'Tehdit edildiğini anlatmıştı, intihar etmiş olamaz'
71 yaşındaki Mehmet Vechi’nin ‘şüpheli ölümü’ üzerine 3.5 yıl sonra Adli Ölüm Tahkikat davası açıldı.
4 Temmuz 2014’de Lefkoşa Polis Müdürlüğü’nde tutuklu bulunduğu sırada üçüncü kattaki merdiven boşluğundan atlayarak intihar ettiği iddia edilen 71 yaşındaki Mehmet Vechi’nin ‘şüpheli ölümü’ üzerine 3.5 yıl sonra Adli Ölüm Tahkikat davası açıldı. Davada tanık olan kızı Ayçin Vechi dinlendi: “Babam başına gazete ve sert cisimlerle vurulduğunu söylemişti…”
Didem MENTEŞ
Kuruova’da 17 Haziran 2014’de damadı Polis Müfettiş Muavini Mehmet Bayraktar’ın av tüfeği ile vurularak öldürülmesine yönelik 4 Temmuz 2014’de Lefkoşa Polis Müdürlüğü’nde tutuklu bulunduğu sırada üçüncü kattaki merdiven boşluğundan atlayarak intihar ettiği iddia edilen 71 yaşındaki Mehmet Vechi’nin ölümüyle ilgili Adli Ölüm Tahkikat davası açıldı.
Vechi’nin ‘şüpheli ölümü’ nedeniyle Başsavcılık tarafından üç buçuk yıl sonra açılan Adli Ölüm Tahkikat davasının ilk oturumu, 6 Şubat’ta Lefkoşa Kaza Mahkemesi’nde Yargıç Rauf Kürşad huzurunda gerçekleşti. İlk duruşmada daha önce Vechi’nin doktoru olan Erdal Özcenk tanık olarak dinlenirken, dünkü oturumda ise Mehmet Vechi’nin kızı Ayçin Vechi tanık olarak şahadet verdi.
Ayçin Vechi, yaşadıklarını gözleri dolarak anlattı: “Babam, hastanede bana tehdit edildiğini ağlayarak söyledi. Avukatımıza da başına havluyla birlikte teneke geçirildiğini, gazete ve sert cisimlerle başına vurulduğunu söyledi. Babam hayata bağlıydı, intihar ettiğine inanmıyorum…”
AYÇİN VECHİ NELER ANLATTI?
“Babam ağlayarak, kendisini tehdit ettiklerini, bizlerle tehdit ettiklerini söyledi.”
“Daha sonra biz görüşme talebinde bulunduk ama Polis Genel Müdürlüğü görüşmemize onay vermedi”
“Kendisine çok baskı yapıldığını bana Acil'de söylemişti. Zaten bundan dolayı çok ağladı, tehdit edildiğini söylemişti”
“30 Haziran’dan sonra Lefkoşa Polis Müdürlüğü’ne geldiği zaman avukatımıza verdiği bilgide kendisine yapılan işkenceleri anlattı.”
“Ben babamın intihar ettiğine hiç inanmıyorum. Çünkü babam kalp ameliyatından sonra hayata inanılmaz bir bağlılık gösterdi”
Kızı tanık olarak dinlendi
Lefkoşa Kaza Mahkemesi’nde Yargıç Rauf Kürşad huzurunda görüşülen davada, İddia Makamı’nda Başsavcılık adına Savcı İlhan Damdelen ve merhum Mehmet Vechi’yi temsilen avukat Öner Şerifoğlu mahkemede hazır bulundu. İkincisi gerçekleşen davanın ikinci celsesinde sadece Mehmet Vechi’nin kızı Ayçin Vechi tanık olarak dinlendi. Vechi, mahkemede yeminli şahadet vererek, Savcı Damdelen’in sorulanı yanıtladı. Vechi’nin şahadeti sırasında zaman zaman sesinin titrediği ve gözlerinin dolduğu görüldü.
“Babam hastanede bana tehdit edildiğini söyledi”
Ayçin Vechi, babasının 8 günlük tutukluluk süresi içerisinde Lefkoşa Polis Müdürlüğü’ne götürüldüğünü, o süreçte babasıyla hiç görüşme şansı olmadığını onun öncesinde sadece Mağusa Devlet Hastanesi Acil Servisi’nde kapıdan kapıya konuşabildiğini belirtti. Vechi, “babam ağlayarak, kendisini tehdit ettiklerini, bizlerle tehdit ettiklerini söyledi. ‘Ben şerefimle doğdum, şerefimle yaşarım’ dedi. Sonrasında zaten görüşemedik. Daha sonra son mahkeme günü gördük. 30 Haziran’dan sonra da bir kez daha görme şansımız olmadı. Bize görüşme talebinde bulunulmadı. Daha sonra biz görüşme talebinde bulunduk ama Polis Genel Müdürlüğü görüşmemize onay vermedi. Böyle bir talep olsaydı biz koşa koşa giderdik. Bize niçin izin verilmediği konusunda bilgim yok” dedi.
