1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. Tekke Bahçesi’nde beş kişilik bir mezarda bulundu…
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

Tekke Bahçesi’nde beş kişilik bir mezarda bulundu…

A+A-

Kayıplar Komitesi’nin Tekke Bahçesi kazılarında beş kişilik mezarda bulunan 14 yaşındaki Emine Cemal da 4 Ocak 2019’da yine Tekke Bahçesi’ne defnedilecek…

 

Kayıplar Komitesi’nin Tekke Bahçesi kazılarında beş kişilik mezarda bulunan 14 yaşındaki Emine Cemal da 4 Ocak 2019’da yine Tekke Bahçesi’ne defnedilecek… Böylece Küçük Kaymaklı Camisi’nden 4 Ocak 2019 Cuma sabahı saat 10.00’da bir değil iki cenaze kalkacak: Birisi “kayıp” Hasan Hakkı’nın cenazesi, diğeri de henüz 14 yaşında bir çocuk olan “kayıtsız kayıp” Emine Cemal’ın cenazesi…  Emine Cemal’dan geride kalanlar, Kayıplar Komitesi kazılarında Tekke Bahçesi’nde üzerinde “Önder İbrahim” yazan ve içinde beş kişinin gömülü olduğu mezarda bulunmuştu. Mezarda İsmail Bekir, İbrahim Ramadan, İhsan Güven Salih, Emine Cemal ve henüz DNA testleri sonuçlandırılmayan bir “kayıp” şahıs daha bulunmuştu…

23 Temmuz 1974’te bulunduğu evin üstüne Kıbrıslırumlar’ın attığı üç havan mermisi düşünce yaşamını yitiren Emine Cemal, henüz 14 yaşındaydı… Doğduğu zaman gayet normal bir bebek olan Emine Cemal, küçükken havale geçirmiş ve bir yanlış tedavi nedeniyle konuşma engelli olarak hayatını sürdürmek durumunda kalmıştı… Konuşamıyordu…

1959’da Lefkoşa’da, Marmara bölgesinde dünyaya gelen Emine Cemal, 11 kardeşten birisiydi…

Annesi Dilber Cemal, babası Cemal Memduh Kabidan’dı – diğer kardeşleri Semra, Melek, Memduh, Nuray, Taner, Alpay, Ercan, Ertan ve Enver’di… Bir kardeşleri daha vardı, Hasan Kabidan ancak o rahatsızlanarak vefat etmişti…  Aslında başka kardeşleri de olmuş ancak onlar kimisi kazada, kimisi küçükken hastalıktan vefat etmişti…  Geçen yıl sevgili anneleri Dilber Hanım, 2002’de de sevgili babaları Cemal Kabidan’ı kaybetmişler – yani onlar evlatlarının yeniden Tekke Bahçesi’ne defnedildiğini göremeyecekler, Emine Cemal’ı kardeşçikleri defnedecek Tekke Bahçesi’ne…  Emine Cemal’ın ailesinin acısını paylaşıyoruz…

1975’te dünyaya geldiği için ablası Emine Cemal’ı hiç görmemiş ancak babasının ağlayarak anlattıklarını dinleyen Enver Kabidan’la dün akşam konuştuk ve bize şunları anlattı:

***  Babamın anlattığına göre komutanları Ali Çakır vardı – o da şehit oldu… Ali Çakır babama demiş ki, “Bayrak asalım sizin eve…”

Babam da hiç düşünmeden kalkıp eve bayrak asmış… Kıbrıslırumlar’ın Lefkoşa’da Marmara bölgesindeki Marmara köprüsü ve civarı, karargahlarıydı… Marmara köprüsü sınır idi…  Bizim ev bu köprüden 150-200 metre kadar uzaktaydı… O karargahtaki Kıbrıslırumlar eve bayrak çekildiğini görünce, havan mermileri atmaya başlamışlar evin üstüne ve üç havan mermisi eve düşmüş, ablam Emine’nin üstüne düşmüş havan mermileri, ablam yanarak ölmüş, babam onun parçalarını toplamış…

