1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Tek bir dileğim var… Tek bir Kıbrıslı çocuğun daha, kardeşim Yannis gibi kurban olmasını istemiyorum…”
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Tek bir dileğim var… Tek bir Kıbrıslı çocuğun daha, kardeşim Yannis gibi kurban olmasını istemiyorum…”

A+A-

Kıbrıslıtürk şair Aycan Saraçoğlu’nun “kayıp” Yannis Suppuris ve savaşta öldürülmüş tüm çocuklar için yazmış olduğu ve üç dilde yayımlanan (Türkçe-Rumca-İngilizce) şiiri için, Palekitre katliamından sağ kurtulan ancak tüm ailesi öldürülmüş olan Petros Suppuris’ten teşekkür geldi.

“Savaşların kazananı, acıların bayramı olmaz” başlığı altında, sosyal medya sayfamızda üç dilde Saraçoğlu’nun şiirini ve küçük “kayıp” Yannis Suppuris’in fotoğrafını yayımlamıştık geçtiğimiz günlerde ve bunu gören Petros Suppuris, “Aycan, şiirin için teşekkürler… Sevgül çalışmaların ve çabaların için teşekkürler… Şu anda çok üzgünüm. Son 45 yıldır erkek kardeşimin gülüşünü kaybetmiş olduğum için değil… Ama çok sayda Kıbrıslı’nın sizlerle aynı duyarlılıkları taşımadıkları için üzgünüm… Tek bir dileğim vardır… Tek bir Kıbrıslı çocuğun daha, kardeşim Yannis gibi kurban olmasını istemiyorum” diye yazdı.

Hatırlanacağı gibi Palekitre katliamında bazı Kıbrıslıtürkler Palekitre’ye giderek Petros Suppuris’in evinde bulunan Suppuris ve Liasis ailesinden toplam 17 Kıbrıslırum’u öldürmüşler, bazılarını yaralamışlardı… Evde 21 kişi vardı ve öldürülenler ağırlıkla kadınlar ve küçücük çocuklardı. Suppuris’in kardeşi Yannis de, öldürülen diğer kardeşleri arasındaydı. Fakat yıllar sonra Palekitre’de okurlarımızın yardımlarıyla bulunmuş olan toplu mezar kazıldığı zaman, toplu mezardan 16 “kayıp” şahıs çıkarılmış ve küçük Yannis orada bulunamamıştı. Biz de bunun üzerine araştırmalarımızı genişletmiş ve küçük Yannis’in olası gömü yerini bir okurumuz bize ve Kayıplar Komitesi yetkililerine göstermişti… Ancak Kayıplar Komitesi bugüne kadar okurumuzun göstermiş olduğu noktada herhangi bir kazı yürütmedi. Küçük Yannis hala “kayıp”…

Arkadaşımız Aycan Saraçoğlu'nun "kayıp" Yannis Suppuris ve savaşta öldürülmüş tüm çocuklar için kaleme aldığı “Büyümemiş Çocuklar” başlıklı şiiri şöyle:

Büyümemiş Çocuklar

(Balikitre’li Yannis Suppuris’e ve öldürülen

tüm çocuklara)

Fotoğrafın karşımda.

Hala fotoğraftaki yaştasın.

Büyümene fırsat vermediler,

büyümemiş çocuk.

Fotoğrafın karşımda.

Gözlerin pırıl pırıl umut,

yüzün sonsuz mutluluk,

dudakların müjdecisi aydınlık yarınların.

Fotoğrafın karşımda.

Balikitreli çocuk Yannis,

çocukluğuna, oyunlarına,

evine, okuluna doyamamış çocuk.

Fotoğrafın karşımda.

Savaş mı, intikam mı,

cinayet mi, katliam mı,

barbarlık mıydı yaşadıkların?

Sen de anlıyamadın değil mi?

Ben de anlayamadım Yannis.

Ben de anlayamadım.

