Taş, metal, beton
Hani geçenlerde ‘rekabet edebilirlik’ notumuzu açıkladı, Ticaret Odası…
Dünyada ‘kuyruk’uncu !..
***
İş bu not ortaya çıkarken, kriterler belirlendi, hesaplandı elbette…
Dünyalı ölçekte iyi değiliz…
Üstelik ‘umuruz’ da değil çok fazla, dünya nere, biz nere....
Kendi ‘dünyamız’ yetiyor bize (!)
***
Bir de ‘özürlük’ notumuz olsa…
İrade, haysiyet notumuz…
Ve ‘statükoya bağlılık’ mesela...
***
Hayatımızdaki tüm kalelerin ‘particilik’ üzerinden zapt edildiği ve düşüncelerimizin ‘sever sevmez’ oyunlarına hapsedildiği bu yarı coğrafyada, vasata esir düşmüş bir halde, üstelik de buna razıyken, ‘sorun’u göremeden ‘çözüm’ü arıyoruz sürekli.
Günü yiyor, yarını planlamıyor, ‘ezberletilmiş’ rollerimizin dışına da çıkamadığımız gibi çıkmak da istemiyoruz çok faz...
***
Dünya malı arabalar sürmek…
Dünya malı gömlekler giymek…
Dünya malı telefonlar kullanmak...
Dünya malı viskiler içmekle ‘dünyalı’ olduğumuzu sanıyoruz…
‘Çokbilmişlik’ hallerimiz yeri göğü inletiyor sürekli.
Ama nedense, çok da yanılıyoruz.
***
Bürokrat seçerken ‘particilik’ üzerinden yürüyor, istihdam yaparken temel kriteri buradan alıyor, senelerdir hepimize dayatılan ‘diyet’ ve ‘biat’ kültürünün hesabını, yine aynı akıl üzerinden yürüyerek başkalarına kesiyoruz!..
***
Tüm hayatımızı kuşatan düşünce böylesi ‘mülkiyetçi’ esaslara dayanınca…
Çok doğalında hemen herkesten bu düzenin ‘militanlığı’ isteniyor.
***
Duvarlar yıkılıyor farklı farklı coğrafyalarda…
Ama asıl sorun, beyinlerde yer eden ve bir türlü ‘yıkılmayan’ duvarlarda…
Herhalde ‘ilericiliğin’ ölçütünü de bu belirliyor, taş, metal, beton yerine…