Tekke Bahçesi’nde “Doğruyol” karmaşası… 3
Hüseyin Osman Sakallı, 20 Temmuz 1974’te Doğruyol çarpışmalarında öldürülen kardeşi Mustafa Halil Sakallı ile arkadaşı Selim Mustafa Mavili’yi kendi elleriyle Tekke Bahçesi’nde aynı mezara gömdüğünü, kardeşinin mezarının Tekke Bahçesi’nde olduğunu anlatıyor… Hüseyin Osman Sakallı, Tekke’deki bu mezarın kazılmasını talep ediyor…
Hüseyin Osman Sakallı’yla kendi elleriyle Tekke Bahçesi’ne defnettiği ve mezar yeri belli olmayan 17 yaşındaki kardeşi Mustafa Halil Sakallı’yla ilgili röportajımızın devamı şöyle:
SORU: Şimdi bu beş kişilik mezarı Kayıplar Komitesi kazmış olduğu için, aşağı yukarı tahmin edebildiniz…
HÜSEYİN OSMAN SAKALLI: Evet çünkü onu geçtik da gömdük onları. Ama bir mezar altıdır, iki mezar altıdır?
SORU: Annen-baban sağ mıydı o zaman?
HÜSEYİN OSMAN SAKALLI: Sağdılar…
SORU: Onlara nasıl söyledin? Sen mi söyledin yoksa başkasından mı duydular?
HÜSEYİN OSMAN SAKALLI: Ben söyledim… Çünkü sen gelin den, “Ha işte Mustafa Mağusa’da!”, obiri gelir der, “Mustafa işte filan yerdedir…”
Ben da yurtdışındaydım, yeni geldiydim yani, Nisan’da geldim. Gelirkan da hepsine hediye getirdiydim… Kardeşim Mustafa’ya da bir tişört getirdiydim, böyle kısa kollu, spor, o dönem…
SORU: Neredeydin, yurtdışında?
HÜSEYİN OSMAN SAKALLI: Gemilerde çalışırdım. Her yere giderdik, dünyayı gezerdik… Rahmetlik arkadaşım var, Erdoğan Lambasuyucu. Çok samimiydik… “Be” dedi bana, “kardeşin nerdeydi?”
“Doğruyol’da…”
“Gel gidelim” dedi bana.
Gittik Doğruyol’a… Mevzinin içinde benim kardeşime getirdiğim tişörtü bulduk! Çünkü belden yukarısı çıplak, yaz günü…
Tişörtünü bulduk, aldım koydum arabanın içine…
Aylar geçti, bizimkiler hala daha ümit… Yok işte Mustafa filan yerde, yok işte Mustafa falan yerde…
Bir gün canım sıkkınıdı, sarhoşudum da… Açık açık… Çünkü haçana bir ailenden gizleyecen?
Eve gittim Gönyeli’ye, göçmen evine… Dedim anneme – Allah rahmet eylesin – “Anne…”
“Ha?”
“Mustafa’dan vazgeç” dedim kendine, “kes ümidini. Mustafan şehittir…”
“Sen bilin, sen bilin…”
Dedim, “Anne, ne giyerdi o gün?”
“Aha senin getirdiğin tişörtünü” dedi.
Bir iki gün önce savaştan Mustafa geldi, banyosunu yaptıydı. Çünkü o zaman mücahitler ayda bir-iki gelirlerdi izne, on günde, onbeş günde bir. Banyosunu yapıp bu tişörtü giyip gittiydi…
Dedim “Git arabanın yastığının altında onun tişörtü vardır…”
O gün öğrendi annem kardeşimin şehit olduğunu…
Ve biz bu şehidin naaşına sahip çıkamadık…
SORU: Ondan sonra hiç gidip baktınız? İsmini falan yazmadılar…,
HÜSEYİN OSMAN SAKALLI: Hiç, hiç, hiç isim misim yok!
İşte isim yazmadıkları için mezarı bulamadım ben zaten.
Evet, o an gömdüm kendini arkadaşımla beraber aynı mezara ama bana desen “Nereciğe gömdün?”, sana kesin bir cevap veremem…
Ama Tekke Bahçesi’nde, dedemin şehit olarak mezarının bulunduğu Tekke Bahçesi’nde, kardeşimiz da yatır.
SORU: Şimdi görünca ki Tekke’de kazı yapıldı aradıydınız beni…
HÜSEYİN OSMAN SAKALLI: Ama ben çok aradım, ulaşamadım. Bu defa geldiğimde sana getireyim telefon numaralarını, Kayıp Şahıslar Komitesi’nin, kazı şeyleri… Hepsi Lefkoşa numarası… Ama kimseye ulaşamadım.
SORU: İşte bana ulaştın, ben da sizi temasa geçirdim hemen Kayıplar Komitesi’yle…
HÜSEYİN OSMAN SAKALLI: Sana da ulaşabilmem için, Allah razı olsun, şimdi onların işlerini yapar oğlum, aluminyum doğrama atölyesi var ve o vasıtayla ben size ulaşabildim.
Sevgül Hanım, kolay değil, hiç kolay değil. Kaç kardeşisak, hepsimizin da “Mustafa Sakallı” diye oğlumuz var. Ama Allah kimseye, kimseye, bana verdiğini vermesin. Bilin ne demektir? Ha? Kardeşinin ölüsünü görecen, genç, alnında şarapnel parçası? Da yerini bilmeycen?
Ama Boğaz’da var anıt mezarlığı… Boğaz’da var… Yazar adı üstünde.
SORU: Ama orada değil…
HÜSEYİN OSMAN SAKALLI: Gönyeli’de adına sokak var ama başkadır deyesin “Hah! Bu benim kardeşimin mezarıdır!”
İster sulan, ister çiçek eken, istersan bakan… Bu, ayrı bir şeydir. Giden oraya… Hepsine Fatiha okun… Ama bak giden annenin babanın mezarına. Annemle babam, ikisi de Omorfo’da gömülüdür. Babam Güzelyurt mezarlığında, annem Yuvacık mezarlığında.
2 Şubat 1964’te ben mücahit gittim. Ortaokuldaydım, gittim mücahit yazıldım. Ben bilirim ne çektiğimi… Babam esir düştü 1965’te Girne’de… Kendimi hayata attım, iyi-kötü kardeşlerimin başında durdum. Çok şükür Allahıma… Çok şükür…
SORU: Şimdi talebiniz, bu mezarın kazılması, kimliklendirilmesi… Sizi Kayıplar Komitesi’nden psikolog Ziliha Uluboy’la temasa geçirdim, bugün onu ziyaret ettiniz, herhalde DNA örneği da verdiniz bugün ilk defa…
HÜSEYİN OSMAN SAKALLI: Verdim. Gene geleceğim, başınızı ağrıtacağım…
SORU: Estağfurullah, ne zaman istersanız konuşuruz…
HÜSEYİN OSMAN SAKALLI: Diğer gazetelere da gideceğim… Yani bu işin peşini bırakmam ben. Ben bu çocuğun mezarını isterim, alnında şarapnel parçasıynan… Bulacağım da… Olmadı, Avrupa İnsan Hakları’na müracaat edeceğim, dava edeceğim.