1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. Tasarruf kaçınılmaz!
Serhat İncirli

Serhat İncirli

Tasarruf kaçınılmaz!

A+A-

Değerli hocamız Ahmet Aker’in dün medyaya yansıyan bir açıklamasının haberini okudum…

Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi (UKÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Aker, 31 Ekim Dünya Tasarruf Günü dolayısıyla bir konuşma veya açıklama yaptı…

Haber, “tasarruf” günü ile ilgiliydi…

-*-*-

Hocam diyor ki, “… tasarruf, her canlının hayatta kalması ve hayatını devam ettirebilmesi için gerekli bir davranıştır…”

-*-*-

Tasarrufla ilgili olarak, son zamanlarda yaşanan bazı gelişmeleri hep kafamı kurcalamaktaydı…

Artık daha az gezmemiz, daha az kebap yapmamız veya Süleyman Demirel’den kalan “kemerleri sıkmamız” gerektiği sözünü daha çok hatırlamamız gerekiyordu…

Neden?

Çünkü akşam yatıyoruz, uyurken yoksullaşıyoruz…

TL kazanıyoruz, borçları veya taksitleri “Euro ya da Sterlin ile ödüyoruz…”

-*-*-

Aker hocam diyor ki; “… Bazı canlıların kış uykusuna yatması ya da bazı ağaç ve hayvanların yiyecek depolaması da birer tasarruf eylemidir… İnsanoğlu da, daha ilk yaradılışından beri tasarrufu benimsemiştir. Örneğin, ilk insanlarda sık görünen tahıl ve bakliyat depolama, insanların tasarrufa yönlenmesinin ilk adımları sayılır”…

-*-*-

Öyle bir döneme girdik ki; yok dövize bağlıydı, yok enflasyondu, yok gavolozdu derken ve ne acıdır, uyurken, tuvaletteyken, yemek yerken, dinlenirken, yüzerken hatta sevişirken; kısacası “bizden kaynaklanmayan” bir yığın sebeple yoksullaşmaya başladık…

-*-*-

Dün, bu nedenle hayatımdaki en kötü günlerden birini yaşadım…

Lefke, hafta sonu Lefkoşa’nın yoğun iş stresinden, gereksiz kalabalığından, biattan, itaattan, küfürden, slogandan kaçış adresimdi…

-*-*-

3 – 4 yıldan beri orada, kesinlikle yer yüzü cennetinin kıyıcığında, Avrupa’da İsviçre’nin, Slovenya’nın veya Alpler’in kıskanması gereken Marathasa Vadisi’nin “aşağı ucunda”; biraz Aplıç’ta, biraz Eski Karadağ’da, Dünya’nın en güzel insanlarının komşuluğunda çok keyifli günler geçirdim…

Nefes aldım…

Gençleştim…

Kişisel veya toplumsal sorunlardan, kısa süreli de olsa kaçmayı başardım…

-*-*-

Kiraydı, suydu, elektrikti; belki Lefkoşa, Girne ya da Mağusa’ya göre çok ucuz sayılan miktarlardı ama Ahmet Aker hocamın dediği gibi; “hayatta kalmak adına, tasarruf yapmak kaçınılmazdı…”

-*-*-

Kim bilir; reklama da girecek ama 15 Kasım günü; hani bizim eşit ve de egemen (Kaymakamlık seviyesinde) devletin piyangosunu kazanırsam; ahan da buracığa yazıyorum; tek arzum, Lefke, olmazsa Limnidi, o da olmadı Gaziveran’dan küçücük bir ev satın alabilmek…

-*-*-

Evet üzüldüm…

Ama, hayat; bu ve buna benzer üzüntülerin, ama yaşadığınız keyiflerin toplamı değil mi?

-*-*-

Lefke’den kopmak mı?

Asla…

Yine maçlarını kaçırmamayı düşünüyorum mesela…

-*-*-

Soner Yolaç abime, sevgili eşine, kızına, oğluna, gelinine, damadına ve en çok da torunu Nuriş’e tabii ki sürekli uğrayacağım…

Ev sahibim Raif Uskuri, benim gençliğimin yıldız futbolcusuydu…

Dostluğunu, adamlığını hep aklımda tutacağım…

Benim Lefke’de yüreği Kıbrıs sevdası ile dolu Bumin abim var; dört senedir kahve parası ödetmeyen Galip hocam, Işılay abim var…

Bahçelerinden protakal ve limon kopardığım herkes var…

Sevgili Bülenç, mandalinalar harikaydı…

Ömer’im, avokadoları çalmaya devam edeceğim..

