1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. “Tek yol federasyon”
“Tek yol federasyon”

“Tek yol federasyon”

“KKTC’nin, gözlemci üye olmasıyla birlikte uluslararası alanda tanınacağı” yönündeki iddiaların dayandırıldığı ‘Türk Devletleri Teşkilatı’nın 5 üyesinden 3’ü, Kıbrıs Cumhuriyeti’ne büyükelçi atadı, ‘tanınma’ inancı, bir kez daha hüsranla sonuçlandı.

A+A-

Ebru OSMAN

“KKTC’nin, gözlemci üye olmasıyla birlikte uluslararası alanda tanınacağı” yönündeki iddiaların dayandırıldığı ‘Türk Devletleri Teşkilatı’nın (TDT) 5 üyesinden 3’ü, Kıbrıs Cumhuriyeti’ne büyükelçi atadı, ‘tanınma’ yönündeki inanç, bir kez daha hüsranla sonuçlandı.

Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan’ın üye olduğu ‘teşkilata’ Macaristan, Türkmenistan ve KKTC ise ‘gözlemci’ sıfatıyla üye durumda.

TC Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı makamındaki Ersin Tatar ve Dışişleri Bakanı olarak atanan Tahsin Ertuğruloğlu başta olmak üzere, Kıbrıs’ta “statükoyu” savunan pek çok isim, TDT’nin, “KKTC’nin tanınması” noktasında önem arz eden bir mihenk taşı olarak görüyordu. 

Ancak yakın süreçte, Kazakistan, Türkmenistan ve Özbekistan Kıbrıs Cumhuriyeti’ne büyükelçi atadı.

3 devlet, Avrupa Birliği (AB) ile 4 Nisan'da gerçekleştirdikleri zirvede, "Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti"nin kurulmasını kınayan ve devletlere tanımama çağrısı yapan BM Güvenlik Konseyi'nin 541 ve 550 sayılı kararlarına da bağlı kalacaklarını açıkladılar.

Yaşananlara ilişkin YENİDÜZEN’e konuşan Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Sözen ile eski Dışişleri Bakanlarından ve Başmüzakerecilerden Özdil Nami, zaten ‘KKTC’nin tanınmasının hiçbir zaman mümkün olmadığını, 4 yıldır savunulan ‘iki ayrı devlet’ tezinin, tamamen iç siyasete yönelik ‘vaatlerden’ ibaret olduğunu ifade etti.

Prof. Dr. Ahmet Sözen, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 541 numaralı kararı yasalarda durduğu müddetçe ‘KKTC’nin tanınmasını beklemediğini vurgulayarak, Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ‘KKTC’nin tanınması için kurul toplantılarında bu konuyu dillendirmesine rağmen, Türk Devletleri Teşkilatı’ndan hiçbir yanıt almadığını belirtti. Bu sebeple “KKTC’nin tanınmasını beklemek hiçbir şekilde gerçekçi değildir” ifadelerini kullandı.

Türk Devletleri Teşkilatı (TDT), AB örgütüyle ile daha yakın ilişkiler kurabilmek için Kıbrıs Cumhuriyeti’ne büyükelçilik kurma adımını attıklarını söyleyen Sözen, verilen kararın hesaplı olduğunu ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü:

“Burada bir muhasebe var. AB’nin telkin ettiği, BM kararlarıyla Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ‘toprak bütünlüğünü’ savunan kararların tarafına geçmeyi, kendi çıkarları için daha uygun olacağını hesapladılar, yapılan hesaba göre bu ülkelerin kendi çıkarları için daha iyi olacağına karar verdikleri için bu adımı attılar.”

‘KKTC’nin tanınması için Türkiye’nin izlediği ‘İki devletli’ politikanın gerçekçi olmadığını ve bu politikayla ‘KKTC’nin tanımasının mümkün olmayacağını söyleyen Sözen, “KKTC’nin tanınma yolu federasyondan geçer” ifadelerini kullandı.

Eski Başmüzerekerecilerden Özdil Nami ise, Türk Devletleri Teşkilatı içerisinde üye olan ülkelerin Avrupa Birliği ülkeleri ile diplomatik ilişki kurmak zorunda kaldıklarını bu nedenle Kıbrıs Cumhuriyeti’ne büyükelçi atamalarının doğal olduğunu söyledi.

