1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “TC'li bakan karşısında benim bakanım ezik… BÖYLE OLMAZ!”
“TC'li bakan karşısında  benim bakanım ezik…  BÖYLE OLMAZ!”

“TC'li bakan karşısında benim bakanım ezik… BÖYLE OLMAZ!”

YENİDÜZEN’e konuşan deneyimli siyasetçi İsmail Bozkurt, politikaya ilişkin çarpıcı yorumlar yaptı

A+A-

 

Ödül ÂŞIK ÜLKER

 

   Eski siyasetçi İsmail Bozkurt, Kıbrıs Türkü’nün alışılmış bir hayat biçimi olduğunun altını çizerek, bunun korunması konusunda siyasetin bir bütün olabilmesi gerektiğini söyledi.

   “Ganimet düzeni ve çok uzun yıllar Türkiye’nin denetimsiz para vermesinin ülkeyi mahvettiğini” söyleyen İsmail Bozkurt, Türkiye ile kişilikli ilişkinin henüz gelişmediğini belirtti.

 

“Kişilikli ilişki bence henüz gelişmedi. Hala Türkiye’den bir bakan geldiğinde, benim bakanım sanki onun karşısında ezik duruyor, bunun olmaması lazım.

Bozkurt, şunları söyledi: “Hala Türkiye’den bir bakan geldiğinde, benim bakanım sanki onun karşısında ezik duruyor, bunun olmaması lazım. Bazı konuların Türkiye’den bir bakan tarafından açıklanması da yanlış bana göre, dışa karşı da yanlış. Bunu bir şekilde bizimkilerin Türkiye hükümetlerine anlatması gerek... Anlatılırsa, izah edilirse bunların düzeleceğini de düşünüyorum. Kıbrıs Türkü’nün alışılmış bir hayat biçimi var, laiktir, Atatürkçü’dür. Bu konuda burada bir huzursuzluğumuz var, bunun olmaması gerekir. Bu konuda siyasete büyük görev düşer, siyasetimizin bir bütün olması gerekir. Kültürümüzü, yaşam biçimimizi koruma konusunda siyaset bir bütün olabilmeli.”

 Bozkurt, ülkede temel sorunun siyasetin sorun çözme yeteneğinin olmaması olduğunu vurguladı. “Siyaset çözüm üretemiyor” diyen Bozkurt, “‘Siyaset sorun çözme sanatıdır’ denir. Bizde sorunlar çözülmüyor. Ben 1990 yılında aktif politikadan ayrıldım, ondan önce olan sorunlar şimdi de var. Eğitim, sağlık o zaman da tartışılırdı, şimdi sorunlar hem büyüdü, hem de yenileri eklendi” diye konuştu.

 

“Değişik dönemlerde değişik şeyler dağıtıldı. Bir dönem evinize telefon bağlatmak için UBP’ye kaydolmak gerekirdi. Popülizm sistemin kendisi oldu”

Bozkurt, iktidar olmanın rant dağıtma gibi olduğunu kaydederek, “Değişik dönemlerde değişik şeyler dağıtıldı. Bir dönem evinize telefon bağlatmak için UBP’ye kaydolmak gerekirdi. Popülizm sistemin kendisi oldu. Popülizm, rant dağıtmaya dayalı siyaset anlayışı...” dedi. 

“Temel sorun, siyasetin sorun çözme yeteneğinin olmaması”

  • Soru: Size göre en büyük sorunumuz nedir?
  • Bozkurt: Bana göre temel sorun, Kıbrıs sorunundan da önce, siyasetin sorun çözme yeteneğinin olmaması. “Siyaset sorun çözme sanatıdır” denir. Bizde sorunlar çözülmüyor. Ben 1990 yılında aktif politikadan ayrıldım, ondan önce olan sorunlar şimdi de var. Eğitim, sağlık o zaman da tartışılırdı, şimdi sorunlar hem büyüdü, hem de yenileri eklendi. Örneğin o zamanlar trafik sorunu bu kadar yoktu, çevre bu kadar kötü değildi. Bana göre temel sorun siyasetten kaynaklanıyor. Ben doğrudan sisteme bağlamıyorum açıkçası. Yani parlamenter sistem olduğu için değil, çünkü parlamenter sistemde olan İngiltere, Almanya, İsrail gibi ülkelerde sorunları çözüyorlar. Son zamanlarda başkanlık sistemi de tartışılıyor, ben ona da karşı değilim. Bu memlekete parlamenterliği getirenlerden biriyim, artık tartışılması gerektiğine inanıyorum. Bu şekliyle bu gömlek bize uymuyor, gerekirse başkanlık sistemine de geçilsin, karşı değilim, yeter ki başkanlık sisteminin fren ve denge unsurları tam yerine otursun. Eğer bunlar tamam olmazsa, felaket olur, diktatör çıkarırsınız. Sistem ne olursa olsun, bunu doğru işletmek gerekir. Bunca yıldır denedik, bizde siyaset çözüm üretemiyor.
    Bürokrasi, kamu yönetimi çok kötü durumda. Ben kamuda bir işim olduğunda, o gün huzursuz oluyorum, çünkü biliyorum bir yerde takılacak, canım sıkılacak. Gerçekten her gittiğimde bir sıkıntı oluyor. Ben bilinen biriyim, her kapıyı çalabilirim ama ben bile bazı sorunları çözemiyorum. Kısacası problemlerimiz büyüyor. Siyasette mazeret yoktur, siyaset mazeret üretmemeli. Siyasette başarırsanız tamamsınız, başarmadığınızda bunun ceremesi size aittir. Bana göre temel sorunumuz sorunları çözemememizdir.

 

“İki şey bu ülkeyi mahvetti diye düşünüyorum, ganimet düzeni ve çok uzun yıllar Türkiye’nin denetimsiz para vermesi.”

“İki şey bu ülkeyi mahvetti, ganimet düzeni ve Türkiye’nin denetimsiz para vermesi”

  • Soru: Hata nerede, sorunlar neden çözülmüyor?
  • Bozkurt: İki şey bu ülkeyi mahvetti diye düşünüyorum, ganimet düzeni ve çok uzun yıllar Türkiye’nin denetimsiz para vermesi. İktidar olma, rant dağıtma gibi oldu. Hükümet olacaksın, bir şey dağıtacaksın, iş vereceksin... Değişik dönemlerde değişik şeyler dağıtıldı. Bir dönem evinize telefon bağlatmak için UBP’ye kaydolmak gerekirdi. Popülizm sistemin kendisi oldu. Popülizm, rant dağıtmaya dayalı siyaset anlayışı...
     
  • Soru: Toplumun bunu talep ediyor olması da sorun değil mi?
  • Bozkurt: Tabi ki, neden politikacıları suçluyoruz? Onların bunu çözmesi gerekir. Çözemedikleri için suçluyoruz. Elbette bu karşılıklı bir alış veriş.

 

 “Politikadan iğrendim”

  • Soru: Siyaseti erken bıraktığınızı düşünüyor musunuz?
  • Bozkurt: Erken sayılır tabi, 50 yaşındaydım ama erken başlamıştım, 30 yaşında. Kısa bir siyaset hayatım olmadı, daha uzun vadede siyasete devam etmek isterdim. Ama 1990’da Cumhurbaşkanlığı’na aday olmam benim için belirleyici oldu. O seçim kötü bir seçimdi, sadece adı seçimdi, politikadan iğrendim diyebilirim, soğudum. Ardından, 1993 yılında parlamento seçimlerinde aday olmak istemezdim, Sayın Akıncı o dönemde TKP Genel Başkanı’ydı, ısrar etti, görev bilinciyle aday oldum. Fakat parti içi inanılmaz oyunlara tanık oldum. Bizim gibi, sosyal demokrat partilerde olmaması gereken şeyler gördüm ve “ben 3 yıl önce bu arkadaşlarla Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde müthiş bir mücadele verdim. 3 yıl sonra sırf kazanma hırsıyla bunlar nasıl olur” dedim, bunlar bende burukluk yarattı. Bu arada edebiyatı hep çok sevdim ve en başından beri yazar olmak isterdim. Fakat üniversiteden döndüğümde 21 Aralık, TMT’nin içinde buldum kendimi, sonrasında politika. Dolayısıyla yazma hevesim mecburen hep kaldı. Siyasal hayatımda da çok yazdım, mensup olduğum partinin hemen hemen tüm belgelerinde katkım var. Meclis içinde yasa yapmada maharetliydim, hatta o dönemde bana Hammurabi lakabını takmışlardı.

