TC Merkez Bankası’nın faiz artırımı, kurları nasıl etkileyecek ?
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu, politika faiz oranını( bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı) 500 baz puan artırarak yüzde 50'ye çıkardı.
Piyasaların yakından takip ettiği faiz kararı beklentilerin aksine gerçekleşti. Ekonomistlerin çoğunluğu, faizin sabit tutulacağını tahmin ediyordu. TCMB, şubat ayında faizi yüzde 45'te sabit tutmuştu.
Faiz artışından sonra piyasalarda oynaklık arttı ve döviz kurlarında düşüşler görüldü.Tabiki önemli olan bu düşüşün devam etmesidir.Faiz artırımı tek başına döviz kurlarını geriletmez.
Türkiye'de geçen yılki seçimler öncesi politika faizi yüzde 8,5'tu. Merkez Bankası, seçimler sonrası, 2023 yılının Haziran ayında yaptığı toplantıda 27 ay sonra ilk kez faiz arttırmıştı.
TC Merkez Bankası en yüksek politika faizi artışını ise, Mayıs 2018'de 850 baz puanla yapmıştı.
Merkez Bankası, şubat ayı enflasyonunun öngörülenden fazla olmasından dolayı, politika faizinin artırılmasına karar verildiğini açıkladı. Muhtemelen, seçim sonrası, dövizde yaşanabilecek aşırı fırlamaları engellemek için de, bu adım atılmıştır.
TC Merkez Bankası ayrıca, aylık enflasyonda kalıcı bir düşüş sağlanana ve enflasyon beklentilerinin öngörülen tahminlere yaklaşıncaya kadar, sıkı para politikası uygulanacağını ve fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda elindeki tüm araçları kararlılıkla kullanacağını vurguladı.
Enflasyon beklentileri, jeopolitik riskler ve gıda fiyatları, enflasyon üzerindeki baskıları artırmaktadır.
Merkez Bankası’nın faiz artırımı kararını doğru buluyorum.Ancak, geç kalınmıştır.Keşke, Ocak ayında yapılsaydı da, kurlar bu kadar yükselmese ve Merkez Bankası rezervleri bu kadar erimeseydi.Umarım, bu karardan sonra rezervlerdeki azalış durur.
Seçim ekonomisinin uygulanması, sermaye girişinin zayıflaması, döviz talebinin, seçim sonrası kurun yükseleceği endişesi ile artması, döviz rezervlerinin azalmasında etkili olmuştur.
Politika faizindeki bu yükseliş, mevduat faizlerini de artıracaktır.Bu da, dövize karşı, TL’ ye yönelişi hareketlendirebilir.Piyasaki paranın dövize kaymaması için faizler yükseltiliyor ama hala enflasyon oranı faizlerin üzerinde.
Faiz artırımı ile, kurlardaki yükseliş trendi bir miktar durdu.Bu durum rezervlerin artmasına katkı koyacaktır.Ama, bakalım bu kur düşüşleri devam edebilecek mi?Hep birlikte göreceğiz.
Tabiki, sadece faiz artışı yeterli değildir. Ekonomik istikrar için, yapısal reformlar ve politikalar da mutlaka uygulanmalıdır.
Şu ana kadar yapılan faiz artırımları, enflasyonla mücadelede yetersiz görülüyor ve bu da kurların daha fazla düşmesine engel oluyor. Faizlerin yükseltilmesinde, esas hedef enflasyonu düşürmek olmalıdır.
Öte yandan, şu anki enflasyon oranı karşısında (Yüzde 67), halen negatifte olan reel faiz pozisyonunda, dövize olan talebi, kur yükselişini durdurmak pek mümkün görünmüyor.
Zira, yüksek döviz kurları ve yüksek enflasyon, politika ve piyasa faizlerinde de, yükselişe neden olmaktadır. Bu nedenle, ekonomi bilimine uygun politikaların uygulanmasına devam edilmelidir.
Ekonomi yönetimi, enflasyonla mücadele, fiyat istikrarı ve yabancı sermaye girişini hızlandıracak politikalar uygulamalıdır.
Seçim sonrası olabilecek aşırı kur yükselişi, hem Merkez Bankasını, hemde Ekonomi yönetimini zora sokacaktır.Bu bağlamda, TL’nin reel olarak değer kazanması, dövizin daha da yükselmemesi için, Ekonomi yönetimi, faiz artırımına gitmiştir.
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch’in, Türkiye'nin kredi notunu "B"den "B+"ya yükseltmesi de olumlu olmuştur.Diğer derecelendirme kuruluşları da not yükseltirse, Türkiye’ ye yabancı sermaye girişi hızlanabilecektir.
Seçim ekonomisi nedeniyle, kamu harcamalarının artması da, enflasyonu körüklemeye devam ediyor.Bu bağlamda, böylesine bir ortamda, vatandaşın elindeki dövizi bozup, TL’ ye geçmesi beklenmemelidir.
Öte yandan, Türkiye’ de döviz kurlarında ve piyasalardaki gelişmeleri sadece faiz oranları ve diğer ekonomik parametreler etkilememektedir. Ekonomik gelişmeler dışında, siyasi gelişmeler de Türkiye ekonomisini doğrudan etkileyebilmektedir.ABD, AB ve komşuları ile ilişkileri, ekonomik gelişmelere de etki etmektedir.
TCMB ‘ nin yeni faiz artırımı kararı, KKTC’ deki bankaların mevduat ve kredi faizlerini de yükseltecektir.Özellikle kredi faizlerinin yükselmesi, borçluları ve yatırımcıları da olumsuz etkileyecektir.
Döviz kurlarında ve petrol fiyatlarında görülebilecek düşüşlere istinaden, başta akaryakıt, gaz ve elektrik gibi temel maddelerde indirim yapılmasını halk ve sektörler beklemektedir. Çünkü, bu girdi maddelerine ve diğer mal ve hizmetlere yapılan sürekli zamlar, halkı perişan etmekte, borçları günden güne artırmaktadır.
KKTC hükümeti’ nin öncelikli görevi, enflasyonla mücadele, bütçe disiplini, ekonomik büyüme politikalarını hayata geçirmek olmalıdır.
TL’nin değer kaybı, döviz kurları ve enerji fiyatlarındaki yükselme durmadığı taktirde, bizim piyasadaki yüksek enflasyon ve pahalılık da durmayacaktır.KKTC Hükümet’ inin maalesef başta enflasyon, pahalılık ve diğer sorunlarla mücadele konusunda bir plan veya programı bulunmamaktadır.