***  Kıbrıslırumlar üç havan attılar eve, diğer kardeşlerimiz komşuya kaçmışlar, Emine kaçamamış… Mermiler onu öldürmüş…

***  Babam o devreler at arabaları vardı, kum-çakıl işi yapardı. Atları vardı, katırları vardı, arabacılık yapardı. Arabacı Cemal Kabidan diye bilinirdi…  Annemizi geçen sene kaybettik, babamı 2002’de kaybettik…

***  Ablam eve havan mermileri düşünce yandıydı ve öldüydü… Rahmetlik babam ağlayarak anlatırdı…  Ona “Tekke Bahçesi’ne gitme” demişler, “çok kalabalıktır” ve kendileri alıp defnetmişler. Orada ablamın bir mezarı vardı, ona giderdik… Meğer beş kişilik başka bir mezardan çıkmış… Bunu da görecektik yani…

 

BEŞ KİŞİLİK MEZARIN ÖYKÜSÜ…

1974’te savaşta vurulup yaralandıktan sonra “kayıp” edilen İsmail Bekir’in başına neler geldiğini ortaya çıkarmak ve naaşının nereye gömülmüş olduğunu öğrenebilmek için sevgili eşi Fatma ile evlatları Aysan ve Ayhan İsmailoğlu ile kızı Ülfet Canseç, çetin bir mücadele vermek durumunda kalmıştı. Biz de bu süreçte kendilerine mümkün olduğunca yardımcı olmaya çalışmış ve Tekke Bahçesi’nin bir “kayıp” insanı daha gizlemekte olduğunun ortaya çıkarılmasına katkıda bulunmaya çalışmıştık.

“Önder İbrahim” adlı mezar taşı aslında gerçek bir mezar taşı değildi çünkü Önder İbrahim’in bir de Boğaz Şehitliği’nde yine aynı isimle başka bir mezarı vardı… “Önder İbrahim” yazılı mezarda toplam beş “kayıp” insan vardı –İsmail Bekir, İbrahim Ramadan, İhsan Güven Salih, Emine Cemal ve henüz DNA testleri sonuçlandırılmayan bir “kayıp” şahıs veya “kayıtsız kayıp” daha bu mezara gömülmüştü.

Sonuçta Tekke Bahçesi’ndeki kazılara “izin” verilince – bu da oldukça zorlu bir süreçti ve pek çok kişinin ve pek çok yetkili ile sivil toplum örgütünün mücadelesini gerektirmişti – tüm bunlar açığa çıkmaya ve buraya gerçekten de “meçhul” adı altında Lefkoşa Genel Hastanesi’nden alınarak 1963’te Ayvasıl’a gömülen ve buradan çıkarılarak Tekke Bahçesi’ne yeniden ama isimsiz biçimde defnedilen “kayıplar” da bulunmaya ve defnedilmeye başlandı…

Tekke Bahçesi’nde daha kazılması gereken pek çok mezar var… Bu konuda pek çok tanıklık ve ailelerden talep de bulunuyor…

 


 26 Aralık 1963’te Mehmet Ahmet Koççino, Kemal Ahmet Koççino, Ömer Depreli ve Hüseyin Vreççalı’yla birlikte Küçük Kaymaklı’dan “kayıp” edilen Hasan Hakkı’dan geride kalanlar, Kayıplar Komitesi’nin Tekke Bahçesi kazılarında bulunarak kimliklendirildi…

 

“Kayıp” Hasan Hakkı, 4 Ocak’ta Tekke Bahçesi’ne yeniden defnedilecek... – 2 –

 

26 Aralık 1963’te Mehmet Ahmet Koççino, Kemal Ahmet Koççino, Ömer Depreli ve Hüseyin Vreççalı’yla birlikte, Küçük Kaymaklı’dan “kayıp” edilen Hasan Hakkı’dan geride kalanlar, Kayıplar Komitesi’nin Tekke Bahçesi kazılarında bulunarak kimliklendirildi ve ailesine iade süreci başladı… “Kayıp” Hasan Hakkı, 4 Ocak’ta Tekke Bahçesi’ne yeniden defnedilecek ama bu kez isimsiz bir mezarda değil, kendi adını taşıyan bir mezarda yatacak…

