1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Tek Başına Geçmelisin Kendi Çölünü
Tek Başına Geçmelisin Kendi Çölünü

Tek Başına Geçmelisin Kendi Çölünü

Tek Başına Geçmelisin Kendi Çölünü

A+A-


Tamer Öncül
[email protected]

Fikret Demirağ, 1955 yılından ölümüne dek (2010) Kıbrıs Türk şiirinin içinde ve onun temel yapı taşlarından biri olmuştur. Demirağ şiirini önemli kılan, çok üretmiş olması mıdır, ya da Kıbrıs’ı, insanını şiirinin odağına almış olması mı? Kimilerine göre öyle olabilir ama bence ikisi de değil.

Demirağ hayattan şiir sağmayı bilen; bunu hakkıyla yapabilmek için donanımını ertelemeyen; dünya görüşünü şiire malzeme yapmak yerine, onu şiirinin kodlarına yükleyen; diğer bir deyişle düşündüğü gibi yazıp; yazdığı gibi yaşayan bir sanatçı olmasından kaynaklanır bu önem. Ne kendi ne de şiiri sorgulayan, eleştiren muhalif çizgisinden ödün vermez. Küçük çıkarlar uğruna şiirini, ilişkilerini, aydın duruşunu zedelemeyi aklından bile geçirmez.

Yıllarca seçici kurulunda yer aldığı “Türk Bankası Kültür Sanat Ödülü” (şiir dalında) Rauf Denktaş'a verildiğinde, kendi ödülünü ilk geri veren de; BRTK yönetim kurulundayken bir programın asker tarafından yayın sürerken kesilmesine tepki koyarak görevinden derhal istifa eden de odur...

Şiiri kendisi kadar inatçı ve konuşkandır ama tekdüze ve anlatımcı değildir.

Ne en zor yıllarda, ne de "fırsatlar zamanında" iktidara yanaşmayı aklından bile geçirmemiş; şiirini kurda kula yem etmemek için hep direnmeyi seçmiştir. Şiiri de onunla direnmiş; ayakta durmak için köklerini besleyip; kendi yıkılmaz surlarını yükseltip, kaleler kurmuştur.

Demirağ şiirini okurken lirik masalların büyüsüne kapılabilirsiniz ya da bir destanın anti kahramanı gibi hissedebilirsiniz kendinizi.

O ŞİİRDE "resmi" olan hiç bir şey bulamazsınız. Orada, ters yüz edilen yalnızca tarih değil, verili olan her şeydir...  İkiyüzlülükler, gizli/açık ırkçılık, savaş tacirleri, toprak/doğa düşmanları, şiddet, ötekileştirme vb. insana düşman ne varsa "Eros'un oklarıyla" vurulur onun şiirinde.

Geçtiğimiz günlerde, 2002 yılında Işık kitabevi Yayınları tarafından yayımlanan TANRI  MÜZİĞİ  BİR  SESSİZLİKTE (Seçme Şiirler-2) kitabından kendi seçtiği bu 49 şiir,  yakın dostu Hasan Kahya tarafından çevrilerek  (iki dilde) Khora Yayınları tarafından yayınlandı...

Bu kitaptaki şiirler, yoğun denemeler ve arayışlarla yoğrulan kırk beş yıllık emeğin (20’yi aşkın şiir kitabı ve şiir üzerine yazıları) ürünü olan “olgunluk dönemi” şiirlerini özetlediği kadar; yukarıda yazdıklarımın da canlı kanıtıdırlar.

Çağdaş Kıbrıs Türk Şiiri’nin tarihiyle bire bir çakışan bu uzun şiir yolculuğuna hızlı bir göz atacak olursak, (özetle) şunları söyleyebiliriz.

İlk kitabı Tutku’nun ardından aynı yıl (1960) içinde çıkardığı İkinin Yaşamı, o yıllarda Kıbrıs’ta egemen olan resmi/şoven, manzumeci “şiir” anlayışına karşı (Taner Baybars’ın 1955’de yayınlanan Mendilin Ucundakiler kitabının ardından) bir karşı çıkışı temsil eder.

Esperanza (1962); AçarYörüngeler Çiçeği (1963); Aşkımızın Şarkıları (1965) isimli kitaplarda etkilenmelere açık olsa da,  Kısa Şiirler Durağı (1968) ile bu dönemi kısa keser…

Evrensel temalar “toplumcu” anlayışla yoğrularak kendi poetikasını kurar. Kendi coğrafyasına ayaklarını daha sağlam basan; acıları büyük, umutları küçük adasının kültürü-tarihidir artık kendini dayatan… Ötme Keklik Ölürüm (1972)’le başlayan bu yeni şiir yatağı, Dayan Yüreğim (1974), Umut ve Dehşet Çağından Şiirler (1978) ve Dinle Şarkımı (1982) isimli kitaplarda derinleşip; bu kültür ve dilin yansıması olan yeni bir duyarlılık ve söylemle Akdenizli Şiirler ve Aşk Sözleri (1984)’ni yaratır.

Adıyla Yaralı (1986), Rüzgarda Ozan Türküleri- Şiirin Uzun Yürüyüşü (1986) adlı kitaplardan sonra gelen 500 sayfalık(dört kitap) ACILI BİR YURT İÇİN dizisiyle doruk noktasına ulaşan bu şiir çağlayanı, bir kültürün şiirsel anlamda arkeolojik kazısını yapar.

Demirağ’ın bu diziden sonra çıkan Şiirin Vaktine Mezmur (1996) isimli kitabı için kaleme aldığım bir yazıya (Tek Başına Geçmelisin Kendi Çölünü, Virgül dergisi, sayı 8, s. 35) “Her şiir, şairinin dünya görüşünü, poetikasını, kültürel birikim ve duyarlılığını, beğenilerini, düşlerini tarih ve insan karşısındaki duruşunu, aşklarını, umut ve umutsuzluklarını taşır hücrelerinde;(…)” diyerek başlamıştım. Bu cümleyi dayatan ACILI BİR YURT İÇİN dizisindeki şiir seliydi aslında. Eros’un Oku (1997) adlı kitabında ise ayni şeyi, aşk ve cinselliğe ilişkin ahlaki ikiyüzlülüğü sorgulama bağlamında yapar.

 

Bu haber toplam 1686 defa okunmuştur
Gaile 342. Sayısı

Gaile 342. Sayısı