Tasmalarınızı görünmez sanmayın!
“Azala Azala” diye şiirini avuçlarımıza doğurdu Jenan Selçuk.
Öyle ‘mini minnacık’ bir cep kitap denedi, çok da iyi yaptı.
Tasmalarımızı anımsattı.
***
“İtiraf”a bakar mısınız?
Tasmalarını çözerek onca insanın sırrını döküyor ortaya…
“Aldattım, dedi.
Seni O’nunla
O’nu seninle, ikinizi
bir başkasıyla.”
***
‘Evrim’i okurken sarsılıyorsunuz asıl…
“Kuyruklarınız kısaldı diye,
Tasmalarınızı görünmez sanmayın.”
***
Belki çok ağır bir metafor ama tasmalarımızla birlikte yaşadığımız gerçeği gizlenemiyor.
Adımlarımızı izliyor birileri, hayatlarımızı gözlüyor.
Kimi yaralı yüreklerimize el koyuyor, kimi yönetime…
Özgürlük alanımız daralıyor her durumda…
Kişisel bir yerden başlıyor bu, memlekete kadar uzayabiliyor.
Kendi düşümüzden çok başkalarının çektiği yere gidiyor, düşüyor, savruluyor, sürükleniyoruz.
***
Sevmenin çok uzun kelime olduğu bir zamanda, derin deniz mavisi yerine, apansız bir griliğe sürülüyor hayatlarımız. ‘Nefret’ dayatılıyor belleklerimize, ‘hınç’ tek hece… Ve tasmalarımızı çoğaltmaya elinde kırbaç geziyor birileri…
***
Kafka’nın deyişiyle, “kafesin biri kuş aramaya çıktı.”
Ada yarısına geldi ve gördü ki, kuşların çoğu kafese girmeye çoktan razı!
***
Yine “Azala Azala” diyelim.
“Merdivenlerin hafızasından silindi,
ayak seslerin.”
***
Şimdi o merdivenlere yeniden tırmanmak zamanıdır.
Eğer bileceksek ki birileri merdivenin iki ucundan tutacak.
Uzayacak elleri, ellerimize…
“Güvendeyiz” diye hissedeceksek eğer…
Yalnız değiliz duygusu dağılacaksa bileğimizden bedenimize…
O ayak sesleri unutulmamışsa…
O zaman göğe tırmanabiliriz.
***
Kim bilir belki de ‘azala azala’ çoğalacağız, yeniden…