Babaları bir, anneleri ayrı olan ancak hayatta olduğu sürece aralarında hiçbir zaman “üvey kardeş” ilişkisi olmayan, tam bir kardeş ilişkisi olan Hasan Hakkı’nın abisi Mustafa Fotalı’yı önceki gün Lefkoşa Belediye Evleri’ndeki evinde ziyaret etmiş ve “kayıp” Hasan Hakkı’nın kısacık ve acıklı yaşamını ondan dinlemiştik… Dün onun anlattıklarını yayınlamaya başlamıştık. Mustafa Fotalı’nın bize anlattıklarının devamı şöyle:

***  Kaymaklı düşmediydi, emir geldi içeriden ki Kaymaklı çekilsin, kaçsın Hamit Mandrez’e… Ben 44ncü Bölük’teydim – 6 sene mücahitlik yaptım 44ncü bölükte… Emir gelince içeriden Kaymaklı çekilsin diye, Hüseyin Ruso, Kaymaklı Kulübü’nün orada, Tompson elinde halkı yolun bir tarafından öbür tarafına geçirirdi… Caner’in annesi da yaralandıydı ve bacaklarının arasından böyle kanlar akardı… Caner dediğim kebapçı var burada, annesi dilsiz idi… Benim elimde da piyade vardı… Bir kocakarı için dediler “Sen yardımcı ol”… E kocakarı yürüyemezdi hiç, en sonunda ailesi gelip aldıydı kendini ve gittik Hamit Mandrez’e…

***  Hamit Mandrez’e gittiğimizde, o gece bizi koymadılar nöbet filan tutalım çünkü üç-dört gecedir uykusuzduk biz… Böylece okulun içinde yattık kaldık. Sabah bize bitta yaptılar saçın üstünde, varel kapaklarının üstünde neyisa, Mandrez kadınları… Zeytinnan yerkan baktım kardeşim Hasan geldi… “Nedir yaptığın? Yüzün gözün saman?” dedim kardeşime.

“Abi bir samanlığın içinde yattım ben” dedi, “soğuktu hava, onun için samanın içine girdim” dedi. Dedim “Al yarısını da sen ye”  ve yediğim bittanın yarısını verdim kendine. Dedim “Sakın hiçbir yere gitme…”

***  Öğlen geçtikten sonra Kasap Koççino bunları aldı, gittiler. Kardeşi Kemal’ı, Çoban Hüseyin diye biri vardı, onu… Depreli da gitti… Gittiler, yürüyerek gittiler. Araba ne arardı zaten… Hayvanlar Kaymaklı’daydı. Tam kulübün karşısına düşerdi Kasap Koççino’nun evi da… Gitti bunlar, yedirmişler hayvanları ve hatta o Çoban Hüseyin, dediklerine göre, Hüseyin Ruso’nun şişmiş ölüsü – kaldı orada soğukta, güneşte… Ve Çoban Hüseyin, dua okurmuş başucunda… Bunlar koyunları yedirdikten sonra, suvarmışlar, su döktüler, beklemişler. Daha yem koydular ve beklemişler biraz daha yesin hayvanlar ve ilave etsinler suyu… Gidiş o gidiş… Gelmediler başka da…

***  Sonra bir gün ansızdan Efe, Osman Efe, “Mustafa hazır ol da bugün bırakıyorlar esirleri, Lefkoşa’ya gideceyik” dedi… Geldik böyle Hamit Mandrez’in arka tarafından, ovaların içinden geldik 5-6 kişi. Mulla Hasan’ın Gave vardı o zaman – orada bekledik… Geldi, baktık, beş-on kişi indi, bizimki yok… Dedik “Hani?”… “Başka yok” dedi… “Olanlar bunlardır… Bunları verdiler…” Döndük, gittik… 55 sene sonra çıktı Tekke Bahçesi’nden…

