Tekrar Tekrar Anlatarak “Zemin Kazanmak”
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar dün Brüksel’e hareketinden önce yaptığı basına yaptığı açıklamalarda Kıbrıs Türk tarafının siyasetinin net olduğunu ve Guterres ile görüşmesinde bunu yeniden anlatacağını aktararak, “Dünya basınında bizim egemenlik mücadelemiz yer buluyor. Tekrar tekrar anlatarak zeminimizi güçlendiriyoruz” dedi.
Tatar bugün Brüksel’de Guterres ile bir görüşme yapacak ve kendi ifadesiyle egemen eşitliğe dayalı iki devletli çözüm siyasetini ve müzakerelerin ancak devletten devlete görüşme ile sağlanabileceği yönündeki pozisyonunu Guterres’e yeniden “tekrar tekrar” anlatacak.
Zemin kazanmak ne demektir?
Cenevre zirvesinden bu yana neredeyse 2 ay geçti. Tatar “tekrar tekrar anlatarak zemin kazandık” dediğine göre herhalde bir bildiği vardır.
Muhtemelen BM üyesi kardeş Azerbaycan ile müslüman kardeş ülkeler bizi tanıdı. Ya da Anastasiades masaya oturmamız için bize yalvarıyor, biz de önce egemenlik diyerek Anastasiades’i zor durumda bırakıyoruz. BM Genel Sekreteri Guterres ile AB ve ABD de Anastasiades’e kabul etmesi için baskı yapıyor.
Bunlar hayal mi diyorsunuz?
Gerçekler Tatar’ın dünkü açıklamalarının satır aralarında var. Antalya’ya giderken bir çok devlet ve hükümet başkanları ile görüşmceğini söyleyen Tatar “geçen hafta Türkiye’de gerçekleşen Antalya Diplomasi Forumu sırasında AB Dış İlişkiler ve Yüksek Temsilcisi Josep Borrel’in kendisiyle görüşmekten kaçındığını, bunu üzüntüyle karşıladığını” belirtti.
Sayın Tatar Antalya’da acaba hangi devlet ve hükümet başkan ya da bakanı ile görüştü gören, duyan var mı?
Hani tekrar tekrar anlatarak zemin kazanmıştık?
Hani dünya basını bizim egemen eşitlik temelinde çözüm siyasetimizi öne çıkarıyordu.
Yok böyle birşey. Tatar aslında bu masalları bize anlatarak yol alacağını sanıyorsa aldanıyor. Bizim karnımız bu masallara toktur.
Kıbrıs sorunu hayaller değil, gerçekler temelinde çözülür. Bu gerçekler de “barış 1974’de geldi, bizim barışa değil, anlaşmaya ihtiyacımız var” gibi dayanaksız tanımlamalar olamaz.
Kıbrıs’ta 1974’den bu yana yürürlükte olan bir ateşkes anlaşması vardır. O tarihten bu yana tam 47 yıl geçtiği halde bu ateşkesi bir barış anlaşması ile taçlandıramadık.
Bunun suçlusu yalnızca Rum tarafı, ya da yalnızca Türk tarafı değildir.
İki taraf da barışın bu adaya kazandıracağı huzur ve refahı görmezden geliyor. İki taraf da kendi sözde milli çıkarlarını halkın huzur ve refahının üstünde görüyor.
Bu gidiş bizi uzun yıllardır çözümsüzlüğe mahkum etti. Daha uzun yıllar da mahkum edecek gibi görünüyor.
Siyasilerin, hem kuzeyde, hem de güneydeki siyasilerin, özellikle de çözüm ve barış yanlılarının bu gidişi değiştirecek, bizi sözde milliyetçi körlükten arındıracak, işbirliği ve karşılıklı anlayış temelinde yeni bir siyaset üretmeleri gerekir.
Ersin Tatar bugün Guterres ile Brüksel’de bir görüşme yapacak. Bu görüşmeden 3’lü, ya da 5’li bir zirve çıkar mı?
Tatar’ın yeni siyaset dediği bu eski politika sayesinde elbette bu mümkün görünmüyor. Ama ilanihaye böyle gidemez.
Çünkü bu yeni denilen eski siyaset Tatar’ın değil, Türkiye’deki AKP-MHP hükümetinin politikasıdır. Tatar sadece Türkiye’nin sözcülüğünü yapıyor. Zaten bu amaçla KKTC Cumhurbaşkanı seçtirildi.
Türkiye bu politikaya ihtiyaç duyduğu sürece de bu politika yürürlükte olacak. Bu nedenle ben önümüzdeki dönemde Türkiye’nin dış politikada yalnızlıktan kurtulmak için bu yönde kimi yeni adımlar atılabileceğini düşünüyorum.