Teknecik ve masumiyet
Teknecik Elektrik Santrali hep gündem oldu. Üretimiyle, iletimiyle, istihdamıyla, yakıtıyla, kurumun yönetimiyle ilgili hep yazıldı, çizildi.
Daha da yazılmaya devam edilecek. Bu yazılanların çoğu da tahmin edeceğiniz gibi hep olumsuz yazılar.
Son günlerde yine Teknecik’ten çıkan kapkara dumanla atılan zehirli gazlar tekrar ve tekrar gündemin ilk sırasına oturdu gibi… Basına ve sosyal medyaya yansıyan fotoğraflar, bölgede artan kanser vakaları ve kanserden dolayı yitirilen canların haberleri ardı ardına geliyor, bölgedeki kanserin nedenlerinin araştırılması istenirken filtresiz bacadan çıkan zehirli gazlardan olması ihtimalinin yüksek olduğu da satır aralarında yer alıyor.
***
Filtresiz Teknecik bacasının hikâyesi eskilere uzanıyor. Geçmiş dönemde birkaç kez yine yazdığımı hatırlıyorum ama sırası gelmişken tekrarlamakta yarar var;
Teknecik, üretime 1995 yılında başladı. O güne kadar Kıbrıs’ın güneyinden bedava elektrik alındı. 1995 yılında üretime başlarken bacada olmayan filtre nedeniyle Yeşil Barış Hareketi olarak bildiriler yayınladık, eylemler yaptık, kamuoyunun dikkatini çekmeye çalıştık.
Bunu yaparken aniden Teknecik’teki patlama bizim bu çalışmalarımıza ara vermeyi gerektirdi çünkü Kıbrıs’ın kuzeyinde elektrik yokken bizim ‘filtre’ talebini sürdürmemiz anlamsız kalırdı.
***
İşte o yıllardan bu yıllara yani 30 yıla yakın bir zamanda en ufak bir ilerleme olmadığını da görüyoruz. Elektrik hâlâ yok sayılır, filtre de hâlâ yok. Ancak bu sürede elektriğin yarı, belki de fazla üretimi bir özel kuruluşa yani AKSA’ya hem de alım garantili verilirken, Teknecik’te gelişme ancak arada alınan jeneratörlerle yapılmaya çalışılıyor.
Öte yandan AKSA’nın sözleşmesi uzatıldıkça uzatılıyor, şirketin üzerimizden elde edeceği kâr payı katlandıkça katlanıyor.
Tabii bu gelişmeler izlenirken yani Teknecik, ihalesiz kötü yakıt alırken, buna rağmen bacası hâlâ filtresizken ve bölge, çıkan kara dumanlardan, zehirli gazlardan olumsuz etkilenirken acaba bu olumsuz gelişmeler Teknecik’in devre dışı kalması ve olduğu gibi elektrik üretiminin AKSA’ya bırakılması mı planlanıyor diye düşünmeden de edemiyorum.
***
Peki ‘hükümetimiz’ demek durumunda olduğumuz UBP-DP-YDP koalisyonu elektrikle ilgili ne yapıyor? Yukarıda yazdığım gibi çıkan kara dumanları, zehirli gazları umursamıyor, bu konuda hiçbir açıklama dahi yapmıyor, ihalesiz kötü yakıt alımına devam ediyor.
Kurumun bağlı olduğu Başbakanlık makamına oturtulan Üstel’in bu günlerde başka derdi var; O, o koltukta kalmak için çalışmalarını sürdürüyor. Bu günlerde örgütlerini, köyleri geziyor, belediyelerin hoparlörlerini toplantılarını duyurmak için kullanıyor, rakiplerini ekarte etmek için elinden geleni ortaya koyuyor.
Kendi parmağı var mı yok mu bilemem ama iki rakibinin TC Elçiliği’nin Çatalköy’deki konutuna çağrıldığı ve adaylıktan çekilmeleri uyarısı yapıldığı da yansıdı basına… Yenidüzen duyurdu bu haberi… Gelen bilgilerde yapılan anketlerde bu çağrılan adayların birinci ve üçüncü sırada oldukları, Üstel’in ise dördüncü sırada olduğu yönünde.
Hatırlayacaksınız Üstel, makama atanırken de kurultaydan beşinci sırada çıkmıştı ama nasıl olduysa UBP Başkanı ve dolayısıyla da Başbakan yapılıvermişti.
***
Yeniden Teknecik’e dönersek, çıkan kara dumanın, zehirli gazların, bölgede artan kanser vakalarının sizce UBP için, Üstel için bir önemi var mı?
Önünde koltuğunu korumak için yapması gereken çalışmalar, yalakalık, binbir çeşit alavere-dalavere varken Teknecik onun umurunda mı? Veya şu anda iktidar oldukları söylenenlerin bu gibi durumlar ne kadar umurlarında!
Hade biraz da kendimize batıralım çuvaldızı; Hani bugün seçim olsa yine gidip bu ‘kukla’ düzene oy veren biz.
Biz çok mu masumuz?!