Tasarruflar, borçlar ve bozulan gelir dağılımı
Ülkemizde Eylül sonu itibarıyle, bankalarda yaklaşık 164.7 milyar TL mevduat olduğu açıklandı.Mevduatlardaki en büyük pay, tasarruf mevduatı olurken, bunu ticari mevduat ve resmi mevduatlar takip ediyor.
Mevduatlarda ilk tercih, yüzde 41.6 ile 1 ay vadeli mevduatlar olurken, yüzde 30.6 ile vadesiz mevduatlar ikinci sırada yer alıyor.Vatandaşların çoğunluğu, daha rahat hareket kabiliyeti elde etmek için, parasını uzun vadeli hesaplarda tutmak istemiyor.
0-200 bin Tl arası mevduatlar 16.7 milyar TL, 200 bin- 1 milyon TL arası mevduatlarda ise 50.1 milyar TL bulunuyor.Geriye kalan yaklaşık 98 milyar TL de, 1 milyon TL üzerindeki mevduatlarda bulunuyor.
Yani,toplam mevduatların yaklaşık yüzde 40’ı 1 milyon TL’ nin altındaki mevduatlarda bulunurken, geriye kalan yüzde 60’ ı da 1 milyon TL ‘ nin üstündeki mevduatlarda olduğu görülüyor.
Öte yandan, toplam mevduatların yüzde 85’i döviz cinsinden, yüzde 15’i de TL cinsindendir.Buna göre, vatandaşların büyük bir çoğunluğu, TL’ deki değer kayıplarından dolayı, daha az faiz geliri elde etme pahasına, parasını dövizde tutmayı tercih ediyor.
Ülkede tasarruflar artarken, bu tasarrufların çoğunun yüksek miktarlı hesaplardaki tasarruflar olduğu görülüyor.Bu da bize tasarrufların çoğunun, geliri yüksek kişi ve şirketlerin mevduatları olduğunu gösteriyor.
Toplumdaki küçük bir kesimin mevduatları artarken, fakirleşme ve satın alma gücünün düşmesinden dolayı, toplumun büyük bir kısmı artık bırakın mevduata yönelmeyi, gıda harcamalarını bile karşılayamıyor.
Mevduatların seyri böyle iken, ülkemizde yoğun bir borçlanma, fakirleşme ve gelir dağılımı bozukluğu da yaşanmaktadır.
Son yıllarda, dövizdeki yükselişler ve enflasyon rakamlarındaki artışla birlikte, toplumda yoğun bir fakirleşme yaşanıyor. Döviz Kurları kontrol altına alınamıyor. Kurlarda,yükseliş devam ediyor.
Uzun dönemdir, Türkiye’de düşük faiz politikası yürürlükteydi ve bu durum,Türkiye’de kurları da artırmıştı.Buna bağlı olarak enflasyon da fırlamıştı. Faizler artmaya başlasa bile, kurlar ve enflasyon düşmüyor. Benzer durum, ülkemize de sirayet ediyor.
Kur artışlarını Türkiye’den çok daha fazla hissediyoruz. Çünkü bizim piyasamızda Türkiye’ye nazaran çok daha fazla döviz kullanılıyor. Tüketilen malların % 90-95’i de yurt dışından ithal edildiği ve ülkeye dövizle geldiği için, o da ayrı bir pahalılık yaratıyor.
Bütün bu yaşananlara rağmen, KKTC Hükümeti’nin, piyasayı ucuzlatacak ve enflasyonu durduracak politikaları bir türlü hayata geçirmediğini görüyoruz.
Hükümet, Katma değer vergisi, ithalat vergisi ve fonlarda indirim yapmadı. İthalatta kur sabitlemesine gitmedi ve böylece, piyasanın ucuzlamasına fırsat yaratmadılar.
Geliri ve satın alma gücü düşen dar gelirlilerin ve orta gelirlilerin de, tasarruf yapma imkânı kalmadı. İnsanlar, ancak gelirleri ile geçimlerini sağlamaya, çocuklarının eğitim masrafını ve sağlık harcamalarını karşılamaya çalışıyorlar.
Vatandaşların, bankada para biriktirmeye, Mevduat hesabı açmaya gelirleri kalmıyor.Bırakın, para biriktirmeyi, borçlar da günden güne artıyor.
Merkez Bankası, 2023 Eylül sonu verilerine göre, Bankaların tahsili gecikmiş alacakları 2.76 milyar TL’ ye ulaştı. Tahsili Gecikmiş alacaklar, geçen yılın ayni dönemine göre yüzde 44 oranında artmış görülüyor.ok
Eylül 2022 – Eylül 2023 arasında, işletme kredileri 36.2 milyar TL’den 56.3 milyar TL’ye, tüketici kredileri ise 8.6 milyar TL’den 14.5 milyar TL’ye yükselmiştir. Kredi kartı borçları da yaklaşık 2.9 milyar TL’ye yükselmiştir.Geçen seneye göre kredi kartı borçları yüzde 93 artmış durumda.
Mahkemeye taşınan tahsili gecikmiş alacaklar içinde, ödenemeyen konut kredileri, ödenemeyen araba kredileri ve ihtiyaç kredileri ile ( eğitim,sağlık vb) ödenemeyen kredi kartı borçları da bulunmaktadır.
Öte yandan, Halkın geçinemediği için altınlarını bozdurmaya başladığını, kuyumcu dostlarımızdan duyuyoruz. Bir ülkede, halk altın bozdurmaya başladıysa, insanlar çok zor durumdadır.
Dar ve orta gelirlilerin, kara gün için biriktirdiği paraları, mevduatları, satabilecekleri malları da bitti. Borçlarını ödeyemedikleri için, son çare olarak altınlarını bozdurmaya başladılar. Bütün bu göstergeler bize, ülkede ekonominin kötüye gittiğinin ve halkın gelir düzeyinin de günden güne düştüğünü gösteriyor.
İstatistik Kurumu’nun yayınladığı, son Hanehalkı bütçe anketine göre de, toplumun gelir düzeylerine baktığımızda, en alt gelir düzeyinde olan kesim ile en üst gelir düzeyinde olan kesimin gelirleri arasındaki fark, 6,5 kata çıktı.
Bu oran, uluslararası literatürde çok büyük bir farktır ve Ülkemizde, gelir dağılımının son derece bozuk olduğunu bize gösteriyor. Yani, gelir dağılımı da darmadağın olmuş durumdadır.
Son tahlilde şunu vurgulamak istiyorum.Ülkemizde, kasaptan 50 tl’lik kıyma isteyen, birçok çocuğun okula aç gittiği ve harçlık alamadığı, parası olmadığı için ilaç alamayan, devletten de ilaç desteği bulamayan binlerce insan yaşamaktadır.
Dar gelirlilerin, sosyal yardım ve engelli maaşı alanların maaşları, gıda harcamalarına bile yetmemekte ve açlıkla karşı karşıya bulunmaktadırlar.Böylesi bir ortamda, kimse bize memlekette güzel şeyler de oluyor, görmüyorsunuz demesin.Tencerelerin boş, birçok çocuğun okula aç gittiği,yaşlıların ilaç alamadığı bir ülkede biz başka güzellik göremeyiz.