Aklıma, yüreğime sığmadı.

Gözlerimi her kapayışımda,

seni görüyorum.

Rum Türk, tüm çocuklar,

bütün büyümemiş çocukları geliyor Yurdumun.

Mahzun ve şaşkınsınız.

Kiminiz Rumca,

kiminiz Türkçe...

Gözlerimin içine bakıyorsunuz.

Aycan Saraçoğlu

 

67278057_10156960480538300_2351329014980804608_n.jpg

 

Kıbrıslırum ve Kıbrıslıtürkler’e, tarih kitaplarında geçmeyen yaşadığım birkaç olayı yazıyorum:  “Makarios’un hayatını biz kurtardık… Sancaktarlığın kesin emri Makarios’un helikopterine ateş edilmeyecekti ve biz Makarios’u bu şekilde Faşist Cunta’ya karşı korumuş olduk…”

“Makarios bir İngiliz helikopteri ile Sancaktarlığın da izniyle üzerimizden geçerek denize açılmış ve oradan da Ağrotur İngiliz Üssü’ne uçmuştu…”

Ulus Irkad

Kıbrıslırum ve Kıbrıslıtürkler’e, tarih kitaplarında geçmeyen yaşadığım birkaç olayı yazıyorum: Makarios’un hayatını biz kurtardık…

15 Temmuz 1974 darbesi olduktan sonra 16 Temmuz 1974 tarihinde daha 16 yaşındayken mevziye çağrıldım. Baf Cami Bölgesi’nde elimde bir sten makineli İngiliz tabancasıyla orada17 Temmuz 1974 tarihine kadar görev yaptım. Darbe sırasında Baf sokaklarında Cunta güçleri, EOKA B ve Rum Milli Muhafızlarının birlikleri ile Makariosçularla solcuların oluşturduğu birlikler arasında çarpışmalar oluyordu. 17 Temmuz 1974 tarihine kadar Baf ve Limasol,  Makariosçu ve Solcuların etkinliğindeydi ve yer yer de karşı koymalar vardı. Cunta Birlikleri ile destekçileri Limasol’a saldırırken bir grup Baflı Makarioscu ve solcunun Baf’tan Limasol’a destek için giderken Koloş’ta pusuya düşürülmeleri ve çoğunun öldürülmesi de aklımdan hiç gitmez. Mağdur olan Makariosçular ve solcular olduğu için açıkça yazayım, ben de arkadaşlarım da onlara sempati duyuyorduk. O günlerde korkuyla mahallemize gelen ve Rum Tarafında inşaat işçiliği yapan komşum iki Vretçalı çocuğun gözleriyle iki polisin EOKA’cılar tartafından vurulduklarına şahit olmalarından sonra yansıttıkları endişelerini unutamam. Bu arada bize yakın bir sokakta (Evim tam sınırdaydı ve o günlerde mücahitlerin de karakolu durumuna getirilmişti) çocuğu Yunan askerleri tarafından vurulan bir kadının çığlıkları kulağımdan gitmez. Makarios Darbeden kaçmış ve Baf’a sığınmış, Hloreka Köyü’nden yayın yapan bir radyodan o günlerde (17 Temmuz saat öğle vaktine kadar) şöyle bir yayın yaptığını hatırlıyorum:

-İme Makarios, ime zondanos, ohi inenekros (Ben Makarios, ölmedim, yaşıyorum)

Bu arada bu radyodan gene 17 Temmuz günü en son Arapça olarak şöyle bir yayın yapıldığını hatırlıyorum:

-Yahya Guprus, yahya Demokradiyedde Milliyedde Guprus,

Ve bu son anonstu. Levendis adlı savaş hücumbotunun denizden bu radyoevini bombalayarak susturuşunu da unutamam. Sanırım bir gün önce veya aynı gün de olabilir, aynı hücumbotun Baf Kalesi’ndeki birliklerle karşılıklı top ve mermi ateşi yaptıklarını, Baf Kalesi’nden o hücumbota yapılan top veya uçaksavar ateşlerini de, bu arada Ebubekir Camisi üzerinde bulunan bir arkadaşın aşağıda bulunan bir polis arkadaşa, “Şu anda top mermilerinden biri sizin bahçeye düştü, sizin bahçe yanmakta”, deyişini ve bu arada o arkadaşın babasının bahçeye doğru gitmesinden dolayı endişelendiğini de unutamam. Bahçeleri de 1963 yılında Dip Baf’ta, şu anda havaalanı olan yerde bulunuyordu.

Gene Korsan Radyo yayınlarına son verdikten sonra Makarios bir İngiliz helikopteri ile Sancaktarlığın da izniyle üzerimizden geçerek denize açılmış ve oradan da Ağrotur İngiliz Üssüne uçmuştu. Sancaktarlığın kesin emri Makarios’un helikopterine ateş edilmeyecekti ve biz Makarios’u bu şekilde Faşist Cunta’ya karşı korumuş olduk.

Yine Kıbrıslırumlar arasında iç savaş başladığında Mavrali Bölgesi’nde (Bu bölge 1964 yılında işgal edilmişti ve burada 9 Kıbrıslıtürk öldürülmüştü) iki Kıbrıslırum polis mağdur olarak kalmış ve bazı Kıbrıslıtürk arkadaşlar Sancaktarlığın da emriyle bu polislere yemek götürmekteydiler. Ben şahsen 19 Temmuz ikindi üzeri Aygün Necip ile Şehit Arif Ruso’nun bu polislere yemek götürdüğünü görmüştüm. Bunun yeni nesiller tarafından bilinmesini istedim. Savaş sırasında genelde sempatimiz Makarioscu ve Solculara karşıydı ve Cunta’ya karşı onları destekledik. Baf’taki genel eğilim buydu. Baf’a sığınacak solcu ve Makariosculara da ince davranmamız emredilmişti. Sanki de Makarioscular ve solcular bizim saftaydı ve eğilim de buydu. Hatta açıkça yazayım iç savaş sırasında Makarioscu Baflı bir çiftlik sahibinin dağa çıkacağı duyulmuş ve bizlerin de eğer iç savaş bu şekilde devam ederse tarafımızın bu çiftlik sahibi ile birlikte olacağı, onunla birlikte olacağımız şeklinde bir eğilim vardı. Gene iç çatışma devam edip de bizler mevzi kazarken oğlu benim çok yakınım şu anda rahmetli bir abimizin Lazana Cephesinde, su haznesi başında;

-Artık NATO gelsin, bu Kıbrıs’ı taksim etsin de artık dinlenelim, deyişi bana çok ilginç gelmişti. O, 17 yaşımdaki bilincimle bu görüşe karşı olduğumu çok iyi hatırlıyorum. Lazana Cephesi’nde mevzileri derinleştirirken, 17 Temmuz günü aynen en son olarak Cunta Birliklerini Hloreka’ya girerken Hlorekalıların Makarios taraftarı olanlarının onlara karşı sert bir mukavemetlerini izlemiştim.

