Tatil; eşittir, boş gün
2015 yılının son yazısını kaleme aldığım farkındalığına, takvim yaprağına bakarak vardım. Masa üstü takvimin sağ köşesindeki tek renkli-kırmızı olan sayılar; Pazar gününü göstermekteydi.
27 Aralık; kırmızı; Pazar.
Ve bu yılın son yazısının yayınlanacağı gündü.
Bazı takvimlerde Cumartesi’ni de kırmızıyla belirtiyorlar ama benimkinde tek kırmızı; Pazarlar.
İnsana; “kendinle olabileceğin tek gün” dercesine yüzüne vuran, diğer günleri siyahla yılın en başından gözüne sokan bu takvimler; bir yıl içerisindeki iş ve özel anlarını peşinen zihnine yerleştiriyorlar işte.
Tatil; eşittir, boş gün.
Halbuki “tatil” denilen şey, kendini yaşama şansından başka ne olabilir ki.
Geriye kalan günler hep hâyâl, hep ileriye dönük çabalarımız değil mi?
Ve her yeni yıl öncesi herkes gibi siz de bir “dilekte” bulunma ihtiyacı hissetmiyor musunuz? O günü yaşamaktan çok geçmişle-gelecek arasında dolaşıyor zihnimiz.
Geçmişi bugüne taşır, sürekli onun üzerine yorumlarla aklımızı yorarken, diğer taraftan da gelecekle ilgili planlar, beklentiler, hâyâllerle ikinci bir yükü daha yerleştiriveririz şu küçücük aklımıza.
Peki ya bugün?
Yaşadığımız şu an?
Nerede, nesinin farkındayız?
Sosyal paylaşım sitelerinde arkadaşlarımıza duyurmak için “an itibarıyla...” durumları bildirirken, kendi “an itibarımızı” es geçmekte, dün’e havale etmekteyiz.
Ancak ertesi gün; “dün” diyerek başlayabiliyoruz ne yaptığımıza, ne yaşadıklarımıza.
Ve o an’ı yine es geçip yarından bahseder oluruz.
Eckhart Tolle “Şimdi’nin Gücü” kitabında şöyle diyordu:
“Bir çiçekten diğerine uçan bir kelebek gibi, zihin, geçmiş deneyimlerle meşgul olur, ya da kendi ürettiği filmi projekte ederek, gelecek olanı bekler. Biz nadiren şimdi’de ve burada bulunuruz. Oysa fiziksel bedenimizin, değişen duygularımızın ve geveze zihnimizin ardında yatan Gerçek Benliğimizi ancak Şimdi burada bulabiliriz...”
“Şimdi”yi es geçer, gerçek benliğimizden uzaklaşırken, bir başka anlar için hâyâl kurmayı sürdürür, dini günlerde dua eder Tanrı’dan medet umar, Yeni Yıl’lara merhaba derken gizliden gizliye Noel Baba’dan beklentilerimizi torbasına koymasını dileriz.
Geçmiş ve gecek...
Araf’ta yaşadıklarımızı görmezden gelerek kaçırdığımız her anın üzerine, geçmişin hatıraları, geleceğin umutları abandıkça, “şimdiler” hep görmezden gelinecek, ta ki bir gün farkına varılana dek.
Ama beklemek de bir umut, “şimdi”nin tek güvencesi.
Tıpkı Tolle’un dediği gibi; “Gökyüzü bulutlarla kaplanıp karardığında bile, güneş aslında yok olmamıştır. O hâlâ orada, bulutların ardında parlamaktadır...”
Yeni yıl’da, güneşi yeniden görmek dileğiyle, “şimdi”ye yine yarım vuruşluk bir es veriyoruz...