Herkese sevgilerimi sunuyorum…

Hayat devam ediyor…

Ama ne yazık ki, kıyısından, köşesinden ya da ortasından kesip de yaşamı sürdürmek zorundayız…

-*-*-

Efendim, hükümetti, cumhurbaşkanıydı, Türkiye’deki yönetimdi diyerek suçlamanın bir anlamı yok…

Bir yanda yaşamak için kavga; öte yanda Kıbrıs sorununun çözümü için mücadele devam edecek…

Ve son olarak söyleyeyim; LEfke’de portakal bahçelerinin kenarından, kıyısından topladığınız taze semiz otu ile taze koyun yoğurdunu karıştırıp, içine bol sarımsak kıyın; kesinlikle viskinin da rakının da en güzel mezesidir…

Ve ne yazık ki, tasarruf, yaşamın zorunluluğudur!


Hepsi bizim çocuklar!

Efendim, Binali Yıldırım da kurultaya katıldı…

Konuşmasını dinledim…

“Misafir” değil, gerçek bir “büyük ağabey” gibi konuştu…

Belki kendince gerçekten ağabeylik yaptı ama “eşit egemen devletin birinde, bir partinin konuğu olması gerektiği gerçeğinin farkında olmaması, mevcut durumumuzun en bariz açıklamasıdır” diye düşünüyorum.

Mevcut durum mu?

Canlarım benim “sömürge ilişkisi” dersem, alınır mısınız?

-*-*-

Mesela belki de kimse fark etmemiştir ama divan heyeti ile selamlaşırken, Divan Başkanı Sunat Atun’un elini sıktı, aynı anda omzuna “pat” attı… Yani eliyle dokundu…

Bu, sizden büyük birinin, sizi takdir etmesi, sevgi göstermesi hareketidir…

İki ayrı egemen ve de eşit devletin siyasileri bir birlerine “pat” atamaz…

Bu normal koşullarda skandaldır…

Eğer size yabancı bir devlet yetkilisi “pat” atarsa, aşağılanmış olursunuz ve olmamak için, anında sizin de onun koluna veya omzuna “pat” atmanız gerekir…

-*-*-

Bunu da geçtim, ders verir gibi konuşamaz…

Taraf tutma veya tutmama gibi açıklamalar da yapamaz…

-*-*-

Ve ayrıca şunu da fark ettim; Binali Yıldırım, danışmanları ve salonda O’nu dinleyen herkes, “Garanti” veya “Türkiye’nin garantörlüğü” meselesini kesinlikle bilmiyor…

Veya herkesi kandırıyorlar…

Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bölünmez bütünlüğü, Anayasası ve Egemen İngiliz Üsleri’nin garantörüdür…

Türkiye, “Kıbrıs Türk toplumunun garantörüdür” diye bir ifade, hiçbir uluslararası anlaşma ya da sözleşmenin içeriği değildir.

-*-*-

Ve daha fazla sıkmadan, son konuya gelelim; tıpkı Binali bey gibi, kurultaya konuk olmak amacıyla Türkiye’den ülkemize gelen Ersin Tatar, daha önce benim de, YDP’lilerin de, DP’li önemli sayıda kardeşimizin de, birçok tarafsız insanın da cumhurbaşkanıydı… Dünkü konuşmadan sonra, resmi anlamda sadece UBP’lilerin cumhurbaşkanıdır… Bu tavrı, siyasi ahlak ve erdem açısından, kabul edilemez bir tavırdır…

Muhalefeti geçiyorum; Erhan Arıklı ve Fikri Ataoğlu’nun da bundan böyle Tatar ile görüşmemeleri – konuşmamaları – temas kurmamaları gerektiği inancım tamdır…

-*-*-

Kim kazanacak?

Vallahi kim kazanırsa kazansın, ağabeyleri Binali bey dedi ya; “… Hepsi bizim çocuklar!”…


1396752-10151954343967258-179685726-o.jpg

Yarın büyük avın birinci günü… En az av kadar, sosyal medya çıktı çıkalı, av fotoğrafı paylaşmaktan da hoşlanıyoruz… İşte ben de bu büyük günün anlam ve önemini anlatan bir av fotoğrafımı paylaşmak istedim… Tüm avcı kardeşlerime, kazasız ve bereketli bir sezon diliyorum…

Bu yazı toplam 2725 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar