'Tek adam' bitti mi? Bitmez!
TÜRKİYE’de seçim olmuş, halk iradesini göstermiş olmasına rağmen siyasal durum o kadar farklı ki, herkes hükümet senaryolarından çok Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın tavrını konuşuyor.
Herkesin kafasındaki soru bu: Erdoğan ne yapacak?
• Erdoğan seçimden önce açık açık dile getirdiği “başkanlık sistemi” amacı uğruna yeniden seçimi deneyecek mi?
Yani erken seçimin 'zeminini' hazırlayacak mı?
• Merak edilen bu “özel” amaç hala geçerli mi, yoksa seçimin sonucu Erdoğan’a yeterli “ayarı” verdi mi?
Bunu kimse kestiremiyor ama ipuçları ‘açıklamalarda’ gizleniyor.
Erdoğan'ın bu büyük hedefi eğer hala geçerli ise ülkeyi siyasal anlamda çalkantılı günler bekliyor.
Burada Erdoğan’dan bağımsız, AKP’nin ve Davutoğlu’nun tavrı ve duruşu da merak ediliyor.
Tamamen Erdoğan’dan bağımsız bir hareket başlatabilmeleri olası mı, yoksa Erdoğan güdümünde bir kriz ortamı mı tasarlanıyor?
AKP'nin seçimden sonraki kamuoyuna yansıyan genel mizacı “hükümette kalma” izlenimi verse de “kriz senaryoları” da durumu bulanıklaştırıyor.
HDP açık açık “Biz AKP ile koalisyon kurmayacağız” diye vurguluyor.
Hatta “Dışarından da desteklemeyeceğiz” diye ekliyor.
Yani HDP kapısı kapalı…
AKP için geriye CHP ve MHP kalıyor.
Peki bu iki partiden herhangi biriyle hükümet kurması muhtemel olan AKP'nin dayattığı şartlar neler olacak?
Dananın kuyruğu işte bu şartlarda kopacak.
Eğer AKP, MHP’ye “çözüm süreci” diye dayatırsa AKP-MHP koalisyonu mümkün olmayacak.
Zaten en başından beri katı bir tutum içinde olan MHP'nin böyle bir dayatmaya gelmesi zor.
Ya CHP?
CHP de AKP ile taban çakışması yaşasa da olası bir koalisyonda eski defterleri yani “yolsuzluk” dosyalarını açmak isteyecektir.
AKP buna nasıl bakacak?
Mümkün mü böyle bir şey?
Diğer yandan her ne kadar HDP “bana gelme” dese de AKP'nin böyle bir tavır olmasa da HDP’ye yanaşmayacağı aşikar…
Çünkü hezimetin esas kaynağı olan HDP ile koalisyon zaten MHP’ye kaymakta olan sağ oyların tamamen kaçmasına yol açabilir.
Bu durum da AKP'yi siyasal İslam politikası güden % 20’lik bir partiye dönüştürür ki, bu AKP için en kötü senaryo…
Tam da bun noktada AKP'nin ortaya koyacağı “şartlara” MHP ve CHP'nin vereceği cevaplara bakmak gerekiyor. Yüksek ihtimalle iki parti de AKP'nin kuracağı azınlık hükümetinin dışarıdan desteklemeyi reddedecektir.
Zira seçim kampanyası boyunca yolsuzluk ve memleketi kötü yönetmekle suçladıkları AKP’yi neden dışarından destekleyip hükümette tutsunlar ki?
Bu durum kendi seçmenleri nazarında çok kötü bir imaj yaratmaz mı?
Peki bunca kilitlenme içinde koalisyon nasıl olacak?
MHP'nin koşulları belli…
Erdoğan’ın “Anayasal çerçevede” kalacak, hükümete karışmayacak.
“Çözüm süreci” denen PKK ile pazarlığa son verilecek.
Bu iki şart hem çetrefilli, hem de neredeyse imkansız.
Mesela Erdoğan’ın yönetimden dışlanması Davutoğlu'nu kilitleyecektir. (Ki Erdoğan bunu kabul etmez)
İkinci şart ise sokakları hatta dağları yeniden hareketlendirecek cinsten…
Bunun ilk işaretlerini Diyarbakır’daki olaylarda izledik zaten.
Bu huzursuzluğu ülkeye dayatmaya kimsenin hakkı yok, özellikle HDP’nin barajı geçtiği bir dönemde…
Öte yandan CHP, tek bir şart öne sürüyor: Erdoğan anayasal çerçevede kalacak.
Kısacası Davutoğlu’na “Sen gel, Erdoğan kalsın” deniliyor. İşte bu ‘dayatma’, Erdoğan ve yakın ekibinde “hemen erken seçim” fikirlerinin uçuşmasına neden oluyor.
Ancak erken seçim seçeneğine AKP dahil tüm partiler sıcak bakmıyor.
Bu konuda tek hevesli Erdoğan ve çevresi…
Ekonomik durumun hali ortada…
Buna bir de belirsiz bir seçim sürecini eklemek kimseye çekici gelmiyor.
***
Aslında olay salt Erdoğan durumundan çok Davutoğlu’nun siyasi geleceğini de ilgilendiriyor.
Zira yakında AKP kurultayı var.
Bu kurultay öncesinde “3 dönem” kuralının altında kalan ‘eskilerin’ bir harekete içinde olması muhtemel…
İşte bu durum ve bu olasılık (ki olasılıktan öte vücut bulan bir tavır) Davutoğlu'nun da durumunu sarsacak cinsten…
***
MADALYONUN bir de diğer tarafı var.
AKP eğer krize oynar ve tüm partilerle koalisyona yanaşmazsa CHP’nin kuracağı bir azınlık hükümeti göreve gelirse ne olacak?
Kulislerden dillendirilen “CHP’nin azınlık hükümetine MHP ve HDP’nin dışarından destek vermesi” ihtimali AKP adına yolsuzluk dosyalarının açılmasını gündeme taşıyacak ve bu durum erken seçim yolunda AKP’nin başını daha da ağrıtacak.
Üstelik böyle bir durumda erken seçimin önü de tıkanmış olacak ki; AKP kendi eliyle siyasal intiharı seçmiş sayılacak.
Zira AKP’siz bir hükümetin kurulma ihtimali, senaryolar arasında (AKP için) en kötüsü olarak duruyor.
Bu nedenle Erdoğan’ın erken erken seçime gitme hevesi daha 'anlamlı' duruyor, kendisi açısından...
***
Bu senaryolar ve olasılıklar içinde yine gözlerin Erdoğan’a çevrilmesi normal.
Çünkü yazının başında da söylediğim “büyük hedefe” ulaşma arzusu hala geçerli ise Erdoğan’ın gücü elinde tutmak, hatta daha da artırmak için yapamayacağı hiçbir şey yok.
Buna siyasal kriz ortamı, ekonomik istikrarsızlık durumu da dahil…
Bu nedenle Erdoğan’ı ve tavrını izlemekten başka şansımız yok.
Ne yazık ki ülkenin ve bölgenin, gündemi ile geleceğini “tek adam” belirlemeye devam ediyor, hala…
“Tek adam”, ya ‘uysal’ bir CHP yaratıp kısa süreli AKP-CHP koalisyonuna izin verecek, ya da çözüm sürecini tamamen bırakıp MHP’yi kucaklayacak.
Veya krize oynayacak.
Kısacası olacak olana yine “tek adam” karar verecek. Yani “tek adam” yerinde duruyor, en azından bir süre daha…
Bize de onu izlemek düşüyor. Çünkü her adımı, her hareketi doğrudan ya da dolaylı olarak hepimizi etkiliyor, ne yazık...