“Babamın ölüm korkusu vardı, hayata bağlıydı”
Savcı Damdelen, “Babanız size herhangi bir şekilde şiddete uğradığına dair bir şey söyledi mi” diye sordu. Vechi: “O gün mahkemeden sonra hastaneye götürülmesi gerekirken, soruşturma için Erenköy’deki evine götürüldü. Orada kendisine çok baskı yapıldığını bana acilde söylemişti. Zaten bundan dolayı çok ağladı, tehdit edildiğini söylediydi. Ama 30 Haziran’dan sonra Lefkoşa Polis Müdürlüğü’ne geldiği zaman avukatımıza verdiği bilgide kendisine yapılan işkenceleri anlattı.
Ben babamın intihar ettiğine hiç inanmıyorum. Çünkü babam kalp ameliyatından sonra hayata inanılmaz bir bağlılık gösterdi. Ameliyattan sonra çok zor zamanlar yaşadık. Babamda inanılmaz bir ölüm korkusu vardı. Birlikte çok zamanlar geçirdik. ‘Ben de ölürsem siz ne olacaksınız’ derdi. Eli hep üzerimizde olsun, kendisine bir şey olmasın, yanımızda olsun diye hep çaba gösteriyordu. Gerçekten hayat tutunan bir insandı. Elinden geldikçe maddi manevi bize destek çıkardı. Hiçbirimizin üzülmesini istemezdi, hayata bağlıydı”
“Avukata, başına havluyla birlikte teneke geçirildiğini söyledi”
Babasına poliste işkence yapıldığını savunan Ayçin Vechi, şöyle devam etti: “Bu olaydan sonra kafamızı karıştıran birçok duyum var. Babam sonuçta kalp hastası bir insandı ve hala tedavi sürecindeydi. Belki yaşanan baskılara dayanamayarak kalp krizi de geçirmiş olabilir. Onun dışında da Polis Genel Müdürlüğü’nde kendisini hücre temizliğini yapan bir kadından bahsediliyordu. Bu kadın her gün babamı sabah saat 7:00’de hücresinde ziyaret ediyordu. Bir rastlantı sonucu babam öldükten birkaç gün sonra bu kadının benim arkadaşımın tanıdığı olduğunu öğrendim. O kadın arkadaşıma giderek, ‘ben her gün bu adamı görüyordum, öldüğü gün hücresine gitmeme izin vermediler, temizlik yaptırmadılar’ demiş. Ama kadının kim olduğunu bilmiyorum. Acım o kadar büyüktü ki daha da büyümesin diye ilgilenmedim ama ifadelerimde bunu belirttim.
Babam kendisine ‘gazeteler, sert cisimler ile vurulduğunu, başına havluyla birlikte teneke geçirildiğini ve sürekli sert bir şekilde başına vurulduğunu’ ifadelerinde anlattı. Avukatımıza bunları anlattı. Ne gece ne de gündüz uyuduğunu, kesinlikle uyumasına izin verilmediğini söyledi. Ben bununla birlikte o dönem Meclis’e bir yazı yazmış ve soruşturulmasını istemiştim. Ama o gün PGM’de bu görüşülecekken babam biranda intihar denilerek, öldüğünü öğrendim. Ben babamın oradan kendi isteğiyle atlayarak öldüğüne inanmıyorum. Öyle bir şey olduysa da polisin ciddi bir ihmali olduğunu inanıyorum”
Olay nasıl olmuştu?
Hatırlanacağı üzere Mehmet Vechi, 4 Temmuz 2014’de Türkiye’den gelen DNA sonuçlarına göre, ona ait olduğu tespit edilen elbiselerin kendisine gösterilmesi amacıyla iki polis eşliğinde üçüncü katta bulunan ‘Cürümleri Önleme Şubesi’ne götürülürken “lavabo ihtiyacı olduğunu” söyleyip, ardından polisin karnına dirsek atarak, kendisini üçüncü kattan merdiven boşluğuna bırakmıştı.
Özkan Yorgancıoğlu’nun Başbakan olduğu bu dönemde Bakanlar Kurulu kararıyla oluşturulan “Mehmet Veçhi Olayıyla” ilgili soruşturma komitesi kurulmuştu. Soruşturma neticesinde, Polis örgütünün, “Mehmet Vechi’yi koruma görevini yerine getirmeyerek ve onu onur kırıcı muameleye tabi tutarak hem KKTC Anayasası'nın 14. ve 15. maddelerini, hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS)2.ve 3. maddelerini insan hakları bağlamında ihlal ettiği” sonucuna varılmıştı. Raporda, “Ne var ki, her insan hakları ihlalinin iç hukukta ceza anlamında bir karşılığı olmayabilir. Olgusal olarak vardığımız bulgular ışığında Ceza Yasası’nda ve/veya KKTC mevzuatında disiplin kovuşturması bir yana, polis örgütünün ve/veya Mehmet Vechi’nin korunması görevini üstlenen polislerin cezai sorumluluğu olup olmadığını özenli bir biçimde inceleyip değerlendirdik. Ne yazık ki, Ceza Yasası’nda ve/veya mevzuatımızda bu işlemlerin bir karşılığı yoktur. Yasasız suç ve ceza olmaz diye bilinen (ki bu bir Anayasal kuraldır ayni zamanda) ilke ışığında bir cezai kovuşturma yapılamayacağı kanaatindeyiz” denildi, haksız fiil bağlamında bir hukuk ve/veya tazminat davasının düşünülebileceği ifade edilmişti.