‘‘Taşıma suyla değirmen dönmez”
Biyologlar Derneği, ülkede akılcı su yönetimine dair yıllardır hiçbir adım atılmadığını ifade etti.
Biyologlar Derneği, ülkede akılcı su yönetimine dair yıllardır hiçbir adım atılmadığını ifade etti.
Geçitköy Barajı’nda yaşanan sıkıntı özelinde ülkede baş gösteren susuzluğa dair detaylı bir açıklama yapan Dernek Başkanı Hasan Sarpten, “Tarih bizi haklı çıkarmış ve bir kez daha anlaşılmıştır ki, ‘taşıma suyla değirmen dönmez' ve hiçbir zaman da dönmeyecektir.” dedi.
Sarpten, ülkede 50 yıl öncesine dek belirgin bir su kıtlığı olmadığını hatırlatan dernek, hiçbir zaman bol suyun olmadığını ifade ederek, “Kıbrıslılar her zaman ‘‘kendi yağıyla ciğerini kavurmayı’’ başarmıştır” dedi.
Yıllarca yer altı su kaynaklarının savurganca kullanıldığını kaydeden Sarpten, ülkedeki suyu akıllıca kullanıp sağlıklı bir su yönetim politikası oluşturulmadığı ve su israfının önlenmediği sürece Türkiye'den gelen suyun dahi bu derde çare olamayacağını kaydetti.
Yapılan detaylı açıklamada şu ifadeler yer aldı:
“10 Yıl Sonra Tekrar Hatırlatır: ‘‘Taşıma suyla değirmen dönmez’’
40-50 yıl öncesine kadar Kıbrıs’ta belirgin bir su kıtlığı yoktu; ancak tarihinde de hiçbir zaman bol suyunun olmadığı bilinmektedir. Ancak, Kıbrıslılar her zaman ‘‘kendi yağıyla ciğerini kavurmayı’’ bilmiş ve yokluklar içerisinde de olsa ‘‘akılcı bir su yönetimi’’ uygulamaya çalışmıştır. Değirmenlik Başpınarı’ndan Mağusa’daki Tuzla’ya kadar yaklaşık 50 km boyunca uzanan su kemerlerinin bugün dahi görmekte olduğumuz kalıntıları bunun en somut örnekleridir.
Ne var ki, gerek nüfus hareketleri gerekse bilinçsizlik ve umursamazlık nedeniyle önce yer üstü suları giderek azaldı, son 20 yılda da yer altı suları aşırı savurganca kullanıldı. Biri Girne’de diğeri Güzelyurt’ta olmak üzere iki büyük akiferimiz olduğu halde Girne’deki lağım sularıyla kirlendi, Güzelyurt’ta ise tuzlanma yaşandı. Böyle bir ortamda, bağıra bağıra gelen susuzluk karşısında ise suyu tasarruflu kullanmak, tarımda vahşi sulamayı terk etmek, kirli su kaynaklarını arıtmak, dahası hatlardaki kayıp ve kaçağı önlemek gibi uygulamaların hiçbiri için gerçekçi bir çalışma yapılmadı.
Akıllı su yönetiminin temel ilkeleri olan bu uygulamalar yerine, 2010 yılının sonunda hiçbir bilimsel gerçekleşe bağdaşmayan ve ekolojik olmayan bir başka yol seçildi ve neredeyse ülke ihtiyacının tamamına yakını olan yıllık 75 milyon metreküp suyu deniz aşırı taşıma hedefiyle borularla Türkiye’den getirilmesi denendi. Başarıldı da! Milyarlarca lira harcanarak adına ‘‘asrın projesi’’ denilen ama aslında ‘‘asrın hatası’’ olan bu proje susuzluğumuza çare oldu mu? Kesinlikle, hayır! Olmadı, olmayacak da…
Biyologlar Derneği, tam 10 yıl önce bu konuda gerekli uyarıları yapmış ancak ne yazık ki, toplumun geneli ve siyasilerin de tamamı tarafından uyarılarımız dikkate alınmamış ve su soru başka bir coğrafyadan getirilerek çözülmeye çalışılmıştır. Elbette ki, borularla su getirilmesinin temel amacı siyasi, politik ve stratejik nedenlere bağlıdır. Çünkü; temel amaç Kıbrıs Türk halkının su sorunu çözmek olsaydı çok daha az maliyetle çok daha akılcı çözümler üretilebilirdi. Öyle ki, Lefke ve Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde akademisyen G. Elkıran ve M. Ergil’ in yayınladığı kendi suyumuzun korunmasına yönelik bilimsel makallerde yılda 57,5 milyon suyu geri kazanmamızın mümkün olduğunu ortaya koyuyor.
Pek bilinmese de şu an Haspolat’ta 3,5 milyon metreküp atık su var ve bu sağlıklı bir arıtılamadığı için bize başka sorunlar yaratıyor. Mesela Haspolat’taki suyu arıtabilsek, ki onu yapmak çok daha kolaydır. Şimdiye en azından Mesarya’nın su sorunu çözülebilirdi. Yine, kötü şebekeden dolayı domestik suyun yüzde 45’i sızıp yok oluyor. Yeni şebekelerle bunun bir kismi önlenebilir ve yaklaşık 16 milyon metreküp su bu yolla kazanılabilir. Ayrıca, kötü sulama yöntemleri ile yüzde 40 su buharlaşıp yok oluyor. Bu şekilde tarımsal uygulamalarımızı değiştirerek ve vahşi sulamayı tamamen terk ederek 28 milyon metreküp kazanç sağlanabilir.
Buna karşın, bizi yönetenlerin akılcı su yönetimine dair hiçbir adım atmadığı artık anlaşılmıştır. Özellikle, Türkiye'den adamıza borularla su getirilmesi sonrası susuzluk kalıcı olarak ortadan kalktı sanılarak bırakın ‘‘akılcı’’ bir su yönetimi olmasını su yönetimine dair en ufak bir adım atılmamıştır. Bir ‘‘su yasası’’ bile çıkarılamamış, su yönetimi kendi yerel kaynaklarımızı dahi başkalarına devredecek şekilde tamamen dışa bağımlı hale getirilmiştir. İnanıyoruz ki, su sorunumuzu çözmek iddiasında olan bu proje sayesinde su sorunumuzun giderek daha da çözümsüz hale getirildiği artık tüm toplum tarafından görülmektedir. Tarih bizi haklı çıkarmış ve bir kez daha anlaşılmıştır ki, ''taşıma suyla değirmen dönmez'' ve hiçbir zaman da dönmeyecektir.
Küresel ısınmadan birinci dereceden ‘‘kuraklık’’ olarak etkilenen ülkemizde durum böyle devam ederse, taşıma suyla gelecek su bile mevcut nüfusun gereksinmelerini karşılamaktan çok uzak kalacaktır. Kaldı ki, taşıma suyun adaya geldiği son 10 yılda tek bir su tasarruf kampanyası bile düzenlenmemiş, alabildiğine su israfı yapılmıştır. Projede meydana gelen ve bir türlü giderilemeyen aksaklıkların had safhaya çıktığı bugünlerde insanımız susuzluktan kırılırken belediyelerin halen daha en küçük refüjleri bile çimlendirmeye devam etmesi bu duruma küçük bir örnektir.
Bir kez daha vurgulamak isteriz ki, bu proje "Asrın Projesi" değil, "Asrın Hatası"dır. Çünkü, bu proje su sorunumuzu çözmediği gibi yerel kaynaklarımızın da yok olmasına yol açarak hayatımızı fazlasıyla olumsuz etkiledi. Halkımız, 10 yıl önce su gelirken bunu aksini söyleyenleri, hatta Meserya’nın yemyeşil olacağını iddia edenleri hatırlamalı ve bir de şimdi yaşadığımız gerçekliğe bakmalıdır! Evet; su sorunumuz vardır ve bu sorun kendi kaynaklarımızın doğru kullanımıyla çözülür. Unutulmamalıdır ki, kendi suyumuzu akıllıca kullanıp sağlıklı bir su yönetim politikası oluşturmadığımız, mevcut suyumuzu alabildiğine kirletip israf etmeye devam ettiğimiz sürece Türkiye'den gelen bu su bile derdimize çare olamaz. Hasan SARPTEN Yönetim Kurulu adına (Başkan)”