“Keşke hiç bulaşmasaydım, hep edebiyatla uğraşsaydım”

Politikanın sonuna doğru yazma konusunda kapıyı biraz araladım. Oğlum Orkun’la 45 gün Moskova’da bulunduk, dönüşte izlenimlerimi yazdım, kitaba dönüştü, “Kızıl Meydanda Bir Uçak”. Bu bende bir heves yarattı. Hemen akabinde eşimle 15 gün Abant’a gitmiştik, ilk romanımı yazdım, “Yusufcuklar Oldu Mu?” Bunları yazınca bendeki edebiyatçı taraf kabardı. Politikayı bıraktım diye çok da üzülmedim, en çok istediğim şeyi yaptım. Şimdi bana bazen “politikayı özlemiyor musun” diye sorarlar, ne özlemesi, mümkün olsaydı, keşke hiç bulaşmasaydım, hep edebiyatla uğraşsaydım.

  • Soru: Kapınızı çalıp görüşünüzü alan var mı?
  • Bozkurt: Son Cumhurbaşkanlığı seçimleri hariç, ondan önceki iki seçimde aday olmam için bana gelenler oldu. 1995’te TKP ve CTP ortak aday olmam için geldi, 2000’de hem TKP ısrarcı oldu, hem de Mehmet Ali Talat bizzat beni ikna etmeye geldi. 2015 seçimlerinde de ilginç bir şekilde, Serdar Denktaş bana bağımsız aday olmamı, beni destekleyeceklerini söyledi. Ben artık aday olmam, seçime girmem.
    Kişi olarak gelip danışan konuşan çok insan var, kurumsal olarak yok. Ne kadar politikadan uzak da dursak, ister istemez insanlar bizim gibileri zorluyor. Nereye gitsem biri bir şeyler sorar, fikrimi öğrenmeye çalışır. Dolayısıyla “uzağım” deseniz de bir noktaya kadar uzak olabilirsiniz.

“Partinin gerçek görüşlerinden çok kişiler ön plana çıkıyor”

  • Soru: Bu günlerde, Ocak ayında bir erken seçim gündemde. Mevcut hükümet ortakları arasında bazı çekişmeler, farklı açıklamalar basına yansıyor. Örneğin Başbakan Yardımcısı ada karttan bahsederken, Başbakan böyle bir şey olmadığını söylemişti. Seçimle ilgili duruşları farklı. Siz bunu nasıl görüyorsunuz?
  • Bozkurt: Bizim ülkemizde her dönemde bu oldu. Bizim memleketteki politika için gayet doğal karşılarım. Bizde görüşler çok öne çıkmadı. Bir partinin gerçek görüşlerinden çok kişiler ön plana çıkıyor. Bir hükümet kurulduğu zaman bir protokol, protokole göre bir hükümet programı imzalanır. Bizim bir hastalığımız da, sanki bunlar sırf imzalansın diye imzalanır. Sonra bir bakarsınız bakan kendi görüşlerini uygular, ortaya hükümet programında hiç olmayan şeyler çıkar. Bu da kurumlaşamamış olmanın etkisidir diye düşünüyorum.
    Erken seçim konusunda Serdar Bey’i bir konuda haklı buluyorum, bütçe konusundaki duruşunu. Bütçeyi halledip, seçime gitseler iyi olurdu. 7 Ocak’ta seçim yapılsa, hükümetin oluşması, meclisin toplanması Ocak sonu, onun oturup bütçeyi görüşmesi birkaç ay sıkıntı olacak. “Yeni hükümet kendine göre yapsın” denebilir ama yeni hükümetin adapte etme yetkisi vardır. 
     
  • Soru: Bütçenin seçimden önce geçeceği söyleniyor...
  • Bozkurt: Seçim kampanyası içinde başarabilirlerse, belki de daha iyi olur, daha uzlaşmacı olurlar.

 “5 bölgeye geçtikten sonra popülizm yoğunlaştı”

  • Soru: Seçim ve Halk Oylaması (Değişiklik)Yasa Tasarısı Hukuk, Siyasi İşler ve Dış ilişkiler Komitesi’nde oybirliğiyle onayladı, yarın da Meclis Genel Kurulu’nda görüşülecek. Sizce yeni seçim sistemi erken seçimde gerektiği şekilde işleyecek mi?
  • Bozkurt: Tek bölge konusunu bu ülkenin gündemine ben getirdim. 1985 KKTC Anayasası’nı hazırlarken tek bölge konusunu Anayasa Komisyonu’nda ben önermiştim ve oy birliğiyle kabul edilmişti. Sonrasında Genel Kurul’da ne olduysa oldu. Arkadaşları sıkıştırdığımızda “Denktaş böyle istedi” demişlerdi, öyle mi oldu bilemem, bazen de bir günah keçisi aranır. Ama mazeret olarak bunu söylemişlerdi. O zaman üç bölgeydi, sonra 5 oldu, şimdi 6’ya çıkarıldı. Bizim gibi küçük ülkelerde bölgeleri ne kadar çoğaltırsanız, popülizm o kadar artar. İddia ederim ki, 5 bölgeye geçtikten sonra popülizm yoğunlaştı.

    Yeni hazırlanan karma karışık bir şey. Ben kendimi bu konuda uzman sayarım ama ben bile karıştıracağım. Mühür kullanacaklar için hiçbir sorun yok, sadece bir mühür vuracaklar. Ama karma oy kullanmak isteyen vatandaşlar, ki bu dönemde çok olacağı görülüyor, çok zorlanacak. Karma da seçmenin demokratik hakkıdır. Bu noktalarda sıkıntı var. Son neyi değiştirdiklerini tam olarak bilmiyorum açıkçası. Basit düzenlemelerle sıkıntıları giderebilirler aslında. Hem çarşaf liste yapıldı, hem de bölgeler var. “Bölgelerin de temsilcisi olsun” denebilir. Bunun da çaresi var, Almanya’da parlamentonun yarısı bütün ülkede seçilir, yarısını bölgeler seçer. Bizde yarısı çoktur ama 10-15 tanesi bölgelere ayrılabilir, bölgeler seçebilirdi. Yani bölgelerin temsiliyetinin de formülü vardır. Aslında benim görüşüme göre bölgelere hiç gerek yoktur. Bölgeler, sosyo- ekonomik, sosyo-kültürel anlamda değişik bölgelerden de temsilciler olsun diye olur. Bizde biraz İskele hariç, diğer bölgelerde genel eğilim aynıdır. Yeni şekliyle çok fazla oy geçersiz olacak diye düşünüyorum.

 

“(İstisnai vatandaşlıklar konusu) Rezalet. Benimsemem mümkün değil”

 

“Rezalet”

  • Soru: Son dönemde istisnai vatandaşlıklar da gündemde. Bu istisnai vatandaşlıkları nasıl değerlendiriyorsunuz?
  • Bozkurt: Rezalet. Benimsemem mümkün değil. “Hiç vatandaşlık verilmesin” noktasında da değilim, o da insan haklarına aykırı ancak istisnai vatandaşlık olmaması lazım, olacaksa da çok belirgin kriterleri olmalı. Genel anlamda vatandaşlık konusunda kriterlerin de çok sağlam olması gerekir. Bazı ülkelerde vatandaşlıklara yargı karar verir. Dosyanızı hazırlar, yargıcın huzuruna gidersiniz, yargıç değerlendirir, kriterlere uygunsa onaylar. Yani vatandaşlıklara siyaseti karıştırmamak gerekir, bizim gibi politik etkinin çok olduğu memleketlerde sanırım buna gerek var, hele bunları gördükten sonra. İstisnai vatandaşlıklar konusunda da kriterler belirlenir ve yargıç ona göre kararını verebilir. Kriterlerin net olması ve ona uyulması lazım.

 

“Bazı konuların Türkiye’den bir bakan tarafından açıklanması da yanlış bana göre, dışa karşı da yanlış”

“Hükümet, hükümetliğini gösterecek”

  • Soru: Türkiye ile ilişkileri nasıl görüyorsunuz? Son günlerde, su konusunda Kıbrıs’ta açılması gereken bir ihalenin Ankara’da açıldığı, bunun yapılan anlaşmaya ters olduğu basına yansıdı...
  • Bozkurt: İhale konusunda çok açık olmayan bir konu var, bizim hükümet bu konuda ne yaptı? Olaya tek taraflı bakmamak lazım. Eğer anlaşmaya aykırı bir durum varsa, muhatap da hükümetse, hükümet de hükümetliğini gösterecek. Elbette Türkiye ile iyi ilişkiler içinde olacaklar ama bu her şeyi kabul edeceksin, yanlışsa da kabul edeceksin demek değil. Kabul etmemek de sokağa çıkıp, kavga etmek değildir. Tavır konmalı, hakkını aramalısın. Yapıldı mı? Bu yapılmasına rağmen ihale orada açıldıysa büyük problem var demektir.

“Kültürümüzü, yaşam biçimimizi koruma konusunda siyaset bir bütün
olabilmeli”

“Kişilikli ilişki bence henüz gelişmedi”

Genel anlamda verilen paralarla ilgili kontrol, denetim konusunda bazı mekanizmaların kurulduğunu söyleyebiliriz. Ancak kişilikli ilişki bence henüz gelişmedi. Hala Türkiye’den bir bakan geldiğinde, benim bakanım sanki onun karşısında ezik duruyor, bunun olmaması lazım. Bazı konuların Türkiye’den bir bakan tarafından açıklanması da yanlış bana göre, dışa karşı da yanlış. Bunu bir şekilde bizimkilerin Türkiye hükümetlerine anlatması gerek. “Dünyaya karşı ayrı devlet olduğumuzu söyleyip, bazı şeyleri siz açıklayınca politikamıza da ters düşüyoruz” denmeli. Anlatılırsa, izah edilirse bunların düzeleceğini de düşünüyorum. Kıbrıs Türkü’nün alışılmış bir hayat biçimi var, laiktir, Atatürkçü’dür. Bu konuda burada bir huzursuzluğumuz var, bunun olmaması gerekir. Bu konuda siyasete büyük görev düşer, siyasetimizin bir bütün olması gerekir. Kültürümüzü, yaşam biçimimizi koruma konusunda siyaset bir bütün olabilmeli.

  • Soru: Dışişleri Bakanı ile Cumhurbaşkanı arasında yaşanan atışmayı nasıl buluyorsunuz?
  • Bozkurt: Şık değil, hoş değil.
     
  • Soru: Erken seçim göründü, bu konuda ne mesaj vermek istersiniz?
  • Bozkurt: Hayırlı olsun, vatandaş oyuna sahip çıksın, oyunun değerli olduğunu bilsin.

 

Bu haber toplam 2967 defa okunmuştur
İlgili Haberler