***  1974’te eşim Naile’nin abisi Elmas Darbaz’ı arardık. O Sinemacı İsmet dedi, “Be Mustafa, gel gidelim bakalım” dedi, “Darbaz’ı nere gömdüler…” Esas ismi Elmas’tı ama “Darbaz” diye çağırırlardı kendine. Gittik işte o Mağusalı kasabın oğlu Ahmet, Sinemacı İsmet’i görünce koşturarak geldi, çoraplarnan böyle… “Sıcak çok” dedi, yatırdı böyle Dr. Küçük’ün evinden daha yukarı bir evin gölgesinde… Sorduk Darbaz nereşte gömülüdür, “Aha burada gömülüdür” dedi. “Sekizincidir” dedi. Ama bu derinlikte daha boşluk var, bir metre kadar… “Bunun üstüne daha koyacaklar” dedi. “Dolunca, başka kazılacak” dedi. Yani aynı mezara gömdüydüler hepsini 1974’te… Eşimin abisi Elmas Darbaz, Belkola’nın karşısında vurulduydu, ağaçlıklar vardı orada – getirdiler kendini hastaneye yaralı olarak, hastanede öldü… Şehit oldu… Götürdüler, gömdüler oraya, Tekke Bahçesi’ne… Elmas Darbaz Hüseyin – Kara Hüseyin derlerdi babasına… Leymosunluydular…  Hanımım Naile’yi da küçükken, okuldan gelirken, ayağından vurduydu kendini İngilizler, 1956’da… Dr. Küçük, Osman Örek, Denktaş Bey gitmişler, bizim hanımı o zaman evinde ziyaret etmişler. Hanımım hala acı içindedir ayağından vurulduğu için fakat yaptığı çeşitli müracaatlara “üç ay geç kaldın” diyerek, onu malul gazi kabul etmediler…

***  Mağusalı kasabın oğlu Ahmet, Lefkoşa’da yaşardı. 1974’te Tekke Bahçesi’ne getirilen şehitleri gömmeye yardım ederdi. Şimdiki Tekke Bahçesi’nin içindeydi eşimi ve aynı mezara başkalarını da gömdüğü mezar da. Tam işte orta yerinde ama tabii şimdi değişti onun içi… Bize öyle dedi. 4-5 sene sonra bunları çıkarttılar, bize mesela “Darbaz’ın mezarı budur” dendi. “Bu Hasan’ın, bu Hüseyin’in…” Gömdüler güya… Halbuki çıkarmadılar belki da… Mesela abisinin çocukları, yengesi gider, ziyaret eder o mezarı… Babaları onun içinde gömülüdür diye… Mesela iki mezar o yannı, bir “Elmas” daha var… Bizim Elmas Darbaz’dır… Ama bilmeyik…

***  Kardeşimiz Hasan Hakkı’nın Tekke Bahçesi’nde bulunduğunu öğreninca üzüldük… Aynı gün geldi Kayıplar Komitesi’nden psikologlar… E bizim kız etrafımızda böyle heyecanla döner, gözleri dolar boşalır… Meğersam kızkardeşim – ablam vardı hastanede – o ölmüş, tam Kayıplar Komitesi’nin bize geldiği gün… Onlar kaçar kaçmaz diğerleri da geldi, Mağusa’dan çocukları geldi, hep bunun içi doldu böyle… Size gösterdiğim Fota İlkokulu’nda Hasan ve benim olduğum fotoğrafta gördüğün Hikmet, “Abi madem böyle oldu, ayarlayalım 4 Ocak’ta defnedelim Hasan kardeşimizi” dedi. Psikologlar bize numara verdi, “Bir şey istersanız arayınız” dedi. Kemiklerini görmek isteyip istemediğimizi sordular, “Kemiklerini görüp da ne olacak?” dedik. Lefkoşa Belediye arabası cenazeyi Küçük Kaymaklı Camisi’ne getirecek, sonra Tekke Bahçesi’ne defnedeceyik kardeşimizi…

 

 

 

 

 

 

 

Bu yazı toplam 2748 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar