Tek istisna Türkiye!
(Dünden devam)
Suriye’de 43 yıldır devam etmekte olan Esad rejiminin gücünü aldığı iki önemli aygıttan biri de ordu. 1970’te Baas Partisi’nin başına geçen baba Hafız Esad’dan bu yana Suriye oldukça güçlü bir orduya sahip. Ordunun bir diğer çok önemli özelliği, rejime olan bağlılığı. Ordu Esad’a büyük bir sadakat içerisinde görevinin başında. Ufak tefek kırılmalar varsa da, bunlar lafını bile etmeye değmeyecek düzeyde. Esad yönetimini güçlü tutan bir diğer önemli dayanağı ise, her şeye rağmen halkın neredeyse yarısının desteğinin arkasında olması.
***
Silahlı muhalif güçler bir çatı altında birleşmiş gibi görünse de, iç savaşın boyutu iki kutuplu olmaktan çok daha derin. Suriye’nin etnik çeşitliliği, savaş cephelerine de yansıyor. Muhalefetin başını çeken Arap Sünniler ve yönetim yanlısı Aleviler’in yanı sıra, önemli iki gruptan daha söz etmek mümkün. Ülkenin kuzeyinin bir bölümü Kürtler’in kontrolünde. Kürtler’in Suriye’den ayrılmasını savunan Demokratik Birlik Partisi’nin silahlı kanadı ‘Halk Koruma Birlikleri’nin sayısının 10 bin civarında olduğu belirtiliyor. Sünniler’in şeriat isteyen aşırı İslamcı kanadının oluşturduğu El Nusra Cephesi de ülkedeki bir diğer önemli askeri güç. El Kaide’ye bağlılığını açıklayan örgütün amacı, Esad’ı devirip kendi ideolojik hedeflerini hayata geçirmek. Yaklaşık 5 bin mücahitten oluştuğu iddia ediliyor.
El Nusra Cephesi’nin Suriye’nin kuzeyinde yüzlerce Kürt sivili katlettiği de bölgeden yükselen iddialar arasında.
Sünniler’in iktidarı, Aleviler ve Kürtler gibi, Suriye’deki Hristiyanlar ve Dürziler tarafından da arzulanmıyor.
Suriye ile ilgili derin analizler elbette bu yazının haddini aşan, bölgeyi tanıyan bilim insanlarının yapacağı bir şey. Ama bu sınırlı düzeydeki veriler bile bize, Esad’ın iktidarı, batının da askeri operasyonla müdahil olduğu bir yöntemle kaybetmesi halinde Suriye’deki durumun daha da beter hale geleceğinin açık kanıtı.
***
İç cephede durum bu. Peki ya çemberin dışında?
Esad’a muhalif çevreler, gerçekte Esad’ın iktidardan gitmesini istiyor mu?
Esad’ın iktidardan gitmesi işlerine gelir mi?
Baas yönetiminin durdurulması gerektiği yönünde en güçlü ses çıkaran ülkeler arasında İsrail ve Suudi Arabistan var. Her ikisinin esas hedefi ise İran. Bölgede İran’a ciddi destek veren Esad’ın güç kaybetmesi, İran’ın güçlü bir müttefik kaybı demek. Peki Esad’ın ortadan kalkması, bu iki ülkenin çıkarına mı?
Örneğin Suudi Arabistan; Suriye’deki muhaliflere silah tedarikinin ana finansörü olmasına rağmen, Esad’ın ardından Suriye’de oluşacak yeni yapıdan endişe etmiyor mu?
Suudi Arabistan’ın en büyük düşmanlarından biri olan El Kaide, Esad karşısında silahlanan El Nusra Cephesi’nin bağlı olduğu örgüt. Esad’ın ardından ortaya çıkması kuvvetle muhtemel kaos ortamında El Kaide’nin kendine sağlam bir yer edinmesi Suudi Arabistan’ın isteyebileceği bir şey mi?
Ya İsrail?
İsrail’in Esad yönetiminin karşısında durmasının esas belirleyeni Hizbullah. İsrail karşıtı Hizbullah örgütü hem Suriye Yönetimi ile iyi ilişkiler içerisinde hem de esas gücünü İran’dan alıyor. Suriye aynı zamanda İran’ın bölgedeki önemli müttefiki. Esad’ın gücünü kaybetmesi, İran’a olan desteğinin de güç kaybetmesi demek. Ve tabii Hizbullah’a...
Peki ya Esad’ın devrilmesi ne demek?
Bu noktada Esad’ın devrilmesinin İsrail için ‘mutlu son’ olmayacağını düşünen
Amerikalı sosyoloji profesörü Immanuel Wallerstein’a kulak verelim.
Dünya sistemler analisti, anti kapitalist hareketin önde gelen isimlerinden Wallerstein; ‘Evet Suriyeliler Hizbullah’ı besliyor fakat Hizbullah son zamanlarda nispeten sakin. Peki İsrail neden fırtınalı bir Esad sonrası Suriye riskini alsın? Ya Esad’ın devrilmesi, merkezi komşu Lübnan’da bulunan Hizbullah’ın güçlenmesine ve daha da radikalleşmesine sebep olursa? Bu İsrail’e faydadan çok zarar getirir’ diyor.
Yani aslında tıpkı Suudi Arabistan’ın olduğu gibi, İsrail de ‘Güçsüz bir Esad, Esad’sız olmaktan iyidir’ politikasını benimsemeyi tercih ediyor.
Ya Türkiye?
En yüksek hatta galiba ‘tek’ yüksek ses şu aralar Türkiye’den çıkıyor.
Türkiye’nin esas derdi Suriye’deki Kürtler. Sınırın güney yakasında Suriye’den ayrılan bağımsız bir Kürt nüfus, Türkiye hükümetinin gözünde büyük bir tehdit. Sünni isyancılara verilen maddi manevi desteğin altında yatan da muhtemelen bu!
Esad’ı devirecek kapsamlı bir batı operasyonu Türkiye’nin iştahını neden bu denli kabartıyor?
Zalim diktatörün layığını bulması mı?
Yoksa Esad’ın ardından en güçlü konuma gelecek olan Sünniler’in sınırdaki Kürt gücünü bastırma ihtimali mi?
Elbet vardır AKP’nin bir bildiği ki dibindeki yanardağın patlamasından çekinmiyor.
Oysa binlerce kilometre uzaktaki Obama, Esad’ın devrilmesi sonucu ortaya çıkabilecek kaos ortamının farkında ve gündemindeki ‘sınırlı’ operasyona başlama konusunda bile bin tane hesap yapıyor.
Bölgede çıkarı olan uzak yakın tüm oyuncuların amacı Esad’ı devirmek değil, kontrol altına almak. Yaşanmakta olan gelişmeler, bölgedeki gerçeklerle harmanlandığında ortaya çıkan tek makul sonuç bu.
Bir tek istisnayla; Türkiye!