Nami, “KKTC’nin TDT ile tanınacak olmasıyla ilgili politikaların samimi olmadığını ve bu durumun siyasetten ibaret olduğunu” ifade etti.

Verilen vaatlere Kıbrıslı Türk halkının itibar etmediğini söyleyen Nami, “Statükoyu değiştirmekle ilgili ciddi sıkıntılar var, ne kapsamlı çözüme gidilebiliyor ne de “KKTC” tanıtılabiliyor” şeklinde konuştu.

 


TDT’nin 3 önemli üyesi Kıbrıs Cumhuriyeti’ne elçi atadı

Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan’ın üye olduğu ‘teşkilata’ Macaristan, Türkmenistan ve KKTC ise ‘gözlemci’ sıfatıyla üye durumda.

TC Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı makamındaki Ersin Tatar ve Dışişleri Bakanı olarak atanan Tahsin Ertuğruloğlu başta olmak üzere, Kıbrıs’ta “statükoyu” savunan pek çok isim, TDT’nin, “KKTC’nin tanınması” noktasında önem arz eden bir mihenk taşı olarak görüyordu. 

Ancak yakın süreçte, Kazakistan, Türkmenistan ve Özbekistan Kıbrıs Cumhuriyeti’ne büyükelçi atadı.

3 devlet, Avrupa Birliği (AB) ile 4 Nisan'da gerçekleştirdikleri zirvede, "Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti"nin kurulmasını kınayan ve devletlere tanımama çağrısı yapan BM Güvenlik Konseyi'nin 541 ve 550 sayılı kararlarına da bağlı kalacaklarını açıkladılar.

Kıbrıs Cumhuriyeti'nde büyükelçilik açma kararını ilk açıklayan ülke Kazakistan oldu.

Ocak ayında bu yöndeki kararını ilan eden Kazakistan ile Kıbrıs Cumhuriyeti, aynı ayın sonlarında karşılıklı büyükelçi atamasını gerçekleştirdiler ve büyükelçilik binası açma konusunda da uzlaştılar.

Özbekistan ise Kazakistan'dan bir ay önce Aralık 2024'te İtalya'daki büyükelçisini Kıbrıs Cumhuriyeti'ne akredite büyükelçi olarak ilan etti.

Kıbrıs Cumhuriyeti ile 1997 yılında diplomatik ilişki tesis eden Özbekistan, böylece ilk kez bu ülkeye büyükelçi atamış oldu.

Türkmenistan da İtalya Büyükelçisi'ni 31 Mart itibariyle Kıbrıs Cumhuriyeti'ne akredite büyükelçi olarak atayarak bu yönde ilk adımını attı.

Tarafsız bir dış politika izleyen Türkmenistan, TDT'de gözlemci üye statüsünde.

Üç önemli Orta Asya ülkesi, Kıbrıs Cumhuriyeti'ne büyükelçi atama adımlarını 3-4 Nisan'da düzenlenen AB-Orta Asya liderler zirvesinden hemen önce tamamladı.

İlk kez gerçekleştirilen ve taraflar arasında kurumsal, ekonomik ve ticari ilişkilerin temellerinin atıldığı zirve Özbekistan'ın Semerkant kentinde yapıldı.

AB Konseyi, 3-4 Nisan 2025 tarihlerinde gerçekleştirilen Birinci AB-Orta Asya Zirvesi’nde Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Türkmenistan ile işbirliklerini “stratejik ortaklık” seviyesine yükseltme kararı aldığını duyurmuştu. Ayrıca AB’nin “stratejik ortaklık” kapsamında 5 Orta Asya ülkesine 12 milyar Euro yatırım yapacağını açıklaması da bu devletlerin yüzünü Batı’ya çevirmesinde önemli bir faktör oldu.


DAÜ Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Sözen:

“TDT ile ‘KKTC’nin tanınmasını beklemek gerçekçi değildir”

Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Sözen, Kıbrıs Cumhuriyeti’nde Türk Devletleri Teşkilat (TDT) üyelerinden, Kazakistan, Türkmenistan ve Özbekistan’ın diplomatik misyon başlatmasıyla ilgili değerlendirmelerde bulundu.

Ahmet Sözen, bu gelişmenin kendisi için sürpriz olmadığını belirterek, “Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 541 numaralı kararı durduğu müddetçe ‘KKTC’nin tanınmasını ben kesinlikle beklemiyorum” dedi.

Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın son yıllarda BM yıllık genel kurul toplantılarında ‘KKTC’’nin tanınmasını istediğini dillendiriyor olsa bile, bu konuyla ilgili genel kurul toplantılarında herhangi bir yanıt almadığını belirtti.

Sözen, “Türkiye’nin ‘dostu’ diye tanımlanabilecek ülkelerin dahi, Recep Tayyip Erdoğan’ın çağrılarına hiçbir şekilde cevap vermediğini görüyoruz. Bu yüzden ‘KKTC’nin tanınmasını beklemek herhangi bir şekilde gerçekçi değildir.” İfadelerini kullandı.

 

“AB ile daha yakın ilişkiler kurabilmek için bu adımı attılar”

Türk Devletleri Teşkilatı’nın büyükelçi atama konusunda bunca yıl bekledikten sonra Kıbrıs Cumhuriyeti’ne atama yapmasıyla ilgili Sözen “Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) bu değişen dünya düzeni içerisinde kendilerini bir yerlere daha sağlam bağlamak, özellikle de Avrupa Birliği gibi bir örgütle daha yakın ilişkiler kurabilmek için AB’nin teşvikleriyle bu adımı attıklarını düşünüyorum” şeklinde konuştu.

 

“TDT bilinçli olarak hesap yaptı”

TDT’nin bilinçli olarak hesap yaptığını söyleyen Sözen, bir tarafta Türkiye ile olan iyi ilişkiler ve Türkiye’nin ‘KKTC’yi Türk Devletleri Teşkilatı içine koyma çabaları olduğunu söyleyerek, ‘KKTC’ ile daha yakın ilişki kurmanın kendilerine bir maliyeti olduğunu kaydetti.

Sözen, “Bu maliyeti hesapladılar ve bu maliyetin kendi devlet çıkarları için çok yüksek olduğunu ön görerek diğer tarafa kaydılar” diye konuştu.

 

“Burada bir muhasebe var”

Türk Devlet Teşikilatı’nın bir seçim yaptığını söyleyen Sözen, “‘KKTC’yi tanıyalım’ ama KKTC tanınmadan iyi ilişkiler kuralım” mantığıyla hareket ettiklerini, diğer taraftan ise “bunu yapmazsak ve Kıbrıs’ta BM Güvenlik Konseyi kararları tarafında durursak ‘bu konuda bizim kazancımız ne olacak’” hesabını yaptıklarını ifade etti.

Sözen şöyle devam etti:

“AB’nin telkin ettiği, BM kararlarıyla Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ‘toprak bütünlüğünü’ savunan kararların tarafına geçmeyi kendi çıkarları için daha uygun olacağını hesapladılar, yapılan hesaba göre bu ülkelerin kendi çıkarları açısından daha iyi olacağına karar verdikleri için bu adımı attılar. Burada bir muhasebe var.”

Sözen, Uluslararası ilişkilerde klişe var diyerek, daimi dostlar veya düşmanların olmadığını ve burada ulusal çıkarlar söz konusu olduğunu söyleyerek, “TDT, ‘Türkiye bizim çok yakın bir dostumuz’ diyor ama o dost dediklerinin söylediklerini yapmak yerine, tam tersini yapıyorlar. Çünkü o ‘dost’’larının söylediğini yapmak kendileri için büyük bir maliyet olacağını hesapladılar” diye konuştu.

 

“Tanınmanın yolu federasyondan geçer”

Bu yaşanılan gelişmelerin Türkiye'nin, "KKTC tanınacak" yönündeki politikasını nasıl etkiler sorusuna yönelik Ahmet Sözen, Türkiye’nin izlediği iki devletli politikanın hiçbir şekilde gerçekçi olmadığını ve mümkün olmayacağını defalarca kez söylediğini belirtti.

Sözen, “KKTC’nin bu şekilde tanınması mümkün değildir, ‘KKTC’nin tanınması sadece bir şekilde olabilir, ilk önce bir federasyon kurulur ve bu federasyon kurulduktan sonra mal mülk konuları çözülür, bir müddet bu federasyon gider. Eğer iki taraf bunu sürdüremezse ancak o zaman bunu dostane bir şekilde ayrılabilirler, eski Çekoslovakya gibi. Yani eğer ‘KKTC’ tanınacaksa, tanınmanın yolu da federasyondan geçer” İfadelerini kullandı.

 

“‘Toprak bütünlüğü’ prensibi durduğu sürece ‘KKTC’nin tanınması söz konusu değildir”

Federasyon kurulmadan önce ‘KKTC’nin tanınmasının mümkün olmadığını belirten Sözen, “Uluslararası ilişkiler ve uluslararası hukukta çok önemli, neredeyse kutsala yakın bir kavram vardır bu da ‘toprak bütünlüğü’dür (Territorial Integrity), bu kavram aslında çok açıktır. ‘KKTC’ ilan edildikten sonra, BM Güvenlik Konseyi’nin aldığı 541 numaralı karar diyor ki, ‘Kıbrıs Cumhuriyetinin toprak bütünlüğüne saygı’, üstüne basa basa bunu söylüyor” dedi.

Bu kararın Uluslararası Hukuk’un ve Uluslararası İlişkiler için çok önemli bir prensip olduğunun altını çizen Sözen, “Bu prensip kolay kolay çiğnenemez ve büyük devletler de bunun çiğnenmemesi için elinden geleni yapıyorlar. Bu ‘toprak bütünlüğü’ prensibi burada durduğu sürece kesinlikle ‘KKTC’nin tanınması söz konusu değildir” şeklinde konuştu.


Eski Başmüzakereci Özdil Nami:

“TDT, AB ülkeleri ile diplomatik ilişki kurmak zorundadır, bu yüzden Kıbrıs Cumhuriyeti’ne büyükelçi atamaları doğal”

Eski Dışişleri Bakanlarından ve Başmüzakerecilerden Özdil Nami, Türk Devletleri Teşkilatı’na üye olan ülkelerin Avrupa Birliği’yle derin ticari ilişkileri olduğunu, AB ile çeşitli konularda uluslararası nitelikte anlaşmalar imzaladıklarını, bu kapsamda AB ile diplomatik ilişki kurmak zorunda kaldıklarını, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni seçmelerinin de doğal olduğunu belirtti.

 

“Ortada samimi bir politika yoktur”

"KKTC tanınacak" politikasıyla ilgili konuşan Nami şu ifadeleri kullandı:

“Bence ortada samimi bir politika yoktur, sadece bir söylem vardır. Bu da iç kamuoyuna yönelik bir siyasetten ibaret, yoksa bunu hayata geçirmenin mümkün olmadığını, yaşananlar bize net bir şekilde gösterdi. Örneğin Azerbaycan’a bakacak olursak, söylemde ‘KKTC’nin kardeş ve dost bir ülke olduğu tanınmada destekçisi olduğunu ifade ediyor. Ama ‘KKTC’yi tanımıyorlar. Ortada bir samimiyet olsa Azerbaycan ‘KKTC’yi tanırdı, bunu yapmak yerine ‘KKTC’nin tanınmasının destekçisiyiz’ gibi içi boş açıklamalarda bulunuyorlar. Bunların hepsi iç kamuoyuna yönelik siyasi mesajlardan başka değer taşıyan açıklamalar değil.”

 

“Umarım önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra, Kıbrıs Türk halkı kurtarılır”

Nami, ‘KKTC’nin tanınacağı ile ilgili olarak ortaya konan vaatlere, Kıbrıslı Türk halkının itibar etmediğini dile getirerek “statükoyu değiştirmekle ilgili ciddi sıkıntılar var, ne kapsamlı çözüme gidilebiliyor ne de ‘KKTC’ tanıtılabiliyor, o yüzden bu tip söylemlerle de sıkça karşı karşıya kalacağız” dedi.

Nami, Ekim ayında gerçekleşmesi beklenen Cumhurbaşkanlığı seçimine de değinerek “umarım önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra kapsamlı çözüme yönelik tekrardan anlamlı bir şekilde masa kurulur ve bu statükoda Kıbrıs Türk halkı kurtarılır” diye konuştu.

Bu haber toplam 2465 defa okunmuştur