“Tatar’ın tutumu Hristodulidis’i hiç hak etmediği şekilde ‘çözüm isteyen taraf’ pozisyonuna oturtuyor”
“Samimiyseniz gelin, BM Güvenlik Konseyi kararları çerçevesinde takvimi belirleyelim, o takvimin sonunda yine masadan kalkarlarsa da ‘bedelini ödeyeceklerini’, statükoya geri dönülmeyeceğini şimdiden taahhüt edin”
CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman, Ersin Tatar’ın tutumu nedeniyle Kıbrıslı Rum lider Hristodulidis’in “hiç hak etmediği şekilde ‘çözüm isteyen taraf’ pozisyonuna oturduğunu” söyledi.
Rum lidere çağrıda da bulunan Erhürman “Samimiyseniz gelin, BM Güvenlik Konseyi kararları çerçevesinde takvimi belirleyelim, o takvimin sonunda yine masadan kalkarlarsa da "bedelini ödeyeceklerini", statükoya geri dönülmeyeceğini şimdiden taahhüt edin” dedi.
BM'nin 3'lü görüşme daveti tartışmalarına da atıfta bulunan Erhürman, BM Genel Sekreteri’nin “bir üçlü görüşme mümkün mü” diye sondaj yaptığını ancak resmi davetin söz konusu olmadığı bir evrede bunu Rum liderin kamuoyuyla paylaşmasının süreci berhava edebileceğini bilmemesi mümkün olmadığını ifade etti.
Erhürman “Peki o zaman neden yaptı Sn. Hristodulidis bunu? Bu soruyu yalnızca ben sormuyorum. Cyprus Mail de aynı soruyu soruyor ve acaba iç politikadaki bazı konularda yaşadığı sıkışıklığı aşmak için bir tür gündem değiştirme çabası mı, yoksa kendisine göre olumlu olan bir “gizli bilgi”yi kamuoyuyla paylaşma keyfi mi diyor” ifadelerini kullandı.
İşte Erhürman'ın sosyal medyada yaptığı paylaşım:
Sn. Tatar’ın “Kıbrıs sorununun çözümü”ne ilişkin tezlerinin çözüm getirmesinin mümkün olmadığını nedenleriyle birlikte çok anlattık. Benzer biçimde müzakere masasının kurulmasına ilişkin “ön şartları”nın, kabul edilmesini bir yana bırakın çoğu zaman anlaşılması dahi imkansız.
Çok uzatmadan söyleyebiliriz ki Sn. Tatar aslında “çözümsüzlük çözümdür” diyor.
Dahası, müzakereyi bırakın, her türlü diplomasiden ve diyalogtan ısrarla kaçarak Kıbrıs Türk halkını dünyadan her gün biraz daha uzaklaştırıyor. Bunların toplamında Kıbrıslı Türklerin defalarca ortaya koyulmuş çözüm iradesine karşın, Sn. Hristodulidis’i hiç hak etmediği şekilde “çözüm isteyen taraf” pozisyonuna oturtuyor.
Dediğim gibi bunları nedenleriyle birlikte çok anlattık. Uzatmaya, tekrarlamaya hiç gerek yok.
Ama diğer tarafa da bakmak lazım tabii! Uzun bir süreden beri Sn. Hristodulidis’in kendini “çözüm isteyen taraf” gibi göstermesine karşın aslında biraz Papadopulos’u hatırlatacak şekilde samimiyet ve güvenilirlik açısından ciddi soru işaretleri taşıdığını anlatıyoruz. Bunu uluslararası toplumdaki muhataplarımıza da söylüyoruz.
Son yaşanan “BM Genel Sekreteri’nin 13 Ağustos daveti” hikayesi maalesef bu görüşümüzü doğruluyor. Sn. Hristodulidis diplomasi bilmeyen bir kişi değil. Kendisi Dış İşleri Bakanlığı da yapmış bir diplomat. Dolayısıyla BM Genel Sekreteri’nin “bir üçlü görüşme mümkün mü” diye sondaj yaptığı ama resmi davetin söz konusu olmadığı bir evrede bunu kamuoyuyla paylaşmasının süreci berhava edebileceğini bilmemesi mümkün değil.
Peki o zaman neden yaptı Sn. Hristodulidis bunu? Bu soruyu yalnızca ben sormuyorum. Cyprus Mail de aynı soruyu soruyor ve acaba iç politikadaki bazı konularda yaşadığı sıkışıklığı aşmak için bir tür gündem değiştirme çabası mı, yoksa kendisine göre olumlu olan bir “gizli bilgi”yi kamuoyuyla paylaşma keyfi mi diyor. Yazının bütününden anlaşılıyor ki Sn. Hristodulidis gibi deneyimli bir diplomatın “masum bir hata” yapmış olması Cyprus Mail’e de inandırıcı gelmiyor.
Hikaye bu! Karşınızda “BM Güvenlik Konseyi kararları çerçevesinde çözüm istiyorum” demesine karşın samimiyeti ve güvenilirliği yalnızca kuzeyde değil, güneyde ve uluslararası toplumda da sorgulanan ve her adımında bu güvensizliği besleyen birisi var.
Üstüne üstlük bu kişi, bir yandan çözüm istiyorum derken, diğer yandan da “karma evlilikler”, mülkiyet konusuyla ilgili güneyde açılan davalar, KKTC’deki üniversiteler konusunda uluslararası kurumlara yapılan başvurular ve daha pek çok alanda uluslararası topluma anlatılması gereken ve iki toplum arasındaki güven ilişkisini zedeleyen pek çok adım atıyor.
Aynı kişi, Sn. Guterres’in raporlarında, üstü kapalı şekilde, KKTC’nin fiilen tanınması anlamına geleceği endişesiyle “Güven Yaratıcı Önlemler”in önündeki engel olmakla “eleştiriliyor”.
Bu arada siz de spordan ticarete, uluslararası toplumla temastan direkt uçuşa kadar pek çok sorunla boğuşuyorsunuz.
Ne yaparsınız?
“Ben BM Güvenlik Konseyi kararları zemininde görüşme yapmam. Onu bir yana bırakın, her türlü diplomasiyi ve diyalogu da reddeder, muhatabımın samimiyetsizliğini, güvenilir olmamasını deşifre etme ve halkımın yaşadığı sorunları anlatma fırsatlarının tümünü elimin tersiyle iterim” mi dersiniz?
Yoksa her fırsatta önüne çıkar, BM Genel Sekreteri’ne de, ona da, herkese de, “benim halkım çözüm iradesini defalarca ortaya koydu. Siyasi eşitliği tartışma konusu yaptırmaz. Bir kez daha senelerce masada dirsek de çürütmez. Kurulacak bir masadan Sn. Hristodulidis’in oyunlarıyla eli boş da kalkmaz. Samimiyseniz gelin, BM Güvenlik Konseyi kararları çerçevesinde takvimi belirleyelim, o takvimin sonunda yine masadan kalkarlarsa da "bedelini ödeyeceklerini", statükoya geri dönülmeyeceğini şimdiden taahhüt edin. Bu arada da, şu ‘karma evlilikler’, mülkiyet, yükseköğretim gibi konularda samimi olun. Güven yaratıcı önlemlerin, sporcularımızın, sanatçılarımızın önünü açın. Kıbrıs Türk halkı iki eşit kurucu ortaktan biri olarak, ülkenin yönetiminde de, doğal kaynaklarında da eşit hak sahibidir, bunu tescil edin” mi dersiniz?
Biz ikincisini söylüyoruz işte. Çünkü halkımızın hak ve çıkarlarını korumanın, eşit uluslararası statüsünü teyit ettirmenin ve çocuklarımızı dünyayla buluşturmanın yolunun her türlü diplomasi ve diyalogtan kaçmaktan değil, öz güvenle her türlü diplomasi olanağını kullanmaktan geçtiğini biliyor, çözümün bu halkın önünde açacağı ufukları görüyor, ona bizden kaynaklanmayan sebeplerle ulaşılamama durumunda da, doğru dış politika hamleleriyle halkımızın önünü açabileceğimize inanıyoruz.