkeolojik dolgularda volkanik bir kayaç olan obsidiyenden üretilmiş bıçak benzeri aletler ele geçmiştir. Bu dikkat çekici bulgular, bu alanda çalışan arkeologların ilgisini Kıbrıs’a yoğunlaştırmıştır. Bunun sebebi sözünü ettiğimiz volkanik kayaçtan üretilen aletlerin hammaddesi olan obsidiyenin Kıbrıs’ta bulunmaması, yani ülkemizin jeolojik yapısının bu kayaç tipinden yoksun olmasıdır. Dahası gerçekleştirilen jeolojik çalışmalar sonucunda da Akdeniz bölgesinde hangi volkanların obsidiyen hammadde ürettiğini bilmekteyiz. Hatta bununla kalmayıp bu kayaç tipini üreten volkanlarından alınan obsidiyen örnekleri üzerinde yapılan kimyasal analizler sonucunda da volkanların ürettiği obsidiyen kayaçların jeo-kimyasal bileşenleri belirlenmiştir. Böylece bölgede farklı volkanik kaynaklara ait olan obsidiyen hammaddelerin bir nevi” kimyasal parmak izleri” ortaya konmuştur.
Kıbrıs’ta ele geçen bu obsidiyen aletler üzerinde özel olarak yürütülen jeo-kimyasal analizler bizlere bu arkeolojik objelerin neredeyse tamamına yakınının orta Anadoluda, Kapadokya bölgesindeki Göllüdağ kaynaklı olduğunu göstermektedir. Bu doğrultuda, ele geçen arkeolojik veriler kesin olarak göstermektedir ki, milattan önce sekiz bin beş yüz yılı civarında anakaradan Kıbrıs’sa bir insan hareketi olmuştur. Fakat, bir yanlış anlaşılmaya sebebiyet vermemek adına belirtmekte fayda vardır ki, bu dönemde gerçekleşen insan hareketi Kıbrıs’a insanların geldiği en erken dönemi yansıtmamaktadır. Hali hazırda eldeki arkeolojik veriler Kıbrıs’ta insan varlığının bu tarihten daha eskiye dayandığını göstermektedir.
Kıbrıs’ın tarih öncesi kültürleri hepimizin ortak mirasıdır
İnsanların bu kadar eski bir tarihte, bir şekilde deniz bariyerini aşması ve anakaradan Kıbrıs’a ulaşması doğal olarak beraberinde bilim insanlarının aklına çeşitli sorular getirmektedir. Örneğin, nasıl olurda bu kadar ilkel bir teknolojiye sahip insan grupları bir şekilde deniz bariyerini aşıp anakaradan Kıbrıs’a ulaşmıştır? Bunu soruya ek olarak belirtmek isterim ki sözünü ettiğimiz tarihte dünyamız deniz seviyelerinde -120 metreye varan düşüşlerin yaşandığı buzul devrini bitirmiş ve şu an da içinde yaşadığımız buzul arası döneme çoktan girmiştir. Bu da demek oluyor ki kıyı şeritleri aşağı yukarı bugünkü görünümündeydi. Zaten jeolojik çalışmalar milattan önce yedi bin (7.000) yıl civarında deniz seviyesinin günümüzdeki halini aldığını göstermektedir. Bu da demek oluyor ki adaya obsidiyen getiren tarih öncesi insanlar en azından 50-60 km’lik bir deniz yolculuğu yaparak Kıbrıs’a ulaşmıştır. Bu yolculuğun nasıl ve ne şekilde olduğunu şu an bilmemekteyiz. Adamızın tarih boyunca coğrafi olarak ve olasılıkla bazı dönemlerde kültürel olarak da anakaradan izole bir kara parçası olarak kalması onu bahsi geçen bu araştırma konusunda Akdeniz coğrafyasında oldukça kıymetli bir bölge yapmaktadır. Tüm bu anlattıklarım sadece tarih öncesiyle ilgilenen arkeologlar için değil, aynı zamanda insanın bilişsel ve davranışsal evrimini inceleyen tüm araştırmacılar için önemli bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.
Açıkçası Kıbrıs’ta bu denli eski kültürlere ait bulguların var olması ve bunlar üzerinde çalışmak şahsen beni her zaman heyecanlandırmaktadır. Bu tarih öncesi kültür materyalleri bizlerin, kendini Kıbrıslı olarak tanımlayan herkesin, kültürel mirasıdır ve belki de hiç olmadığı kadar da ortak kültürel mirasımızdır, çünkü bu adada Müslümansanız kiliseye sahip çıkmak istemeye bilirsiniz veya Hristiyan’sanız camii pek hoşunuza gitmeyebilir. Ancak bahsettiğim dönemlerde henüz devlet, din, etnik köken gibi kavramların olmaması bizleri bu eski kültürlerimize daha çok sahip çıkmaya teşvik etmelidir. Bunun sebebi onu ayrıştırmamızı gerektirecek, daha doğrusu bu benim değil onundur algısına sahip olmamızı gerektirecek hiçbir gerekçe yoktur. Aksine şu anda kendinizi nasıl tanımlarsanız tanımlayın Türk, Yunan, Ermeni Maronit, Fransız, İtalyan, vs. fark etmez, bahsettiğim kültürleri ve kültür materyallerini saydığım bu etnik grupların hiçbirine atfedemeyeceğiz. Onları ancak ait oldukları coğrafya ile, Kıbrıs’a ait veya Kıbrıslı olarak tanımlayabiliriz.
Konuyla alakalı detaylı bilgi edinmek isteyenler için Kaynaklar:
ŞEVKETOĞLU, M. “M.Ö. 8. BİNDE ANADOLU VE KIBRIS İLİŞKİLERİ: AKANTHOU*/TATLISU KURTARMA KAZISI”. Anadolu, sy. 30 (Mayıs 2006): 111-18. https://doi.org/10.1501/andl_0000000333.
MOUTSIOU, T. (2019). “The Obsidian Evidence for Trans-maritime Interactions in the Eastern Mediterranean: The View from Aceramic Neolithic Cyprus”. Journal of Mediterranean Archaeology, 31(2), 229-248. https://doi.org/10.1558/jma.38084
MOUTSIOU, T. "A Compositional Study (pXRF) of Early Holocene Obsidian Assemblages from Cyprus, Eastern Mediterranean" Open Archaeology, vol. 5, no. 1, 2019, pp. 155-166. https://doi.org/10.1515/opar-2019-0011.