20 Temmuz günü Mavrali Bölgesini aldıktan sonra oraya gelen Baf Sancaktarı’nın bizleri çoluk çocuk mevzilerde gördüğünde ağladığını, sabahleyin esir aldığımız Kıbrıslırum polislerini kardeşçe ve dostça sardığımızı, onlara bir şey yapmayacağımızı, onları BM askerlerine vereceğimizi söylememiz, bunun üzerine onların da bizlere sarılışlarını unutamam. Bu polis arkadaşların bir tanesini Pile’de görmüş (Glafkos, Baf'ı son ziyaretimde onun ölmüş olduğunu duydum, aydınlıklar içinde kalsın diyorum) ve o günkü gibi birbirimizi kucaklamıştık. Yine diğer polis arkadaşın da 22 Temmuz 1974 günü, Baf düştükten sonra bana karşı silah çeken bir EOKA’cıya engel olduğunu ve beni tanıdığını belli ettiğini de unutamam. O da benim hayatımı kurtarmıştı. 20 Temmuz 1974 günü, bölgede Mavrali Deresi içine rahmetli Mustafa Tarkuş ile, o sırada binlerce Kıbrıslırum milisin ve askerinin konuşlandığı Melanolar altına uçakların görmesi için branda bezlerini yaymamızı, Osman Karşılı Komutan'ın Arif Ruso ile birlikte gidip de üç roketatar mermisi taşıyacak roketatarcı aradığını, bölgeyi bildiğim için geride kalmamı ve yazı turada oraya gitmek mecburiyetinde kalan İngiliz Doğan’ın birkaç parmağını kaybedişini ve Roketatarı kullanan Arif Ruso arkadaşın hayatını kaybedişini unutamam. Çoğumuz küçük yaşlarda çocuklardık ve Baf’ın Cuntacıların eline geçmemesi için son dakikamıza kadar uğraş verdik. Fakat gerçek de şuydu; Baf’ı gözden çıkarmışlardı ve taksim planını hazırlayanlar planı da böyle yapmışlardı. Keşke başından itibaren bilinçli olup tüm bu acıları iki halk olarak yaşamasaydık. Bundan sonra her iki taraf olarak aynı yanlışlara düşmememiz gerekir.

20 Temmuz gecesi Baf’ın ertesi gün düşeceği anlaşıldığında, 1965 yılından itibaren Gazi Baf Radyosu’nda kurucu müdürlük yapan eniştem rahmetli Ömer Ayral’ın tüm cihazları kırdıktan sonra eve üzgünce gelip de hüngür hüngür ağlayışını unutamam.

Bir de savaş başlamadan önce babamın bana bir aralık eve uğradığımda çıkarma yapan ELDİK birliklerini göstererek;

-Onların da içlerinde insanlar vardır. Hiçbir insan anasından doğarken suçlu değildir. Dikkatli ol ama acımasız da olma deyişini unutamam.

Savaş kötü bir olay... İnsanların genç genç ölümleri kötü bir kader. 45 yıl sonra geldiğim nokta, artık barış zamanı, kucaklaşmak ve birlikte konuşma, yanlışların bir daha olmaması için ders çıkarma, empati yapma zamanı, barış hemen şimdi diyorum.

O Temmuz ve Ağustos aylarında kaybettiğimiz tüm insanlarımızın anısına saygıyla…

(ULUS IRKAD – TEMMUZ 2019)

 

Baf’ın Mavrali bölgesinde kaybettiğimiz iki arkadaşımız Arif Ruso ve İhsan Kılıç…

Ulus IRKAD

20 Temmuz 1974’te Baf Mavrali bölgesinde kaybettiğimiz iki arkadaşımız… Solda Arif Ruso… Bir roketatar silahı ile en ön safa gidiyordu. Çektiğimiz kurada yanında giden arkadaşımız da birkaç parmağını kaybetti… Sağda İhsan Kılıç… Hanımını ve üç yaşındaki oğlunu görmek için İngiltere’den gelmişti, hemen mevziye koştu. Bir an savaş öncesinde “Bugün çok yakışıklısın” dedim. “Ben her zaman yakışıklıyım” dedi bana. Kısmet o kadardı… Birkaç saat sonra vurulacaktı. Ne yazık ki babasının 1964 yılında şehit olduğu yerde, o da 1974 yılında şehit oldu. Her ikisiyle de son ana kadar beraberdik. Hep aydınlıklar içinde kalsınlar… Artık savaşlar olmasın diyorum…

 

ihsan-kilic.jpgarif-ruso-001.jpg

 

 

 

 

Bu yazı toplam 3157 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar